Evde biri var."
"Bilge, ne diyorsun sen?"
"Evde biri var. "diyerek tekrarladım aynı kısık sesimle.
"Eve girdin mi sen?"
"Kapının önündeyim."
"Tamam. Hemen apartmandan çık. Geliyorum ben."
"Tamam. "dedim telefonu kapatırken.
Ne yaptığımı ben de bilmiyordum ancak evin kapısını biraz aralamıştım. Bu aralıktan evimin dağılmış koltukları, yırtılmış perdeleri ve kırılmış vazoları gözüküyordu. Poyraz'ı dinlemedim. Eve girmek istedim. Ne yaptığımı ben bile bilmiyordum. Bunu az önce de dedin Bilge. Şu an sağlıklı düşünemiyordum. İlk adımımı attım. Gıcırdayan parke sesleri eşliğinde salona doğru ilerledim. Dağılmayan tek bir köşe yoktu. Çerçeveler yere inmiş, paramparça olmuştu. Beste ile olan fotoğrafım tam ortadan yırtılmış ve köşeye fırlatılmıştı. Fotoğrafın yırtık parçalarından birini elime aldım. Nefesim daralıyordu. Odama gittim. Kıyafetlerim dağılmış, bilgisayarım yerdeydi. Gözlerimden akan yaşlar nefes almamı çok daha fazla zorlaştırıyordu.
Salona geri döndüm. Etrafa tekrar acıyla baktım. Ters çevrilmiş koltuğun kenarındaki bana bakan not kağıdına güçlükle uzandım. Ellerim kağıdı bırakmam için diretirken ben inadına daha sıkı tutuyordum. Kağıdı açtım.
Yazan şey ise hayatımdaki en büyük anksiyete nöbetine neden olacaktı.
"Evi de biraz dağıttık. Bu ilk değildi, son da olmayacak Avukat Hanım:)"
İrkildim. Çok açıktı. Özgür'ün davasından çekilmem için çok açık bir tehdit mektubu...
Açık bıraktığım kapıdan giren Poyraz'ın
"BİLGE! "diye bağırmasından sonra ona döndüm. Durdu. Ağlayan gözlerime, kızaran yüzüme baktı.
"Bilge..."dedi bu kez daha sessiz bir şekilde.
Ani bir hareketle bana sımsıkı sarıldı. Elimdeki tehdit mektubunu bırakmadan ben de ona sarıldım. Ona sarılmam ile bu sefer hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Poyraz'ın kalbinin ne kadar hızlı attığını duyuyordum. Benim de ondan geri kalır bir yanım yoktu. Onun kalp atışlarını duymam ile boynuna daha da sıkı sarıldım. Korkuyordum.
"Bana bak. "dedi yüzümü iki elinin arasına aldığında.
Daha fazla ağlamaya başlamıştım.
"Poyraz...Poyraz...Evimi ne hale getirmişler bak. "dedim ellerimle salonu işaret ederken. Kollarından sıyrıldım.
"Bak vazomu kırmışlar. Çiçeklerimi öldürmüşler. "dedim kırık vazo parçalarımın yanına giderek. Poyraz yanıma geldi.
"Bilge, kalk hadi. "dedi kısık sesle.
"Fotoğraflarım..."dedim yine ani bir hareketle yanından ayrılmıştım.
"Fotoğraflarımı yırtmışlar. Çerçevelerim de kırılmış. "dedim hıçkırıklar arasında. Yere çöküp oturdum. Yanıma oturdu.
"Not yazmışlar bir de. "dedim son ses ağlarken.
Elimdeki notu yavaşça almak istedi. Elimle notu o kadar sıkı tutuyordum ki avucumun içi çok acıyordu.
"Okuyabilir miyim? "dedi elimi tutarken.
Kafamı salladım. E o zaman bırak da okusun adam Bilge.
Acıyan ellerimi aniden serbest bıraktım. Yere düşen notu soğuk kanlı bir şekilde aldı.
Notu okuduktan sonra yüzüne baktım.