belki de hayatımda ilk defa, gayet bilinçli bir şekilde, taehyung'un yanında olduğum için kendimden nefret ediyordum.
dakikalardır hiçbir şey yapmadan oturuyordum. şarjım bitmişti, açlıktan halim kaçmıştı ve üzerimdeki gerginliği bir türlü atamadığım için onun işkencesini tırnaklarımı batırdığım avuçlarımdan çıkarıyordum. peki benim dışımda evde bulunan diğer iki kişi ne mi yapıyordu? taehyung kulağında telefon, sürekli birilerini arıyor, arada pencereden dışarı bakıyor ve neredeyse biri bitmeden diğer sigarasını yakarken evin içinde dört dönüyordu. seokjin ise.. seokjin ise yayıldığı koltukta sanki hiçbir şey olmamış gibi araba yarışı oynuyordu.
daha fazla burada duramayacağımı anladığım an koltuktaki gömleğime uzanıp bir hışımla onu aldım ve önüme gelen ilk odaya girdim. burası taehyung'un bahsettiği misafir odası olmalıydı çünkü bir yatak ve aynalı gardırop dışında hiçbir şey yoktu. hızlıca kendi gömleğimi çıkarıp dışarı çıktım ve koltuğun üstünde duran telefonumu alıp kimseye bir şey demeden kapıya doğru ilerledim. taehyung kendi odasında olmalıydı ve seokjin de telefonundaki oyunla çok meşguldü, o yüzden ikisi de beni engellemedi.
beni asıl engelleyen şey kapının kilitli olmasaydı ve üzerinde anahtar falan da yoktu.
o an içim daha önce hissetmediğim kadar büyük bir öfkeyle doldu. korkuyordum, burada esir tutulmuştum ve elimden hiçbir şey gelmiyordu yüzden içimden gelen dürtüye engel olamadım ve çelik kapıya sert bir yumruk ataraken yüksek sesle bağırdım.
aslında yumruk atmasam daha iyi olabilirdi çünkü parmaklarım inanılmaz acımıştı.
"jungkook neler oluyor?" kaşları çatılmış bir şekilde beni izleyen taehyung'a baktım ve sadece suratının ortasına koca bir yumruk atmak istedim o an.
"gitmek istiyorum." bu cümleyi kaçıncıya kuruyordum bilmiyordum. milyonlarca kez söylesem de beni ciddiye alacak kimse olmadığı için havada kalıyordu.
"gitmene izin vereceğim ama şu an değil. içeri ge-"
"senden izin alan da kim? ben daha fazla sinirlenmeden şu kapıyı açsan çok iyi olur taehyung." aslında sinirlensem bile hiçbir şey yapamayacağımı içten içe o da biliyordu. en fazla bir köşeye geçer ve ağlardım.
hiçbir şey demeden suratıma bakmaya devam etti. bu sefer onun da çaresiz kaldığını çok net bir şekilde görebiliyordum. tam o an en başından beri hissettiğim haklılık duygusundan nefret etmiştim. evet, bir şeyler olduğu ve sakladığı çok açıktı. bense bir aptal gibi ne olduğunu öğrenmeye çalışmış, sırf ona karşı bir şeyler hissettiğim için sürekli olarak peşinde dolanmıştım. taehyung ise büyük ihtimalle bir şeyler öğrendiğim için çok çok pişmandı çünkü beni sevmiyordu.
"yemin ederim kimseye bir şey söylemeyeceğim," diye cümlelerime başlayıp son kez şansımı denedim. "seni rahatsız etmeyeceğim, yanına gelmeyeceğim, ben-ben bir daha asla mesaj atmam. taehyung anlamıyorsun, benim bu evde geçirdiğim her saniye bana zarar. nefes alamıyorum." gerçekten de nefes almakta güçlük çektiğim zaman dilimindeydik. ciğerlerime ulaşmasını istediğim her soluk yarıda kesiliyordu ve kısık kısık aldığım soluklar, hızlanan ve basıncını kulaklarımda hissettiğim kalkp atışlarım, gün ışığından bile rahatsız olan gözlerim bir araya gelince ölecekmişim gibi bir duygu kaplıyordu bedenimi. dahası, mümkün müydü bilmiyordum ama göğsümün tam ortasında bir acı hissediyordum. iliklerime kadar tükenmiştim. her ne kadar basit bir anksiyete atağı olduğunu kendime hatırlatmaya çalışsam da başarılı olamıyordum.
suratımda büyük ihtimalle acınası bir ifade vardı. aksi takdirde taehyung'un ayaklarımın dibine kadar gelmesini açıklayacak başka bir sebep bulamıyordum. "sakin ol," diye fısıldadı. "korkacak bir şey yok jungkook. içeri geçelim mi, hm? sana her şeyi anlatacağım." taehyung konuştukça nefeslerim düzene girdi ve göğsümün üzerindeki baskı neredeyse yok oldu. artık ellerim titremiyordu. onu onaylamak amaçlı kafamı salladığımda hafifçe gülümseyip içeri adımladı. salona gideceğini sanıyordum ancak o sağa dönüp gece uyduğu odaya girdi. sanırım seokjin'in sulu tavırları onun da hoşuna gitmiyordu.
az önce ondan hoşlanıp peşine takıldığım için hissettiğim pişmanlık odasına adımını attığım ilk an ciğerlerime dolan kokusuyla birlikte kayboldu. ona ait bir odada, onun kokusuyla çevrelendiğimde tamamlanmış gibi hissetmekten kendimi alamamıştım.
sanki eksik parçam onunla dolmuştu.
"şöyle otur," dedi yatağını işaret ederken. ben uyandığımda tekli koltuklardan birinde oldugunu görmüştüm ve yatağının toplu olması garip gelmemişti. büyük ihtimalle erkenden uyanıp içeriye gelmiş olmalıydı.
yatağa oturduktan sonra göz ucuyla odasını incelemeye koyuldum. çok fazla mobilyası yoktu ancak yatağın hemen çaprazında kalan aynalı komodinin üstü neler olduğunu anlayamadığım eşyalarla doluydu. birkaç fotoğraf çerçevesi, aynı şekilde aynanın kenarına tutturulmuş küçük fotoğraflar, çeşit çeşit parfümler, figürler ve açılmamış sigara paketleri.
"sakinleştin mi?" birkaç dakika sonra küçük bir kadeh içkiyle yanımda yerini almıştı.
"evet sakinim. şimdi neler olduğunu anlatır mısın? aşağıdaki polis kim ve neden senin peşinde taehyung?"
"elimden geldiği kadar basit bir şekilde anlatacağım ve senden istediğim tek bir şey var jungkook," devam etmeden önce aldığı derin nefes belki de geri dönüşü olmayan bir yola girmeden önce aldığı son rahat nefesti. "bana soru sorma. bilmen gerektiği kadar anlatacağım."
"aşağıdaki sivil polisin ismi hakyun. narkotikten," dedi ve tepkimi ölçmek ister gibi suratımı izledi. "seokjin'in de dediği gibi on yıldır beni takip ediyor. ilk zamanlar.. jungkook bak, neresinden tutsam elimde kalıyor. ben iyi biri değilim-yani değildim. değişmeye çalışıyorum. her şeyden elimi çektim ama onlar yine de rahat durmuyor ve beni bırakmıyorlar. ben-"
"taehyung, sakin ol. tamam mı? seni yargılamam." o an ne düşünüp bunu yapmıştım bilmiyorum ama parmaklarım onun ellerine sarıldığında bir daha hiç ayırmamak istedim. elleri buz gibi olmuştu.
"ben 27 yaşındayım," dedi sanki bu yükten kurtulmak istiyormuş gibi bir sesle.
işte buna şaşırmıştım.
"ben senin sınıf arkadaşın bile değilim, sadece peşimdeki adamlara izimi kaybettirmek için geldim o okula. aşağıdaki polis ise onunla işbirliği yapmam için peşimde."
"demek peşinde birileri olduğunu söylediğimde bu yüzden itiraz etmedin." neden ardıma bile bakmadan kaçıp gitmek yerine sakin bir şekilde taehyung'u dinliyordum? peşinde birileri vardi, tehlikeli olduğu kesindi. polis onunla işbirliği yapmaya çalışıyordu ve belki de ben dahil herkese tıpkı yaşı konusunda olduğu gibi, adı hakkında bile yalan söylemişti. neden onu dinliyordum?
bir cevap bulamadım.
"hakyun başlarda beni tutuklamak için uğraşıyordu. hatta bir kere bunu başardı ve beni içeri attı. yine de bağlantılarım çok güçlü olduğu için çıkmayı başarmıştım. yıllar geçti, şimdi benden yardım istiyor çünkü karşıdakiler çok güçlü jungkook. o kadar güçlüler ki, polis bile onları yakalamak için eski bir uyuşturucu kaçakçısından yardım istiyor."
taehyung uyuşturucu satıcısı mıydı yani?
-
kisa oldu ama napalim birkac bolume gecmise yolculuk yapicaz ve taehyung neler karistirmis ogrenicez optum