16: Acılar ve Yıkıntı

92 13 71
                                    

"Sarışın?"

"Evet burada. Kapatıyorum."

"Bir dakik-"

Telefonu kapatıp cebime attıktan sonra endişeyle Chan hyunga baktım. Hâlâ kızgın ve kırgındım ama kızmam için fazla yorgun görünüyordu.

"Hyung?"

Gözlerini daldığı yerden bana doğru çevirdi. Dolu doluydu gözleri, kırgın bakıyordu. Belki de pişman?

Her ne kadar kırgın olsam da onu öyle görmeye dayanamadım. Zaten çok sakinmişim gibi bir kere daha endişe kapladı vücudumu. Cevap vermiyor oluşu ise cabasıydı.

"Hyung ne işin var burada?"

Sesim onu burada istemiyormuşum gibi çıksa da amacım o değildi. Gerçekten merak etmiştim neden burada olduğunu, neden kapımın önündeki merdivenlerde oturduğunu.

Yüzüme bakmaya devam edip ayağa kalktı sonunda. Bir cevap vermiyordu. Dolu gözleri yüzümde turluyordu sadece. Ne kadar hâlâ endişeli olsam da sinirlenmeye başladığımı hissediyordum.

Yine ağzını bıçak açmazken yanıma yaklaştı. Alkol kokuyordu, içmişti belli ki.
Nadiren içsem de sevmezdim alkolü. Ne tadını ne kokusunu. Ama Chan hyungun üstündeyken kokusu, neden hoşuma gidiyordu?

Öylece kaldık. O bana bakıyordu özgürlüklerine kavuşmak isteyen gözyaşlarını silmeden. Bense düşünüyordum, her şeyi. Ne zaman böyle olduk, neler oluyor, neden ve daha nicesi.
Hiçbirine cevap bulamamam daha da sinirlendirdi beni geçen saniyeler üzerinden. Bıkkınlık hissiyle doldum bir anda.

O sinir ve bıkkınlık hissi özgürlüğüne kavuşan tek bir gözyaşıyla son buldu bedenimde. Çünkü hemen ardından sarıldı bana. Çok sıkı sarıldı. Kafam kalbinin üstünde hapsolmuş öylece bekliyordum. Sarılmak istemedim. Sarılırsam affederdim çünkü. Hiçbir şey bilmeden affetmek istemiyordum.

Sarılmak istedim bir yandan da. Belki de buna ihtiyacı vardı ve o yüzden buradaydı. Ya da ben yine kafamda kuruyordum.
Sonuç olarak sarılmadım ona. Duyduğum hıçkırıkla yüzüne bakmak için ayrıldım ondan çünkü.

"Hyung ne oluyor?"

Konuşmamı bekliyormuş gibi ağlamaya başladı bir anda. Gözyaşları hapisten çıkmalarına izin verilen suçlular gibi süratli ve aceleciydi. Hıçkırıklarının arasından konuşmaya çalıştı. Başaramayınca ellerini yüzüne çıkartıp kapattı o güzel yüzünü.

Dayanamadım ki. Nasıl devam edebilirdim öylece durmaya? Kolundan tutup içeri aldım onu. Suçlu bir çocuk misali hiç itiraz etmeden uydu bana. Salondaki koltuğa oturttum, yanına kuruldum. Hâlâ elleri yüzünde bir şeyler demeye çalışıyordu. Kulakları kızarmıştı çoktan. Nefesleri hıçkırıkları yüzünden düzensizdi. Tüm vücudumu ona doğru döndürüp ellerini indirmeye çalıştım. İzin vermedi.

"Hyung bakar mısın bana lütfen?"

Kafasını iki yana salladı. Sanki onu öyle görmemi istemiyor gibiydi.

"Hyung."

Bir kere daha denedim. Bu sefer açmıştı o güzel yüzünü bana. Tamamen bana dönmesini sağladım. Gözyaşları akmaya devam ediyordu. Her birini teker teker silmeye başlamamla ağlaması daha da arttı.

Onun o ağlaması beni de mahvediyordu. Neler olduğunu bilmesem bile içim parçalanıyordu. Gözyaşlarım yerlerini almışken bu sefer ben sarıldım ona. Benim aksime hemen yerlerini bulmuştu kolları belimde. Kulağına bir şey olmadığını, burada olduğumu sayıklarken bir elimi saçlarına çıkardım, sevdim onları nazikçe.

NOT COINCIDENCE {chanlix}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin