twelve

1.3K 160 33
                                        

adını dahi bilmediğim iki adam dairemi terk ettiği an hızla peşlerinden gitmiş, kapıyı önce anahtarla bütün kilitleri sonuna kadar kilitledikten sonra en üstte bulunan kelepçeyi de üstüne kapatmıştım. onun peşine ise cam kırıklarından korunmak adına bir terlik giyip hızla banyoya koşmuştum. kıyafetlerimden kurtuluşum ve kendimi buz gibi suyun altına atışım çok hızlıydı. bir yandan ağlarken vücudumun titremesini kontrol altında tutmaya çalışırken diğer yandan da köpük köpük olmuş lifi tenimde gezdiriyordum.

nazik değildim. zaten lif de yumuşak değildi. parmaklarının değdiği her bir noktam arınsın istiyordum. boynumda parmak izleri çıktığına emindim, umursamadım. kalın lifi tenim tahriş olana kadar bastırdım ve bu pis histen kurtulmak istedim. aynı şeyi kollarıma ve çeneme de yaptım. en azından zarar görmüş tenim sıcak sudan yanmadığı için minnettardım. zaten suyun soğukluğu bir süre sonra ateşler içinde yanıyormuşum gibi hissettirmiştim.

tek girmedikleri yer banyom olduğundan her şey yerli yerindeydi. artık ağlamıyor ve titremiyordum. sakince duşakabinden çıkıp dün gece astığım askıdan bornozuma uzandım.

dün geceki jungkookun bütün bu olacaklardan haberi yoktu ve bir anlığına onu kıskanmadan edememiştim.

yere düşen eşyalara dikkat ederken koltuğa ulaştığımda hafiften üşümeye başlamıştım. ne yapacağımı, kime gideceğimi ya da bundan sonra nasıl devam edeceğimi bilmiyordum. daha fazlası için peşime düşerler miydi? belki de okulu dondurup bir süreliğine annemin yanına gitmem en iyisiydi ama bunu ona nasıl açıklardım bilmiyordum.

koltuğun üzerinde öylece duran telefonum parlayan ışığı gözlerimi rahatsız etti. herkesten ve her şeyden uzak kalmak istesem de ne bildirimi olduğunu çok merak ediyordum.

12 cevapsız çağrı ve 8 mesaj.

hepsi taehyung'dandı.

tabii ki ondan olacaktı. büyük ihtimalle her şeyden haberdardı. doğru söylemek gerekirse ondan uzak durmam ve işlerine karışmamı engellemek adına peşime birilerini taktığını düşünüyordum. her şeyi yapabilirdi.

ondan nefret etmediğim için kendime öyle kızıyordum ki..

bütün bu olanlardan sonra ondan nefret edebilir, bir daha karşısına çıkmamak adına onu görmezden gelebilir ya da benimle iletişim kurmasının önüne geçmek amacıyla numarasını engelleyebilirdim ama bunların hiçbirini yapmıyordum. sadece evimde oturuyor ve ona olan duygularımın kendi kendine geçmesini bekliyordum.

üşümem gittikçe artarken telefonum bir kere daha çaldı. konuşmak istemiyordum. ne diyecekti ki bana? seni uyarmıştım ve bütün bunları sen istedin, sorumluluk senin falan mı? böyle şeyler duymaya ihtiyacım yoktu.

hiçbir şeye ihtiyacım yoktu. zaten biri gelip her şeyin düzeleceğini söylese ve ardından saçlarımı okşa bile inanmazdım. yalan söylediğini düşünüp gülerdim.

telefonu sessize alıp bir kenara atsam da hala aradığını biliyordum çünkü ekran ışığı bir an olsun sönmüyordu. acaba beni öldürdüklerini mi düşünmüştü? belki de vicdanını rahatlatmak için iyi olduğumu duymaya ihtiyaç duyuyordu ama ben hiç iyi değildim. soğuk suyun hissizleştirdiği tenimin acısı yavaştan kendini göstermeye başlamıştı. yanıyordu. boynum, kollarım ve o sert lifin değdiği her bir zerrem sanki alevlerden çıkmışım gibi yanıyordu. üstüne bir şeyler sürmem gerektiğini bilsem de yere adımımı attığım her an duyduğum cam sesleri beni öylesine rahatsız ediyordu ki yürümek istemiyordum.

iyice koltuğa yerleşip kendimi olabilecek en küçük hale getirdim. kurulanmadan soğukta yatıyor olduğumdan büyük ihtimalle fena bir şekilde hasta olacaktım ama o bile umurumda değildi. kendimi bir ormanda kaybolmuş hissediyordum. etraf sessizdi ama tehlikeliydi. savunmasızdım. karanlıkta etrafımı görmüyordum ve sürekli ağaçlara çarpıyordum. her yerim dallar yüzünden kesilmiş, diplerinde zehirli otlar bacaklarımı tahriş etmişti. yönümü kaybetmiştim ve en kötüsü de yalnızdım.

in my feelingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin