slm ben yazarınız zain/channie. ufak ayrıntıları değiştirerek tekrar yayınlıyorum. keyifli okumalar.
•••
Chris Hyung: Konuşmamız gerek Yongbok.
Gördüğüm mesajla panikledim. Hafta boyunca olduğu gibi birkaç saat öncesinde de yazmasını isterken neden şimdi korkuyordum ki? Bir şeylerin konuşulması gerekti ve cesur olmam lazımdı. Her ne kadar istemesem de...
Chris Hyung: Konuşmamız gerek Yongbok.
Lixie: peki.
(peki mi, ciddi misin amk?)
Aklıma yazacak bir şey gelmedi ne yapabilirim?
(peki🙄🙄)
Ayrıca sen yazdırmıyo musun zaten ne bu tavır??
(amaaaan. sen de çok zırlıyon hee.)
Sussana.Chris Hyung: *konum*
Ben planımı sürdürmek için Changbin hyungu bile eve almamışken onun yanına çaresizce gidecek olmam Bin hyunga haksızlık yaptığım gerçeğini daha da yüzüme vuruyordu. Dışarı çıkmak istemiyordum.
Lixie: üzgünüm ama çıkacak halim yok. gelebilir misin?
Chris Hyung: Pekala. Konum at. Yarım saate ordayım.
Lixie: teşekkür ederim.
*konum*Evet, sıra beklemekteydi. Gerçekten dışarı çıkacak halim yoktu. Ayrıca, olayların saçma bir şekilde gelişmesine sebep olan kişi bendim ve kapıma gelense O'ydu. Bencilim, öyle değil mi..?
•••
Halini anlayabiliyordum. Onun kadar en az ben de şaşırmıştım. O yüzden üstelemeden attığı konuma doğru sürmeye başladım.
Yolda düşüncelerime engel olamıyordum. Yanındayken evde gibi hissediyordum. Tanışalı daha ne kadar olmuştu ki? O beni tanıyordu garip bir şekilde. Üstelik bana karşı hisleri vardı, uzun zamandır hem de. Ahhh delirmek üzere gibi hissediyorum.Attığı konuma geldiğimde arabamı öylesine park edip zili bulmaya çalıştım. Tam basacakken kapı açıldı. Lix karşımda duruyordu. Gözlerimin içine bakıyordu. Bense onu süzdüm. Gecenin serinliğine rağmen şortun üstüne kolsuz bir tişört giymişti ve civcivli terlikleri de gözden kaçmıyordu. Tatlı görünüyordu. Aynı zamanda bir hafta içinde çökmüştü de...
"Selam..."
diyebilmiştim. Gözlerini benden kaçırdı ve yine kızardı, yine başını eğdi. Apartmanın küçük bahçesine yakışır şekilde yapılmış küçük çardağa kafası eğik bir şekilde yürümeye başladı. Ben de peşine takıldım.
Çardağa geldiğimizde oturmam için işaret etmişti. Ben oturduktan sonra karşıma oturdu. Yine konuşmuyordu ve yüzü hâlâ yere dönüktü."Lix.."
"hm?"
"Yüzün.."
Panikle kafasını kaldırdı ve söylendi.
"Ne var yüzümde? Bir şey mi var? Rezil oldum yine değil mi? Özensiz çıktım tamam ama o kadar da deği-"
Bu panik hali beni de paniğe sokmuştu. Karnım.. bir değişik olmuştu. Demek ki aşık olmak böyle hissettiriyormuş.
"Hayır hayır, saçmalama. Yüzün her zamanki gibi çok güzel. Sadece yine yere bakıyorsun demeye çalışmıştım."
Dediğim şeyi fark edince hafiften kızarmaya başladım. O ise yüzüme bakakaldı. Rahatlamıştı ama yine de utanmıştı ve kızarıyordu. Kafasını bu sefer aşağı dışında başka bir yöne doğru çevirip duruyordu. Sessizce öyle oturuyorduk.
Her ne kadar beni de gerse de buraya gelmemin bir amacı vardı ve konuşmadan ayrılmayı düşünmüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOT COINCIDENCE {chanlix}
FanfictionFelix stajyerliğe başladığından beri Bang Chan'a hayrandı. Bunun hayranlıkla kalmadığını anlaması uzun sürmedi. Fakat Felix'in aksine, Chan'ın duygularını anlaması fazla uzun sürdü ve doğruyu söylemek gerekirse, zamanlaması biraz kötüydü. Peki, zama...