Kai sabah uyandığından beri üstüne çökmüş bir yorgunluk hissediyordu. Zorlukla işe gitti ve Soobin'i selamladı fakat geri dönüş alamamıştı.
Soobin çok uykulu görünüyordu.
"Hey Soobin... iyi misin?"
Soobin başını koyduğu masadan kaldırıp Kai'ye boş gözlerle baktı.
"Uykulu görünüyorsun." Dedi Kai.
Bunun üzerine Soobin
"Dün gece hiç uyuyamadım." Dedi.Kai bu duruma üzülmüştü, anlaşılan bu gün ikisi de tembellik edecekti.
"Gece çok işim vardı. Bu gün ayakta
durmam zor." Dedi Soobin.Kai başını salladı ve rafları dizmeye başladı.
☄⋆ ੈ ✩‧₊˚
O gün fazla müşteri gelmemişti, öğlen olmuştu ve ikisi de molaya girmişti. Mola zamanlarında marketi kısa süreliğine kapatıyorlardı.
Sokaktaki bir banka oturup birkaç parça çörek atıştırmaya başladılar. O sırada Soobin cebinden bir poşet çıkardı ve Kai'ye uzattı.
"Bak dün ahududu topladım. Çok lezzetliler. Bunlar kış gelince yetişmiyor, kışa kadar bir sürü toplasan iyi edersin." Dedi.
Kai poşetin içini açtı ve ahududulardan birini alıp ağzına attı. Gerçekten inanılmaz lezzetliydiler.
"Bunları nereden topladın!?!?!?" Diye heyecanla sordu Kai.
Bunun üzerine Soobin kinayeli bir gülüş attı ve
"Mepuru yolunun hemen arkasındaki ormanda çok var. Tonlarca toplayabilirsin. Gecenin karanlığında bile ormana gitsen pembe ahududuları kolayca görürsün." Dedi.Kai sevinçle gülümsedi ve poşeti geri Soobin'e verdi. Bu sırada molalarının bittiğini öğrendiler ve markete geri döndüler.
☄⋆ ੈ ✩‧₊˚
Akşam olmuştu, ikili marketi kapatıp evlerine dağılmıştı. Kai eve girince biraz evi toplarlamış ve hemen uyumuştu, uykuyu gerçekten çok seviyordu.
Kısa süre sonra uyanmıştı, karnı açtı ve buzdolabı boştu. Büyük şanssızlık, Kai bu gün işten dönerken alışveriş yapmayı unutmuştu. Ne yapacağını düşünürken aklına bu gün Soobin'in ona verdiği ahududular geldi.
Nerede yetişiyordu bunlar?
'Mepuru yolunun hemen arkasındaki ormanda'
Kai bunu hatırlayınca hemen yataktan fırladı ama evinin kapısına gelince durdu. Saat bire geliyordu. On ikiyi geçmişti. Dışarı çıkması doğru muydu?Kai hikâyenin uydurma olduğunu düşündüğü için rahattı ve hemen kapıyı açıp dışarı çıktı. Sokak çok sessizdi. Kai karanlık yolda hızlı adımlarla Mepuru yolunun arkasındaki ormana gitti. Çok karanlıktı ama Soobin'in dediği gibi gecenin karanlığında bile pembe ahududular belli oluyordu.
Kai ormanın içine koştu ve bir çalının yanımda durup ahududuları sepetine doldurmaya başladı. Tam o sırada ormanın içinden bir ses geldi.
Bu ses ne bir hayvan sesi, ne de bir insan sesine benziyordu. Ne olduğu belirsiz ince bir ses bir şeyler mırıldanıyordu.
Kai bu zamana kadar her zaman cesur ve meraklı biri olmuştu.Hem merakına yenik düştüğü için hem de daha fazla ahududu toplayabilmek için ormanın içine doğru yürümeye başladı.
Ve durdu.
Ormanın tam ortasında ne olduğu belirsiz dört ışık vardı, hepsi bir kare oluşturur gibi duruyordu ve uçuyorlardı. Kai sepetini bir ağacın altına bıraktı ve yere çömelip ağacın arkasından o dört ışığı izlemeye başladı. Işıklar hareketsiz bir şekilde havada asılı duruyordu.
Kai biraz dikkatli bakınca ışıkların içinde insan silüetleri gördü. Korkusu giderek artıyordu. Hem kaçmak istiyor hem de izlemek istiyordu. Arada kalmıştı.
Kaçmaya çalışsa onu görüp yakalarlar mıydı? Kai bundan korkarak olduğu yerde sessizce beklemeye başladı.
Tam o sırada Kai'nin ensesinden geçen bir şey dört ışıktan birine isabet etti.
Ne olduğu belirsiz şeyin isabet ettiği ışık hemen söndü ve içindeki insan silüeti sert bir şekilde yere düştü. Yerde acı çekiyor gibiydi, deli gibi öksürüyordu.
Daha sonra kalan üç ışık yerdeki insan silüetinin etrafına toplandı ve bir tanesi o insana dokundu.
Işığın insana dokunmasıyla beraber yerdeki insan alev aldı ve yanmaya başladı. Daha sonra diğer iki ışıktan biri insanın yanındaki çimenlere dokundu. Bunu yaptığı gibi sanki topraktan bir şey insanı çekti ve yer altına gömdü.
İnsan bu şekilde gözden kaybolmuştu. Kai inanılmaz korkuyordu, eli ayağı kitlenmişti, hareket etmeye bile korkuyordu.
O sırada daha korkunç şeyler oldu, o dört ışıktan biri Kai'ye doğru döndü.
Kai onunla göz teması kurur kurmaz bir anda gözlerinin yandığını hissetti ve hemen gözlerini kapattı. Açtığında ise o ışığın dibine geldiğini gördü.
Işığın içindeki silüetin gözleri dışında hiçbir yeri belirgin değildi, gözleri ise siyah görünüyordu.
Kai korkuyla ışığa bakıyordu. Işığın içindeki insan silüeti elini kaldırdı ve ani bir hareketle iki parmağını Kai'nin alnına bastırdı, bunun yaptığı gibi Kai aynı kediye dokunduğunda olduğu gibi veya gözlerinde hissettiği gibi alnında bir yanma hissetti ve bilincini kaybetti.
…ᘛ⁐̤ᕐᐷ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
୨୧ FRAMBUESA ⊰⊹ Sookai ✧
FanfictionKai yeni taşındığı Shiawase kasabasındaki dört ruh efsanesine ilk başta inanmaz ama işler garip bir hâl almaya başladığında kendini bir karmaşanın içinde bulur...