"Güçlü ol Özgür. Bizim için, ailen için tamam mı? "dedim kollarından tutarak.
Gözlerime bakmadı. Bakışlarını kaçırdı.
"Özgür, canım geçecek her şey inşallah. "dedi Beste ağlarken.
"Babamla ilgili bir gelişme olursa... haber verirsin değil mi? "dedi yine kafasını kaldırmadan.
"Tabii ki."
"Anneme de haber verirsin."
"Tamam, merak etme sen Özgür. Ben hep geleceğim ziyaretine. Her şeyi halledeceğim inşallah. Dava sürecini öne almaya çalışacağım. Tamam mı?"
"Tamam." Dedi sesi titreyerek.
"Artık gidelim. "dedi polisler.
Özgür'ü alıp öylece götürdüler.
Özgür gitmişti.
Beste'ye döndüm.
"Hadi. "dedim. Omzundan tuttum.
Ağlıyordu.
Ağlamasındı. Birileri de güçlü olsun. Bir tek ben değil. Etrafımdakiler de güçlü olsundu.
"Bilge Hanım."
Arkamı döndüm. Savcı Poyraz.
Soğuk bakışlı bu adam bize doğru gelirken Beste de ağlayan gözlerini silmeye başlamış, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Biraz konuşabilir miyiz? "dedi son derece kibar ses tonu ile.
Gözlerimi kıstım.
"Hayır. Konuşacak bir şeyimiz yok sayın savcım. İzninizle işlerime dönmem gerekiyor."
Onun ne diyeceğini duyma gereksinimi duymadan Beste ile adliyeden çıktık.
"Ne konuşacaktı acaba savcı seninle?"
"Ne bileyim ya? Umurumda da değil artık. Kendi yazsın kendi oynasın. Ben davamın peşindeyim."
"Çıkar içeriden Özgür'ü." dedi Beste.
Gözyaşları yine yanaklarından süzülmeye başlamıştı.
"Şşşt tamam canım. Halledeceğiz İnşallah. Bak yapma böyle. "dedim sımsıkı sarılarak ona.
"Eve git. Ben de baroya gideyim. "dedim.
Göz yaşlarını sildi.
"Kaç gibi gelirsin."
"Gecikmem."
"Haber ver. "dedi.
"Tamamdır canım. Hadi arabayı sen al. Ben otobüs ile gelirim dönüşte."
Kafasını salladı. Tekrardan sarıldım ona.
Şimdi belki de beni en çok yaralayan şeylerden birindeydi sıra..
Filiz Teyzeye oğlunun hapse girdiğini söylemek.
Bu benim canımı bu kadar acıtırken, bir anneyi ne kadar da yaralayacaktı.
Zorlanıyorum. Her şeyden. Ben yorgun bir avukatım.
Bitmiş, tükenmiş.
Üstelik ilk davasında.
Çünkü ilk davasında en yakın arkadaşımın tutuksuz yargılanmasını sağlayamamıştım.
Ben beceriksiz bir avukattım.
Her şeyden önce kötü bir arkadaş.
Biraz yürüdüm. Bir bahçenin duvarlarından birine yaşlandım.