Ben ile dans ederken zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiştim bile. Sanki o an, orada sadece biz varmışız gibiydi, Dünya'dan soyutlanmıştım resmen. Bu yüzden de Mia'nın partiden ayrıldığını fark etmemiştim bile. Anladığım kadarıyla Kevin ve Gwen'de onun nerede olduğunu bilmiyorlardı. Ben, beni eve bırakma konusunda ısrar etse de Mia'yı merak ettiğim için onu reddetmek zorunda kalmıştım.
Arabayı binip camı açtığımda serin havanın yüzüme vurmasıyla gülümsedim. Hayatım gerçekten çok güzel ilerlemeye başlamıştı. Yani, Amerika'ya geldiğimden beri ama Ben'le tanıştığımdan beri sanki bulutların üzerinde gibiydim, bir kaç kötü adamı ve her gün yeni bir olay yaşamayı saymıyorum bile. Tamam belki biraz korkutucuydu ama yine de bunu çok fazla takmıyordum, acaba bu Ben'e güvendiğimden miydi yoksa bileğinde ki o saatimsi şeyden çıkan uzaylılardan dolayı mıydı bilmiyordum, ve kabul ediyorum ki, bu birazda eğlenceliydi.
Yol boyunca bir yandan bunları düşünürken bir yandan da Mia için endişelenmiştim. Hasta olsaydı bunu bana söylerdi diye düşünüyordum acaba bilmediğim bir şey mi vardı?
Bunları düşünürken sonunda Mia'nın evinin önüne gelmiştim. Arabadan inerken rüzgar saçlarımı savurduğunda düzeltmek için elimi saçlarıma götürdüğüm sırada parmaklarımın boynumda ki kolyeye dokunmasıyla istemsizce gülümsedim. Derin bir nefes alıp merdivenleri çıktım ve zile bastım.
Ama kapıyı açan yoktu.
Bir kez daha bastım zile ama bu sefer daha uzun.
Bir süre bekledim Mia evde değilse başka nerede olabilirdi ki? Tam çantamda telefonumu çıkarmak üzereydim ki kapının açılmasıyla hızla o tarafa döndüm. Ama gözlerim Mia'nın gözleriyle buluştuğu anda gülümsemem yüzümde soldu.
Makyajımı akmış ve gözünün hatta yüzünün her yerine bulaşmıştı, her zaman düzgün duran saçları darmadağındı, tıpkı bir kavgadan çıkmış gibi. Üzerinde ki elbise kırılmış ve o da tıpkı Mia gibi dağılmıştı. Üzerimdeki şaşkınlığı atmam ne kadar sürdü bilmiyorum ama korkarak elimi ona uzattım.
"S-sen iyi misin?" Kendimin bile zor duyduğu bu sözleri söylediğim anda Mia bir kahkaha attı, ama bu bana göre histerik bir kahkaydı, kahkahası yerini çatık kaşlara bıraktığında bağırmaya başladı. "İyi gibi mi duruyorum!"
Bir anda çıkışmasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım, aslında haklıydı iyi olmadığını görüyordum ama onu ilk defa böyle görüyordum.
Tamam, Mia'yı bir çok kez ağlarken görmüştüm ama bu farklıydı, ilk defa bu kadar dağılmıştı.
Mia hızla arkasını dönüp içeri girdiğinde hiç düşünmeden kapıyı kapatıp onu takip ettim. Bir şey olduysa bunu bilmem gerekiyordu, yoksa ona nasıl yardımcı olabilirdim ki?
Mia hızla koltuğa oturduğu sırada gözüm masanın üstünde ki bir kaç içki şişesine ve her yere dağılmış peçetelere takıldı. Ve bir de fotoğraf vardı...
Yerde ki biraz yırtılmış fotoğrafı gördüğüm sırada olduğum yerde kalmam bir oldu. Bu, Ben'in bir fotoğrafıydı.Sosyal medya hesabından bulup çıkarttırmış olmalıydı. Ama benim asıl aklıma takılan sorun bu değildi. Ben'e bu kadar takıntılı olduğunu bilmiyordum ve bugün partide yaşananlar.
Ah, çok aptalım.
"Ne dikiliyorsun! Gitsene sevgilinin yanına."
Mia'nın aniden bağırmasıyla ona baktım ama bu bakışma sadece bir kaç saniye sürdü, çok utanıyorum. Utanılacak bir şey yapmamıştım, sadece birini sevmiştim o kadar. Ah, bu olay gittikçe eski filmlerde ki olan olaylara benzemeye başladı, iğrenç.
"Mia ben..."
"Bir şey söylemene gerek yok," bana tuhaf bir şekilde sakin gelen bu sözleriyle ona baktığımda devam etti, "anlamam gerekirdi."
Son cümlesini hüzünlü bir ses tonuyla söyleyip başını eğdiğinde ona sarılmak istedim ama bunu hangi yüzle yapacaktım ki?
Mia kafasını kaldırıp bana baktığında istemsizce gözlerine baktım ama o boynumda bir yerlerdeki noktaya odaklanmıştı, istemsizce elim oraya gittiğinde parmaklarım Ben'in verdiği kolyeye dokundu. İstemsizce kolyeyi sıktığım sırada Mia hızla gözlerini kaçırdı.
"Git burdan."
"Ama..."
"Sana git dedim! Nefret ediyorum sendende ondanda!"
"Sana anlatacaktım!"
Bağırdığımda, bir şey demek yerine bana nefret dolu gözlerle bakıp hızla odadan çıktı ve merdivenlere yöneldi.
Peşinden gitmek, hatta nedensizce özür dilemek istedim ama yapamadım, belki de onu yanlız bırakmak en iyisiydi.
Yavaş adımlarla kapıya yöneldim tam kapıyı açmak üzereyken bana doğru gelen hızlı adım sesleriyle arkama döndüğüm sırada bana doğru fırlatılan bir elbiseyle neye uğradığımı şaşırmıştım.
"Senin çöpüne ihtiyacım yok."
Mia bunları söyleyip hızla başka bir odaya geçerken ben dolu gözlerimle ayaklarımın dibinde ki elbiseye bakıyordum.
Dolu gözlerim görüntüyü bulanıklaştırırken gözlerimi sıkıp yaşların akmasına izin verdim.
Yavaşça elbiseyi elime alırken fark ettim, bu Mia'ya doğum gününde giymesi için özel olarak diktiği elbiseydi. Tam onun seveceği renklerde, onun tarzında. Buna tam 1 hafta uğramıştım, ama Mia için değerdi. Onu çok seviyordum, tek gerçek arkadaşımdı. Şimdi saçma sapan bir nedenden dolayı bana böyle davranmasını anlayamıyordum. Gözyaşlarım benden izinsiz yanaklarımdan süzülürken elbiseyi sıkıca tuttum.
Benim bir suçum yoktu, Ben'i sevmekten başka bir şey yapmamıştım. Mia ise sadece kendini düşünüyordu, beni hiç düşünmüyordu bile. İlk kez aşık olmuş olmam bile umrunda değildi.
Elbiseyi sinirle olduğum yere fırlattım ve hızla evden çıktım. Serin hava yüzüme çarptığı sırada duraksadım.
Belki de kendi içimde Mia'yı haksız çıkarmaya çalışarak buna kendimi inandırıyordum. Belki de Ben'e aşık olduğunu bile bile ona bu kadar yaklaşmamalıydım, onun bana yaklaşmasına izin vermemeliydim.
Mia her zaman birilerine aşık olur zaten, iki güne unutacaktır.
İç sesimin yaptığı hatırlatmayla gökyüzünde ki yıldızlara baktım, şu an beynim hiçbir şeyi doğru düzgün algılayamıyordu. Eve gidip uyumak istiyordum sadece. Eve vardığımda karşı tarafta Ben'in arabasını görmemle istemsizce gülümsedim, bildiğim tek şey onu sevdiğimdi sanırım.
Görünüşe göre o da yatmıştı çünkü evin ışıkları yanmıyordu.
Çantamdan anahtarımı çıkarıp eve girdim ve yavaşça merdivenlerden yukarı çıkıp duşa yöneldim, bu beni her zaman rahatlatmıştı.3 gün sonra
Her şey normal gidiyordu. Yani, bu 3 gün içerisinde sürekli Mia'yla karşılaşmıştık, sonuçta karşı mağazanın sahibiydi, onunla ne kadar konuşmaya çalışsamda beni bir kere bile dinlememiş ve bende sonunda pes edip akışına bırakmaya karar vermiştim. Artık devam etmeyen arkadaşlığımız beni çok yıpratmıştı, onu özlüyordum. Ben ise olayı tam olarak bilmemesine rağmen bende ki durgunluğu fark etmiş olacak ki fazla artık, "neden bu kadar mutsuzsun?" sorularını sormuyor, üstüme gelmiyordu. Ondan sadece Mia'nın olduğu yerlerde görünmemesini, özellikle de mağazaya gelmemesini istemiştim, o da bunu anlayışla karşılamıştı. Zaten çok fazla görüşemiyorduk, hepimizin kendince işleri vardı. Akşamları yatağa yattığımızda ergenler gibi gece yarısına kadar telefonda konuşmalarımızı saymazsak. Onunla tanıştığımızdan beri dudağımın kenarında ki çizgiler belirginleşmişti ve bunun sebebini çok iyi biliyordum; gülmek. Beni sürekli güldürmeyi başarıyordu, onun yanında mutsuz olmak imkansız gibi bir şeydi. Ona, Mia'nın bana o gece ki söylediklerinden bahsetmesemde aramızın kötü olduğundan ağlayarak bahsettiğimde bile bir espri yapıp güldürmüştü beni. Verdiği kolyeyi ise hiç çıkarmıyordum, tipsiz ve kokuşmuş uzaylılara dönüşen birine göre çok zevkliydi, belki de birinden yardım almıştı ya da... Daha önce ki tecrübelerine dayanıyordu, umarım böyle değildir.
Evet, şimdi akşama kadar bunu düşünecektim.
Acaba benden önce kaç kişiye daha hediye almıştı.
Yapma Betty, iyice paronayaklaştın.
İç sesim beni linç ederken masamın üstünde duran kahveden bir yudum aldım. Ama kapıdan giren kişiyi görmemle kahvenin boğazımda kalması bir oldu.
Ben boğazımda ki acıyla öksürmeye devam ederken o ise ifadesiz yüzü ve emin adımlarıyla masama doğru ilerledi.
Sonunda boğazım rahatladığında Mia elinde ki dergiyi fırlatırcasına masama koydu. Şaşkınlıkla ona bakarken o bunu umursamayıp bana bakmak yerine dergiye bakarken konuştu.
"Tasarımları birlikte yapmaya devam edeceğiz."
Bu beni daha da şaşırtırken içimden Mia'nın beni affettiğini düşünmem pek uzun sürmedi. Bu başını kaldırıp bana baktı. "Bu bir dostluk değil, ortaklık."
Omuzlarımı düşürdüğümde Mia tekrar konuşmaya başladı.
"Sonuçta 2 yıllık bir sözleşme imzalamıştık. Neyse ne, beğendiğim parçaları buraya işaretledim."
Dergiyi bana doğru ittirdi ve mağazadan çıktı.
Ah, neydi bu şimdi?
Evet, Mia'yla ünüversite bittikten sonra bir kaç tasarımı ortak üretmek için sözleşmiş ve mağazalarımızı açınca da bunu resmiyete dökmüştük.
Ama buraya gelince bir anlığına beni affettiğini düşünmüştüm.
Onunla konuşmayalı tam 3 gün oluyordu ama o 3 gün sanki 3 hafta gibiydi. Biz birbirimize her şeyi anlatırdık, en ince ayrıntısına kadar.
3 gün içinde olanları anlatamamak beni üzüyordu.
Yani, ona ilk ilişki deneyimimi, Ben'i anlatmayı çok isterdim, eminim gülecek çok şey bulurduk.Okumaya devam eden var mı hâla?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
close to space || ben 10
RandomBetty, Amerika'ya yaklaşık 1 hafta önce gelmişti. Moda tasarımcılığı yapıyordu ve normal bir hayatı vardı. Ta ki bir gece sıkılıp dışarı çıkmaya karar verene kadar.