15: "Seni seviyorum."

102 14 84
                                    

Yüzümü pişiren aşırı derecede güneş ışığı yüzünden rahatsız oldum ve yavaş yavaş gözlerimi açtım. Seungmin'le ne zaman beraber kalsak uyandığında perdeleri açıyordu. Uyku düşmanı sabahçı köpek!
Kalkıp perdeleri kapattım. Tekrar uyumaya çalıştım ama başaramadım tabii ki.

Belim çok daha iyiydi. Hâlâ ağrım vardı fakat gerçekten dayanılmayacak kadar değildi.
Esnemekten (artık) korktuğum için gevşemek adına sıcak bir duşa girdim. Bugünün kokusu normal günlerdeki gibi yine vişneydi.
(vişneye bayılıyoruooaam)
Evet fark ettik. Malum, ben bile vişne kokuyorum.
(şşş)

Bu sabah hava diğer günlere göre daha sıcaktı. Bu yüzden duştan çıktığımda dizlerimin üzerinde kalan siyah şort ile bebek sarısı bir tişört giydim. Saçımı kurutmaya üşendiğim için havlumu öylece kafamda bırakmaya karar verdim.
(kurut hasta olcn)
Hiçbir bok olmuyo. Sen de yapıyon kes çeneni.
(düşünmek de suç anasını satim)

Telefonumla uğraşacaktım fakat şarjının bitmiş olduğunu gördüm. Bu köpecik hiçbir işe yaramıyor, insan bir bakar! Ben sana böyle mi yapıyorum?!
Telefonumu yatağımın yanındaki prize taktım ve Seungmin'e hesap sormaya salona ilerledim. Ee, salonda değil? Jisung da kalkmış?
(jisung kalktıysa sıkıntı var asko)
Susar mısın?

Evim çok büyük değil, bu yüzden salonda değillerse evde değiller demektir. Nerede olduklarını sormak için telefonumu arıyordum ki, şarja takalı iki dakika geçmediği aklıma geldi. Bu lanet şey de hep böyle zamanlarda kapanıyor!
Markete gitmiş olabileceklerini düşünüp pek takmadım.

Şarjımın dolmasını beklerken televizyondan youtubea girip şarkı açtım ve yatakları topladım.
Biraz daha oyalanmak adına Chan hyung bende kaldığı günden beri dağınık olan dolabımı düzeltmeye başladım. Eğer olur da Chan hyung yine gelirse diye ona olabilecek tüm kıyafetleri en üst rafa koydum. Kalan kıyafetlerimi de salondan gelen müzik sesiyle katlayıp yerleştirdim.

Saate baktığımda çoktan yarım saatin geçtiğini fark etmem endişelenmeme sebep oldu. Neredeydi bu çocuklar? Gitselerdi mutlaka bana haber verirlerdi. Markete gitmiş olsalardı da çoktan gelmiş olmaları gerekirdi.
Belki uyandırmak istememişlerdir, mesaj atmışlardır diye düşünerek sakin kalmaya çalıştım. Telefonum yatakta hâlâ şarjdayken açma tuşuna basılı tuttum ve açılmasını bekledim. O sırada salona gittim ve televizyonu kapatıp odama geri döndüm.

Telefonumun açıldığını ve bir sürü mesaj olduğunu fark edince hemen elime aldım ve bildirim panelinden mesajlara bakmaya başladım. Ama hayır, saçma reklam smslerinden başka bir şey yoktu. Bu daha da meraklanmama sebep oldu. Aceleyle Seungmin'i aradım. Telefonunun sesi salondan gelince elimle alnıma vurdum.

"Tanrı aşkına nerdesiniz ki?"

Bu sefer Jisung'u aramayı denedim. Çaldı, çaldı, çaldı...

'Aradığınız kişi şu anda telefona cevap veremiyor. Lütfen daha sonra tekra-'

Oflana puflana tekrar çevirdim numarasını.
Bu sefer telefon çalmadı ve bu daha da endişelenmeme neden oldu.

'Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor. Sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakabilirsiniz.'

'Biiip'

"Ji, her nerdeyseniz çabuk eve gelin meraklandırmayın beni. Mesajımı alır almaz geri dön bana."

Telefonu kapattım ve kalbimde oluşan sızıyla ayağa kalktım. Changbin ya da Chan hyung biliyordur diye düşünerek üstümü giymeye başladım. Üstüme bir sweatshirt altıma da siyah bir eşofman geçirirken bir yandan da Changbin hyungu arıyordum.

NOT COINCIDENCE {chanlix}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin