20.06.23
Yaklaşık 25 dakika sonra mekana vardığımda anahtarları valeye verip içeri geçtim.
Beni girişte bir kadın karşıladığında elbisemi ve beni süzmesi kıkırdamama sebep olmuştu.
"Hoşgeldiniz Bayan Betty."
Adımı bildiğinden dolayı ilk başta şaşırsamda elbisemden dolayı olduğunu anlamam uzun sürmedi. Aslına bakarsan çok tuhaftı, sadece bir elbiseden ibaret olmadığımı biliyordum ama bir elbiseyle tanınmak belki de biraz kırıcıydı. Yine de sonuçta bu benim hayalimdi, benim tasarımım. Kendi ellerimle çizmiştim ve ben dilmiştim.
Kadın bana arka bahçeye kadar eşlik etmiş ve Mia'nın olduğu masayı gösterip gitmişti. Bahçe içeriye göre daha sakindi ve çok güzeldi. Havada o mükemmel turuncumsu renk vardı ve etraftaki çiçekler o kadar güzel kokuyordu ki.
Mia'nın olduğu kokteyl masasına doğru ilerlerken bana el sallamıştı. Ama farklı olan bir şey vardı ki o da Mia'nın buradan belli olan abartılı makyajıydı. Evet, normalde de çok süslü bir kızdı ama bu gece biraz daha fazlaydı sanki.
Ve yanına gittiğimde daha da fazla olduğunu fark ettim.
Mia heyecanla bana sarıldığında şaşırsamda karşılık verdim. Ayrıldığımızda hızla beni süzüp gözlerini kaçırdı. Evet, kesinlikle bu gece onda bir şeyler vardı. Gözlerinde anlayamadığım bir bakış vardı ve kaçamak bakışları sürekli bendeydi. Sessizliği bozmaya karar verdim, "bak, ne giydim?"
Heyecanla etrafımda döndüğümde bana çok yapmacık gelen gülümsemesiyle, "güzel," deyip geçiştirdi ve önündeki içeceğin kafasına kaldırıp hızlı bir şekilde yudumladı. Ya bugün gerçekten iyi değildi ya da yüzünde ki makyajdan dolayı bana öyle geliyordu. Üstünde ki elbise gayet güzeldi; üstünde yeşil, vicudum saran, saten bir elbise ve ayağında da nude renk topuklu ayakkabıları vardı ve gerçekten çok güzel duruyordu. Ama yüzü, Mia bence çok gizem bir kız olmasına rağmen bazen makyajını böyle abartabiliyordu işte.
Gözlerine kalın ve uzun bir eyeliner çekmiş ve elbisesiyle aynı renk far kullanmıştı, yanağında ki parlak, simli, pembe allığı ve aynı renk ruhu hoş durmuyordu. Ya da belki de ben onun yanında fazla sade kalıyordum, bu yüzden de onu beğenmiyordum. Önüme gelen saçlarımı arkaya attığım sırada buraya doğru gelen tanıdık bir çift yeşil gözle karşılaşmamla bir kaç saniye öylece kalakaldım. Bu, Ben olamazdı değil mi?
Başka kimin yeşilin en güzel tonu olan gözleri vardı ki?
Elleri cebinde bize doğru yürürken kafasını eğip güldüğünü fark ettim.
Komik olan neydi ki?
Yanımıza geldiğinde ben gözlerimi kırpıştırarak şaşkın şaşkın ona bakarken Mia çoktan onunla konuşmaya başlamıştı.
Mia'yla konuşmasına rağmen arada bir kaçamak bakışlarımız birbirini buluyordu.Ben Tennyson
Yaklaşık 2 saatin sonunda Betty'e bir hediye seçebilmiştim ama partinin olacağı saatte yaklaşıyordu. Eve vardığımda, Betty'nin evinin önünde duran pembe arabasını gördüm. Belli ki daha gitmemişti.
Eve girip üstümdeki günlük şeyleri değiştirdim ve her zaman dağınık duran saçlarımı taradım. Aslında dağınık duruşu hoşuma gidiyordu, bu yüzden de çok fazla şekil vermiyordum. O kadar acele etmiştim ki az kalsın komodinin üzerindeki kutuyu almayı unutuyordum. Küçük kutuyu cebime koyup arabamın anahtarlarını aldım ve hızla evden çıktım. Karşı sokağa baktığımda Betty'nin arabası orada değildi, belli ki gitmişti.
Mia bu akşamki partinin adresini atmak için numaramı istemişti.
Konumu açtığımda buraya 25-30 dakika uzaklıkta, şehir merkezinde bir yeri gösteriyordu.
Mekana girdiğimde kapıda beni karşılayan kadına Mia'nın adını vermiştim ve bana bahçede olduklarını söyleyip oraya kadar eşlik etmişti.
Bahçeye girdiğimde çok kalabalık olmamasına rağmen gözüme çarpan ilk kişi olmayı yine başarmıştı. Çok uzakta değillerdi ama buradan bile çok güzel görünüyordu. Beyaz teni, siyah saçları... Peri kızı gibiydi.
Ben oraya doğru yürürken beni fark etmemişti ve belli ki karşısında ki kızla sohbet ediyordu. Gülümsemesi, kahkahası... O kadar güzeldi ki.
Sadece bir anlığına onunla tanışmadan önceki hayatımı düşündüm.
Şimdiye kadar çok kızla takılmıştım. Hatta bir kaçı bir süre sonra beni boğmaya bile başlamıştı, kolay sıkılan biriydim sanırım.
Betty'den sıkılır mıydım?
Tekrar ona baktım; o kadar güzel ve doğaldı ki, sadece bir anlığına düşündüm, onu seviyordum.
Seviyor muydum?
Hayatımda ki hiçbir kadına 'seni seviyorum' dememiştim.
Betty'e dememiştim.
Ama bunu sebebi, ona bunu söylemeye hiç fırsatımın olmamasıydı.
Onu seviyordum.
Onlara yaklaştığımda Betty'le göz göze gelmiştik ve şaşırdığını buradan bile fark etmiştim, Mia ona geleceğimi söylememiş olmalıydı.
Beni görünce o kadar şaşırmıştı ki, istemsizce kıkırdadım.
Yanlarına vardığımda Betty hala şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Onunla konuşmak için dudaklarımı aralamıştım ki Mia'nın elini koluma koymasıyla bıkkın bir şekilde ona döndüm, beni sevdiğini biliyordum ve normalde olsa kalbini kıracağımı bilsemde bunu umursamayıp ona, onu istemediğimi söylerdim (çok, kibar bir şekilde olmasada) ama bu sefer Betty vardı ve arkadaşının üzülmesini istemiyordu, bu yüzden ona katlanmak zorundaydım çünkü Betty'i seviyordum.
Betty üstünde ki şaşkınlığı atlattığında sonunda normal bir şekilde konuşmaya başlayabilmiştik, Mia'nın yanında ne kadar normal olabilirse, kıza iyi davranmaya çalışıyordum ama kendini o kadar yüksekte görüyorduki bu benim için bile fazlaydı, bir şekilde konuyu sürekli kendi tarafına çekmeyi başarıyordu ve Betty bundan hiç rahatsız olmuyordu. Hava kararmaya başlamıştı ve benim gözüm sürekli kapıdaydı, Gwen ve Kevin da geleceklerdi.
Aslında bugün Kevin'la telefonda konuşuyordum ve Betty'nin doğum gününden de bahsetmiştim, o da beni 2 kızla yanlız bırakmamak için, kesinlikle başka bir çıkarı vardı, Gwen'le birlikte burada olacağını söylemişti.
Bir kaç dakikanın sonunda Mia lavaboya gitmek için yanımızdan ayrıldığında sonunda yanlız kalabilmiştik. Hızla Betty'e yaklaştım.
"Bence tam şu an kaçabiliriz."
Bana yandan bir bakış attığında gülmeden edemedim.
"Mia bana senin geleceğini söylememişti."
Mia'nın ona bundan neden bahsetmediğini bilmiyordum doğrusu ama işi kendi lehine çevirebilirdim, ona biraz daha yaklaştığımda aranızda sadece milimetreler vardı. Betty heyecanla etrafına baktığında gülümsedim, "ne yapıyorsun, Mia gelirse..."
"Mia canımı sıkmaya başladı, sevgili istediğim yerde öpemeyecek miyim?"
Betty başta şaşırsada yanaklarının hafiften kızarmaya başladığını fark ettim, "s-sevgilin mi?"
Evet dercesine kafamı salladığım tam aramızda ki mesafeyi kapatmak üzereydim ki arkamızdan gelen bir öksürük sesiyle hızla o tarafa döndük.
Bunları Kevin ve Gwen'di.
"Dostum, bunu yapmak için daha az insan olan bir yer seçemediniz mi?"
"Kevin." Gwen uyarırcasına Kevin'ı kolunu çimdiklediğinde o bunu umursamayıp yanımızdan geçen garsonun elinde ki tepside bir içecek aldı ve kafasına dikti. Benim taksime o bu gece biraz daha renkliydi; mavi bir kot pantolon ve siyah bir badi, bunu kaslarını gözümüze sokmak için yaptığına emindim.
"Siz... Başka gelecek biri var mı?"
Betty'nin imalı sorusuyla gülmeden edemedik. Kevin, Betty'e yaklaşıp çocuk gibi saçlarını karıştırdığında Betty hızla ondan kurtulup saçlarını düzeltti.
"Yoktur heralde, küçük gün ışığı." Kevin son kelimesini bastırarak söylerken Betty ona sinirli bakışlarından atmayı ihmal etmemişti.
Kevin ve Betty kendi aralarında atışırken Gwen bana yaklaştı, "Güzel bir hediye seçebildin mi bakalım?"
Ben bunu Betty'nin duyacağını düşünüp ona yargılarcasına bakarken Gwen bunu umursamayıp beklentiye bana bakıyordu.
Havalı bir şekilde saçlarımı düzelttim, "burada Ben Tennyson'dan bahsediyoruz, tabi ki hallettim."
Gwen inanmamışcasına bana bir bakış atıp içeceğin yudumlamaya başladığında aniden yükselmeye başlayan müzik sesiyle birlikte arkamızdan elinde pastayla gelen Mia'yı fark ettik.
Betty'e baktığımda elleriyle ağzını kapatmış, karanlıkta bile parlayan gözlerinin, mutluluktan olsa gerek, yaşardığını fark ettim.
"Mutlu yıllar Betty!" Mia bunu ritmik bir şekilde söylerek pastayı masaya koyduğunda Betty'le sarıldılar.
"Ben... Bugün doğum günüm olduğunu bile unutmuşum."
Betty'nin sözleriyle rahatlamıştım, tam o anda Gwen'le göz göze geldik,bir kez daha haklı çıkmıştı ve bunu bana sürekli hatırlayacağına emindim. Betty parmağını bize doğrultup tehditkar bir şekilde konuştu," hepiniz biliyordunuz ve bana söylemediniz. "
"Mia bunun süpriz olmasını istemiş, bana da Ben söyledi."
Gwen rahatça suçu bana atarken Betty bu sefer çocuk gibi kollarını birleştirdi, "çok kötüsün."
Betty tam mumları üfleyecekken Mia onu durdurdu, "dilek tut."
Mia'nın cümlesini bitirmesiyle Betty'le gözgöze geldik, kısa bir süre mumları üflediğinde Mia çantasından orta boylardan bir kuru çıkarıp ona uzattı, "mutlu yıllar, Betty!"
Betty heyecanla elinde ki paketi açarken ona baktım.
Üzerinde ki her şey markaydı, pahalı markalar, takıları ise buradan bile parıldayan değerli taşlardan yapılmıştı, üstelik dünyaca ünlü bir tasarımcıydı. Mia'nın aldığı hediyeye bakarken düşündüm, benim aldığım hediyeyi beğenir miydi?
Mia ona Betty'nin kolyesinde ki taşların benzeri olan bir saat almıştı ve pahalı bir şeye benziyordu. Tamam benim aldığım şeyde çok ucuz sayılmazdı ama, beğenir miydi gerçekten?
Bunu düşünürken cebimde ki kutuyu sıktığımı fark etmem zaman almıştı.
"Bizim geç haberimiz oldu, bir şey alamadık."
Gwen açıklamasını yaptığında Betty'le sarıldılar, iyi anlaşmaların seviniyordum çünkü Gwen kız arkadaşlarımdan nefret ederdi. Hediyeyi verip vermemeyi düşünürken yanımıza bir garson gelip masaya 5 bardak koymuştu, belli ki bunlar içkiydi. Betty tam bardağı alacakken önünden çekmemle şaşkın şaşkın bana baktı.
"En son içtiğinde neler olduğunu hatırlıyorsundur umarım." Ona bu konuda kızdığımı bildiği için itiraz etmek yerine garsondan meyve suyu istedi.
"Bırakta kız istediğini içsin Ben." Kevin bunu bıkkınlıkla söylerken Mia'da onu onaylanmıştı ama Betty bir şey söylemedi. Aslına bakarsak üzgün görünüyordu, o gece yaşadıklarını hatırladığını düşündüğümden o adamı öldüresiye dövmek istedim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
close to space || ben 10
De TodoBetty, Amerika'ya yaklaşık 1 hafta önce gelmişti. Moda tasarımcılığı yapıyordu ve normal bir hayatı vardı. Ta ki bir gece sıkılıp dışarı çıkmaya karar verene kadar.