"Burası gerçekten çok güzel."
"Dediğiniz kadar varmış."
"Gelmeyeli uzun zaman olmuştu."
Seçilmemin ardından tüm grup duygu karmaşasına girmiştik. Sevinçten çığlıklar atarken bir anda ağlamaya başlıyorduk. Bir süre ağladıktan sonra da aniden durup tekrar kahkahalara boğuluyorduk.
Böyle böyle bir iki saatimizi geçirmiştik. Ardından olanlar üzerine derin konuşmalar yapmış ve birbirimizi anlamaya çalışmıştık. Changbin hyungu affetmemiştim, o kadar kolay değildi. Kalan tek sorunumuz Changbin hyungu affetmememdi.Changbin hyung ise beni anladığını, güvenimi tekrardan kazanana kadar bekleyeceğini ve daima yanımda olacağını söylemişti. Bana zaman vermesi hoştu, gerçekten ihtiyacım vardı.
Bir şeylerin tamamen yerine oturmasından ve bir şeyleri kabullenmemizin ardından buraya gelmeye karar vermiştik. Seçildikten sonra tekrar geliriz demiştim ve gerçekten gelmiştik. İki hafta olmuştu fakat gelmiştik.
Tek fark bu sefer yalnız olmamamızdı. Chan ve Minho hyungun arabalarıyla gelmiştik. Yol üzerinde cipsler, jelibonlar ve içkiler alınmıştı. Her şey güzel ilerliyordu. Artık mutluyduk."Sence de fazla sakin değiller mi?"
Önceden inip hızla öne geçen 6 neşeli adama bakıp huzurumu bulurken arkamdan sarılan kollar gerçek huzur kaynağının o olduğunu hatırlatıyordu bana.
"Yeteri kadar tepinmedik mi iki hafta boyunca?"
"Haklısın. Ama yine de fazla sakinler."
Kıkırdadık. Burnunu boynuma götürüp derin bir nefes aldı.
"Gıdıklandım."
"Neyden? Bundan mı?"
Dedikten sonra önüme geçmiş ve burnunu boynuma sürterken elleriyle de gıdıklamaya başlamıştı.
"Yeter! Tamam! Ahaha! Yapma tamam dur!"
Bir süre daha bu şikayetlerime devam etmemin ardından durdu ve kollarını belime sardı. Gözlerimiz buluşmuşken hâlâ sırıtıyorduk. Bir elini geri çekti ve saçlarıma çıkardı bu sefer. Alnıma düşen saçlarımı kulağımın arkasına doğru tarıyordu.
"Nasıl bu kadar güzel olabiliyorsun?"
Gerçekten alışamayacağım. Alışacağım fakat aynı duygular her seferinde gün yüzüne çıkacak. Kalbim yerinden çıkacak, nefeslerim kesilecek, gözlerim dolacak. Sevgim bana fazla gelecek.
"Yapma böyle. Yetmedi mi ağlamalarımız?"
"Sanırım yetmemiş. Ver sen bana ben kendine getiririm onu."
Jisung. Gerçekten her yerden çıkıyordu.
Elimden tutarak beni iki hafta önce oturduğumuz ağaca doğru sürüklemeye başladı. Arkama baktığımda güzel gülüşüyle bana baktığını gördüm. Gözleri parlıyordu bizimleyken. Gerçek bir gruptan fazlası olduğumuzu o da hissediyordu. Bir aile olduğumuzu o da hissediyordu.Ağaca geldiğimizde Jisung elimi bırakmış ve dikkatleri üzerine çekmişti.
"EVEEETTT! Toplanın bakalım canım kardeşlerim."
Herkes yavaş yavaş serilen örtünün etrafına toplanırken Jisung konuşmaya devam ediyordu.
"Kötü zamanlardan geçtik. Ama yine de beraberiz ve beraber atlattık. Sonunda 8 kişilik grubumuz tamamlandı. AMA BAZI SALAKLAR HÂLÂ AĞLIYOR!"
Laf mı atıyordu o?
"Her neyse, dediğim gibi bazı salaklar ağlamaya devam ediyor ve etmemeleri için lütfen bir şeyler yapalım artık. Ağlaması çok çirkin."
![](https://img.wattpad.com/cover/343303410-288-k688427.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOT COINCIDENCE {chanlix}
FanfictionFelix stajyerliğe başladığından beri Bang Chan'a hayrandı. Bunun hayranlıkla kalmadığını anlaması uzun sürmedi. Fakat Felix'in aksine, Chan'ın duygularını anlaması fazla uzun sürdü ve doğruyu söylemek gerekirse, zamanlaması biraz kötüydü. Peki, zama...