Gözlerimi yine güneş ışığıyla araladığımda vicudumda daha önce hissetmediğim bir ağrıyla uyanmıştım. Ama tek sorun bu değildi: uyanınca kendimi bir çift kaslı kolun arasında bulmayı beklemiyordum.
Bir kaç kez gözlerimi kırpıştırdığımda ise aklıma dün gecenin gelmesiyle sıcakladığımı hissettim.
Harika değil miydi?
İç sesim bunu onayladığında utancım daha da arttı. Kaslı vicudun sahibine baktığımda uyuyor gibi duruyordu. Kahverengi saçları dağılmıştı ve yüzüne düşmüştü. Yüzümde istemsizce bir sırıtma oluştuğunu hissettiğimde gözlerim battaniyenin izin verdiği kadarıyla açıkta kalan vücuduna kaydı. Bol giyindiğinden olsa gerek karın kasları olabileceğini düşünmemiştim, tamam abartmayalım, çok fazla kaslı değildi ama boyuna göre güzel bir fiziği vardı.
"Sen beni mi inceliyorsun?"
Ben'in uykulu sesini duymamla tam anlamıyla yerimden sıçramıştım ve bu onun kahkaha atmasına sebep olmuştu.
Battaniyeyi üzerime çekip gözlerimi kapattım.
Aptalsın kızım.
İç sesimden azar yesemde bunu umursamadım, bunu umursamayacak kadar utanıyordum.
Ben kahkahalarıyla birlikte sımsıkı tuttuğum battaniyeyi üzerimden çekse bile gözlerimi açmama konusunda kararlıydım.
"Ah, hadi ama utanılacak bir şey yok."
Hala kıkırdıyordu.
Ellerini saçlarımda gezidirirken fısıldadığı şeyle bu sefer gözlerimi kapatmakla kalmamış istemsizce nefesimi de tutmuştum.
"Dün gece çok güzeldin."
Ben ne söyleyeceğimi bilemezken o saçlarıma bir öpücük kondurup yataktan kalkmıştı kıyafetlerini giydiğini duymama rağmen gözlerimi açamadım, beni bu kadar utandıran neydi?
Kapıya doğru yürüdüğünü duyduğumda gözlerimi yavaşça araladım. O kadar çok sıkmıştım ki göz kapaklarım ağrımaya başlamıştı.
Ben'in gidişini izlerken kapının önünde durup bir anda bana dönemsiyle gözlerim daha çok aralandı. Bu onun tekrar gülmesine sebep olmuştu.
"Utanman geçtiğinde kahvaltı salonuna gel, olur mu?"
Sadece kafamı, 'evet,' dercesine sallamakla yetindim.
Ben, kapıdan çıktığında istemsizce tuttuğum nefesimi verdim, "dün gece çok güzeldin."
İçimde havai fişekler patlarken hızla yataktan kalktım. Ama bu yanlış bir karardı.
Hissettiğim ağrıyla tekrar oturdum.
Kahretsin, akşam gala var. Umarım bu ağrı akşama kadar geçer.
Yavaş adımlarla banyoya doğru gidip kendimi ılık suyun altına bıraktım.
Yaklaşık 1 saat sonra duştan çıktığımda artık daha iyi yürüyordum üstüme omzu düşük, beyaz bir kazak ve altına da lacivert eşofmanımı giyip beyaz spor ayakkabılarımı giydiğimde ıslak saçlarımı havluya sarıp yerdeki kıyafetlerimi topladım ve telefonumu şarjdan çıkarıp ve baktığımda saatin 10.45 olduğunu fark ettim.
Kahvaltı başlayalı 45 dakika olmuştu. Tam telefonu komodinin üzerine bırakacakken mesaj sesiyle tekrar telefona döndüm, mesaj Ben'dendi.
"Sanırım utanman hala geçmedi."
Sonuna da göz kırpan emoji koymuştu, istemsizce gülümsediğimde bir mesaj daha geldi.
"Kahvaltını odana gönderiyorum, akşama kadar umarım utangaçlığı atlatabilirsin."
Tam mesajı okuduğum anda kapının tıklatılmasıyla hızla o tarafa yöneldim.
Gelen otel hizmetlilerinden bir adamdı ve önünde de bir servis arabası ve içinde leziz kahvaltılıklar vardı. Gülümseyip adamın içeri geçmesine izin verdim ama oda şu an biraz dağınıktı.
"Gerisini ben hallederim, teşekkür ederim."
"Afiyet olsun, efendim."
Arabayı ittirerek kahve masasına götürdüm ve kahvaltılıkları masaya koydum.
Tadını, adını ve görüntüsünü bilmediğim birçok yiyecek vardı.
Tam karşımda duran büyük camdan yüksek binaları seyrederken artık dizlerimin daha az titrediğini fark etmiştim. New York'ta son günümdü ve yüksekliğe alışıyorum.
Yüksek binaları izlerken kahvaltının ne kadar hızlı bittiğini fark etmemiştim. Tadını, ve adını bilmediğim şeylere bayılmıştım ve kahvaltıda kahve içen Betty ilk defa bu kadar çok yemişti, tıka basa doymuştum yani.
Saat öğleden sonraya gelirken bir görevli gelip kahvaltı servisini toparlamış ve ondan yatak çarşaflarını değiştirmesini istemiştim.
Odada boş boş oturuyordum ve New York'taydım. Üzerimdeki eşofmanlardan kurtulup daha şık bir şeyler giydim ve nemli saçlarımı tarayıp salık bıraktım.
Sanırım, utanmam geçmişti.
Çantamı ve telefonumu alıp odadan çıktım ve karşı odada olan Ben'in odasının kapısının, önünde durdum, kalbim heyecanla atmaya başlarken tekrar sıcakladığımı hissediyordum.
Utanılacak bir şey yapmadığınızı ne zaman fark edeceksin acaba?
İç sesimle aynı fikirde değildik. Tekrar odama dönüp çantamı bir kenara bıraktım, Ben'in beni aramasını bekleyecektim.
Ve aradı, ama ne için biliyor musunuz?
Galanın yarım saat sonraya alındığını söylemek için. Ayrıca galaya tam 2 saat kala aramıştı.
O da biliyor senin umutsuz vaka olduğunu.
Saçlarımı şekillendirmek için şekillendiricimi getirmiştim. Makyaj malzemelerimi ve şekillendiricimin büyük kutusunu makyaj masasının üstüne koyup saçlarımı saçlarımı şekillendirmeye başlayacaktım ama giyeceğim elbisenin üzerine nasıl bir model gideceğine tam olarak karar verememiştim. Bu yüzden internetten bir şeyler araştırdıktan sonra karar verdim.
Saçlarıma sprey kutusundaki suyla biraz nem verip doğal dalgalar oluşturmak için şekillendiricimi saçlarıma götürdüm. Aslına bakılırsa uzun zaman sonra ilk defa saçlarımı kendim şekillendiriyordum ve bu dünyaca ünlü bir galaya denk gelmişti. Kötü olacağımı düşünmemeye çalışarak
odaklandım ve yaklaşık yarım saatin sonunda hafif ve doğal dalgalar oluşturmayı başarmıştım.
Saçlarım bittiğinde üzerimdekileri çıkartıp elbisemi giydim, bunu giyerken heyecanlıydım çünkü 2. defa kendi diktiğim bir elbiseyi giyiyordum. İlkini doğum günümde giymiştim.
Elbiseyi üzerime geçirirken içimde anlam veremediğim bir heyecan vardı. Elbiseyi giymiştim ama fermuarını sadece yarısına kadar kapatabilmiştim ama çok vaktim olmadığı için bunu bir sonraki plana atıp; gümüş, bileğimin biraz üstüne kadar parlak, çapraz ipleri olan topuklularımı giydim ve tekrar makyaj masasına oturdum. Saçlarımın bozulmaması için hafifçe arkama doğru atıp iki yandan küçük tokalarla sabitledim ve makyajıma geçtim.
Yüzümü nemlendirdikten sonra ten makyajımı tamamladım ve gözlerime geçtim: Elbisemin arasında olan renklerden bir kaçını hafifçe göz makyajımda da kullanmaya karar vermiştim. Önce toz pembe, lila ve açık mavi; bu üçünü karıştırdıktan sonra farklı ve güzel bir renk elde etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
close to space || ben 10
AléatoireBetty, Amerika'ya yaklaşık 1 hafta önce gelmişti. Moda tasarımcılığı yapıyordu ve normal bir hayatı vardı. Ta ki bir gece sıkılıp dışarı çıkmaya karar verene kadar.