"Yoksa korktun mu, 10 Dünya'nın Fatihi?"
'10 Dünya'nın Fatihi' bu,Vilgax diye bahsettikleri adamın ta kendisiydi. Ondan böyle söz edilmesinin sebebi Dünya dışında ki diğer, bir kaç gezenin en güçlü koruyucularıyla savaşmış ve bu savaşları kazanmış olmasıydı.
Ama o, bu dünyayı istiyordu, bizim dünyamızı.
Gwen onun hain planlarını kurduğu 'gizli' sığnağını bulduğunda vakit kaybetmeden oraya yönelmişlerdi ve Vilgax'ı bulmuşlardı.
Vilgax bunu hiç beklemediğinden olsa gerek afallamış ve küçük titanlarını Ben ve arkadaşlarının üzerine salıp vakit kazanmaya çalışmıştı.
"Yoksa korktun mu, 10 Dünya'nın Fatihi?" Ben bunu saatine basıp 4 Kol'a dönüşmeden önce söylemişti.
Küçük titanlar o kadar fazlaydı ki Gwen, güçlerini kullanıp Kevin ve kendini biraz yukarı çıkarmayı başarmıştı. Ben ise 4 kolu sayesinde üstüne atlayan küçük titanları zor da olsa üstünde atmayı başarıyordu.
Gwen yukarıdan ona yardımcı olurken beklemedikleri bir anda titanlardan bir tanesi zıplayıp taş formunda ki Kevin'ın ayağını ısırdığında Kevin acıyla bir küfür savurup tekmesiyle onu uzağa fırlatmıştı.
"Dostum, kuduz olmak istemiyorum."Betty ve Mia ise, Mia'nın evinde kahvaltı ediyorlardı. Betty, Mia'nın özenle hazırladığı reçelli ekmeği midesine indirdikten sonra konuştu, "bu işi gerçekten çok iyi biliyorsun, ben yumurta kırmayı bile geçen yıl öğrendim."
Mia kıkırdadı ve portakal suyunu yudumladı. Mia'nın evi şehrin biraz uzağında çok şirin ve sakin bir kasabadaydı. 2 katlı, şirin mi şirin bir evi vardı ve ormana bakması onu daha özel kılıyordu, Mia bazen çocukça hayaller kurup uzakta bir yerdeki bir şatodan gelip onu kurtaracak olan beyaz atlı prensinin hayalini kuruyor ve bunu ciddi ciddi Betty'e anlatıyordu, Betty bu konuda çok dalga geçip kahkaha atsa da Mia buna cidden inanıyor ve Betty'e sürekli, "göreceksin, gelecek." Diyordu.
Mia, Betty'nin aksine aşık olup sosyal medyada gördüğü çiftler gibi bir ilişki yaşamayı o kadar istiyordu bu artık onda hastalık noktasına gelmişti, Betty bunu bilmesine rağmen ona bu konuyu ne zaman açsa Mia'yla kavga ediyorlardı, bu yüzden Betty'de akışına bırakmaya karar vermişti.
Mia'nın aksine Betty, "zamanı gelince olacak zaten," diyip sadece kendine odaklanmış ve aşk denilen şeyden vazgeçmişti, ta ki Ben'le tanışan kadar.Ben'i bu sabah itibariyle tam 4 gündür görmüyordum, bunu ne kadar umursamamaya çalışsam da kafamı başka şeylerle meşgul etsem de sürekli aklımdaydı ve onun için endişeleniyordum, onu arayamıyordum bile.
Kahvaltımız bitmişti ve Mia'yla bulaşıkları topluyorduk.
"Gece şehre düşen göktaşıyla ilgili soruşturmalar devam ediyor."
Televizyondan gelen sesle hızla kafamı oraya çevirdiğimde Mia bunu fark etmiş olacak ki umursamazca bana döndü, "tam 3 gündür aynı haberi veriyorlar, sıkıldım artık."Mia tam kumandayı eline almış televizyonu kapatmak üzereyken Betty'nin onu durdurması Mia'yı şaşırmıştı, kumandayı eski yerine koyarken konuştu.
"Sen haber izlemezsin ki?" Sesi daha çok soru sorar gibi çıksa da Betty çoktan televizyona odaklanmıştı.
"Sabah erken saatlerde buraya yakın bir yerlerde çatışma olduğu söylentisi etrafa yayılırken, 'uzaylılar gerçek mi,' sorusu insanın kafasına takılıyor."
"Ah, bak işte, bu yeni bir şey, kim neyle çatışmış acaba." Mia bunu umursamazca söylerken Betty hala büyük bir dikkatle televizyona bakıyordu.
Televizyon konuşmaya devam ederken Betty'nin kulakları çınlamaya başlamıştı, aynı zamanda başı dönüyordu. Aklına takılan soru Ben'in ya da Kevin'ın ya da Gwen'in orada olup olmadıklarıydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
close to space || ben 10
De TodoBetty, Amerika'ya yaklaşık 1 hafta önce gelmişti. Moda tasarımcılığı yapıyordu ve normal bir hayatı vardı. Ta ki bir gece sıkılıp dışarı çıkmaya karar verene kadar.