“Al anahtarları. ”dedi arabasının anahtarını bana uzatırken.
“Ben mi kullanacağım?”
“Yoo. Sana hediye ediyorum arabayı. Al anahtarını senin olsun.”
Gözlerimi devirdim.
“Bu halde araba kullanamamam herhalde değil mi?”
“Tamam, geç.”
Sonradan aklına birden gelmiş gibi duraksayarak.
“Ehliyetin vardı değil mi senin? Canımı tehlikeye atmak istemem.”
“Canınız zaten yeterince tehlikede savcım. ”dedim gülümseyerek.
O ise yüzünde hiçbir tebessüm olmadan başını diğer tarafa çevirdi. Sonrasında hiçbir şey demeden
Arabaya bindi.
Hastaneye gidene kadar hiçbir şey konuşmadık. Kan kaybeden bir insana göre oldukça sakindi. Sanki ilk değilmiş gibi.
Hastaneye geldiğimizde emniyet kemerini çıkarırken
“Teşekkürler avukat hanım. ”dedi.
“Ne demek savcım. Hadi gidelim. ”dedim.
“Gidelim bakalım.”
O içerde tedavi olurken bense Özgür’ün şuan bir nezarethanede tek başına olmasından dolayı çok geriyordum. Üstelik hayatımın en korkunç anlarından birini yaşamış, kurşunların arasında kalmıştım.
Saat 06.56.
Güneş doğmuştu. Artık eskisi kadar başım ağrımıyordu.“Hadi gidelim.”
“Tamam mı? ”dedim şaşkınlıkla kabanını giyen savcıya.
“Evet. dedi ne şaşırıyorsun der gibi.
“İyi tamam gidelim. ”dedim arabaya giderken. Düşüncelerimden de sıyrılmış olmuştum böylece. Anahtarı istemek için ona dönmüştüm ancak suratıma yine balık gibi anlamsız bakıyordu.
“Anahtarlar? ”dedim.
“Arabamı kendim kullanabilirim Avukat Hanım. Siz oturun ve sorguda diyeceklerinizi düşünün.”
“Hangi sorgu lan?”
“Lan mı?”
“Hangi sorgu sayın savcım?”
“Hani olay yerine izinsiz dalıp, müvekkiliniz lehine kamera görüntülerine baktınız ya. Ondan bahsediyorum. Avukat hanım.” Avukat hanımı son derece baskılayarak söylemiş sonrasında da ilk defa gülümsemişti.
“Yanlış anladınız. ”dedim peşinden koşarken.
Çoktan arabaya binmişti.
Karakola gidene kadar tek kelime konuşmadık.
“Metin! ”dedi karakola girerken. Demedi Bağırdı Bilge.
“Hoş geldin.”
“Durumlar nasıl?”
“Tam düşündüğümüz gibi ekipler yakaladı adamları. Kurşunları sıkanları.”
“Tamam, sorguyla ben ilgilenirim.”
Yanlarında durmuş onları dinlerken beni yine sonradan fark etmiş gibi “Avukat hanımla da ilgilenin lütfen. Onun sorgusuyla da ben ilgileneceğim.”
“Bir dakika savcım. Beni dinlemediniz ki. Bir iki dakika oturup konuşmadık. Yargısız infaz yaptığınız.”
Yine balık gibi bakıp duruyordu.
“Yani?”
Gözlerimi devirdim.
“Tamam Avukat Hanım. Odama gelirsiniz birazdan. Şu an müsait değilim. Önce sizinle konuşuruz. Şu Özgür Algan konusunu. ”dedi.
“Tamam. Süper. Bakın, sorgu odası falan çok gereksiz, siyah karanlık Odalar. Ayrıca yukarıdan kocaman ışık asıyorlar. Benim gözlerim çok rahatsız oluyor yani baya kötü oluyorum ondan..”
“İyi günler. ”dedi ve gitti.
Ne anlatıyorsun Bilge.
Adının Metin olduğunu öğrendiğim adama gittim.
“Merhaba polis bey. ”dedim gülümseyerek.
“?”
“Ben avukatım.”
“?”
“Özgür Algan’ın.”
“?”
“Göremez miyim müvekkilimi.”
“Savcımı duydunuz. Sizce görebilir misiniz?”
“Sanırım göremem. Peki bilgi alabilir miyim?”
“Yoo.”
“Anladım.” dedim kafamı sallayarak.
“3.kat,koridorun solundaki oda. ”dedi birden.
“Özgür nezarethanede değil mi? ”dedim büyük bir sevinçle.
“Ne Özgür’ü Avukat Hanım. Savcımın odası. Sizi çağırdı ya.”
“ Haa... O muydu?”
Of be Bilge.
“Tamam ben orada bekleyeyim savcıyı o zaman.”
Kafasını salladı ve gitti. Herkes de bir ters hareketler.
3.kat ve koridorun solundaki odaya gittim. Kapının önünde beklemeye başladım.
Kapının üzerinde yazan yazıya kafamı çevirdim.
“Cumhuriyet Savcısı Poyraz Sancar.”