Sorgu odasından çıktım. Ellerim titriyordu. Özgür'ün odadan çıkarken son dediği şey aklımdan çıkmıyordu.
"Bilge, Haşim’i benim silahım ile vurmuşlar. Benim silahım evimdeydi."
Kapının önünde oturmuş beni bekleyen Beste, beni görünce korkuyla ayağa fırladı. Gerçekten bu kadar bitkin mi gözüküyordum? Bence içtiğin kahvenin de etkisi var Bilge.
"Ne oldu?"dedi Beste ellerimden tutarken.
"Cinayet. “dedim.
Gözleri korkuyla bana daha dikkatli bakmaya başladı
"Ne diyorsun Bilge? Ne cinayeti? Özgür yapmaz."
"Yapmadı zaten. "dedim.Korku dolu bakışlarının yerini kuşku almıştı.
"İftira attılar. Kim bilmiyorum. Ama bulacağım.” dedim.
"Kim niye iftira atsın ki Özgür'e?"
Beste'nin benim de cevabını bilmediğim sorular sormasını anlamıyordum. Ancak haklıydı. Endişeliydi.Korkuyordu.
"Sakin ol. Halledeceğim. İnşallah. “diyebildim.
"Hadi sen eve git. “dedim.
"Ne? Saçmalama."
"Beste, Özgür bu gece nezarethanede kalacak. İstesen de göremezsin onu .Yardımcı olman için senin güçlü olman lazım. İkimizden birinin güçlü olması lazım. Ve ben güçlü olamıyorum. O yüzden sen güçlü olacaksın. Eve git. Dinlen. Uyu. Sınavına git. Çok gecikmem. Hadi lütfen."
Mavi gözleri endişe doluydu."Peki. “diyebildi sadece. Sonrasında sımsıkı sarıldı bana. Bu kız benim her şeyimdi.
Karakoldan çıktım. Arabayı Beste'ye vermiştim. Taksi bulmak için yaklaşık 5 dakika bekledim. Rüzgâr gözlerimi kısarak bakmama neden oluyordu."PELAS RESTAURANT" dedim.
Sonrasında kafamı cama yaslayarak Özgür ile tüm konuştuklarımızı tekrar düşünüyordum...
~
Palas’ın önü polislerle çevrilmiş. Karanlık ve korkunçtu. Gözlerimi kıstım. Işıktan nefret
ediyorum. Biliyoruz Bilge."Hayırdır, siz kimsiniz?" dedi polis memurlarından birisi.
"Avukatım. Olay yerini görmeye geldim.
Alayla güldü.“Öyle mi? Ne zamandır avukatlar olay yerine bu kadar rahat gelebiliyor.”
“Bilmem. Ben ilkim sanırım.”
“Avukat Hanım. Şuan burası müsait değil olay yerini inceliyoruz. Herhangi bir parmak izi bulmaya çalışıyoruz”
Büyük ihtimalle kurşun kovanı adli tıpa gönderilmişti. Ve Özgür’ün silahı ile uyuşacaktı. Her şey planlanmıştı. Silahın üstünde de Özgür’ün parmak izini buldukları anda kurtuluş neredeyse yoktu.
İtiraz edemezdim.
“Peki. Tamam. Kolay gelsin size. ”diyerek gülümsedim. Ne kadar da sahte bir gülümsemeydi.
Her şey o kadar planlı olmalıydı ki. Belki de kameralar sadece Özgür’ün Pelas’a girerken görüntülerini çekmişti.
Özgür’ün dediklerine bakılırsa Haşim’i öldüren kişi ön kapıdan değil, yemekhane’nin arka kapısından girmiş olmalıydı. Eğer hızlı olabilirsem bazı şeyleri açığa kavuşturabilirdim. Arka kapıya doğru giderken görülmemek için inanılmaz bir çaba sarf ettim. İçeri girdim. İnanılmaz bir negatif enerji vardı. Özgür’ü düşündüm. Burada yaşadıklarını. Kamera kayıtlarının olduğunu düşündüğüm odanın kapısı aralıktı. Ellerime eldivenlerimi giydim. Ne olur ne olmazdı. Parmak izim hiçbir yere bulaşmamalıydı. Polisler yemekhanenin dışında sesli bir şekilde konuşuyorlardı.
Bilgisayar açık. Kamera kayıtları ekrandaydı. Tarihi seçtim. Saati seçtim. Ve bunları yaparken inanılmaz bir endişe vardı içimde. Tarif edilmesi zor garip bir endişe.
Özgür 02.37de gelmişti Pelas’a.
Tahmin ettiğim gibiydi. Onun giriş görüntüleri vardı. Ancak arka kapının, yani asıl katilin girdiği kapının kayıtları ise yoktu. Planlanmış
ama acemice bir kötülük. Ancak bu, mahkemede oldukça işime yarayacaktı.
Not defterimi çıkardım. Gelişi güzel tarihi ve saatin notunu yazdım.Tek yapmam gereken sessizce buradan çıkıp gitmekti.
Yapamadım.
Aslında yapabilirdim. Ancak hayatındaki en fazla aksiyon çaya şeker yerine tuz atmak olan birinin böylesine bir aksiyona kendisini sorgusuz sualsiz atmasının sonucu elbette fiyasko olacaktı.
Arkamı döndüğümde elindeki silahı bana doğru doğrultmuş takım elbiseli bir adam son derece soğuk bakışları ile gözlerimin içine bakıyordu.