2. BÖLÜM

416 29 8
                                    

Merhabalarr, yeni bölümle geldimmm.
Satır arası yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar dilerim.

_ _ _

MAHKÛM PRENSES
2. BÖLÜM

Bileklerine bağlanan hasır halat sertçe çekildiğinde narin bedeni boş bir çuval gibi öne doğru savruldu. Adımlarını zorlukla atıyor, her an düşecekmiş gibi zorlukla ayakta duruyordu. Ne kadar uzun süredir yürüdüğünü bilmese de dizlerinde derman kalmamış, iyice bitkin düşmüştü. Üstelik hava çok soğuktu. Dağılan saçları, kirlenen balo kıyafetiyle perişan bir halde olduğunun farkındaydı. Bacağının acısı gücünü tüm hızıyla tüketiyordu. Sıcak kanın bileğinden ayağına doğru yaptığı ıslaklığı hissediyor, gururu yüzünden tek kelime etmiyordu. Yaralı olduğunu söylese bile merhamet görmeyecekti. Kimseden merhamet dilenmeyecek, güçsüzlüğünü göstermeyecekti.

Öfkeli, nefret dolu bakışını adamların üzerinde gezdirdi. Henrick'in sesini duyduğu anda sinmesine neden olan adama baktı. Anladığı kadarıyla gücü elinde tutan pelerinli adamdı ve yetki onun elindeydi. Bu farkındalık içindeki nefreti pekiştirmişti. Adını bilmediği sır dolu adam ve birkaç asker daha at üstünde yolculuk yaparken diğerleri de prenses gibi yürüyordu. Etrafını saran, kendisi gibi yürüyen askerlere kısa, endişeli bir bakış attı. İddialı bir balo elbisesiyle onlarca adamın ortasında tek kadın olmak onu fazlasıyla huzursuz ediyordu. Kaçamak bakışları bedeninde hissettiği her an tüyleri diken diken oluyor, yüreğine bir korku düşüyordu.

Düşünmek istemiyordu. Düşündükçe sakinliğini kaybediyor, yanlış bir şey yapmaktan korkuyordu. İhaneti hala sindirebilmiş değildi. Henrick'in ortadan kayboluşu aklına tek bir şey getiriyordu.

Saraya gidip prensesin kaçırıldığını söyleyecekti!

İçinde kaynayan öfke volkan olup patlayacaktı adeta. Planının ne olduğunu bilmemek kötü, kimseyi bu hususta uyaramamak ise daha kötüydü. Henrick askerlerinin öldürüldüğü söyleyecek, belki de onlarla beraber peensesi aramaya bile çıkacaktı. Uzun zaman sonra öfkesine yenik düştü ve konuştu sert bir sesle.

"Yeter artık! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?" dedi ve bileğini sıkıca saran halatın diğer ucunu tutan adama bakarak halatı çekti sertçe. Tahriş olan cildi canını yaksa da belli etmedi. Böyle hor görülmeye, küçük düşürülmeye daha fazla katlanamazdı. Çıkardığı küçük isyan işe yaramış, adamın dikkatini üzerine çekmişti.

Adımlarını durdurduğunda diğerlerine göre fazlasıyla iri olan pelerinli adam da atını durdurmuş, arkasında kalan prensese kısa bir an döndükten sonra halatı bırakmadan çevik bir hareketle iri bedenini aşağı bırakmıştı. Üzerine doğru ağır adımlarla yürüdüğünde gerilse de belli etmedi prenses. Omuzlarını dik tutmuş, başını mağrur bir tavırla kaldırmıştı. "Burada durup diğerlerini bekleyeceğiz." dedi askerlerine hitaben. Yüzünü görmediği adam içini üşüten soğuk bir sesle konuştuğunda bedeninin mümkünmüş gibi daha da gerildiğini hissetti.

"Kimi bekliyorsunuz? Beni nereye götüreceksiniz?"

Soruları cevapsız kaldı. Pelerinli adam üzerine yürüyüp önünde durduğunda geriye doğru gitmemek için tüm iradesiyle savaş verdi. Galip gelip sabit durmayı başardığında bakışlarını adamın karanlık yüzüne dikti. Yüzü çok yakın olsa da hiçbir şey göremiyor, yüz hatlarını bile seçemiyordu.

"Bırakın beni!" dedi sert bir sesle. Sesi s9n anda titremeseydi kendiyle gurur duyacaktı. Ama adam sözlerini umursamadı. Gözleri adamın gizemli yüzündeyken ellerini saran büyük elleri hissetti. Yutkundu ağır bir şekilde. Yaşadığı kısa şaşkınlığın ardından bakışlarını eline indirdiğinde bileğini sıkıca saran halatları iri ellerin çözdüğünü gördü.

Mahkûm PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin