୨୧ FRAMBUESA ⊰⁠⊹ Sookai ✧

☄⋆ ੈ Ceza ✩‧₊˚

Kai o sabah uyandığında yanında Soobin'i görememişti. Telaşla yataktan kalktı ve odadan çıktı, o sırada mutfaktan güzel kokular geldiğini farketti. Kapıya yavaşça yaklaştı ve gizlice içeri baktı. Soobin'in yemek yaptığını görünce gülümsedi ve ona arkasından "Günaydın~" diyerek sarıldı.

Bu ani hareket Soobin'i korkutmuştu. Arkasını döndü ve sevgilisini öperek "Günaydın tatlım." dedi.

Kai kollarını Soobin'in boynuna sardı ve
"Neden bu kadar erken kalktın?" diye sordu.

"Erken mi? Saat çoktan öğlen oldu. Neyse sen elini yüzünü yıka ve kahvaltıya gel."

Kai gülümsedi ve Soobin'in burnunu öpüp banyoya doğru ilerledi. Banyoya girdi ve aynanın önüne geçip elini yüzünü yıkadı.

Kafasını tekrar kaldırıp aynaya baktığında aynada kendi bilindik yüzüne çok benzeyen ama birkaç kısmı çürümüş bir yüz gördü. Kanının donduğunu hissetti, geri çekilmek istedi ama sanki hareket etmeyi unutmuştu. Tam o sırada ayna Kai'nin yüzüne doğru patladı ve Kai telaşla uyandı.

Yataktan terler içinde kalkmıştı, etrafına bakındı, oda karanlıktı. Yanına baktı Soobin yoktu. Rüyanın verdiği korku ile vücudu titriyordu, hemen içeri koştu ve duvar saatine baktı. Saat on ikiyi henüz geçmemişti, hâlâ dışarı çıkabilirdi.

Evin içinde Soobin'i aradı ama bulamadı. Banyoya da baktı, ayna sağlam duruyordu. Kai küçük bir kontrol yapmak için ürkerek aynanın karşısına geçti. Kendi yüzünü görünce rahatladı ama daha sonra birşey farketti, yüzünde çizikler vardı. Rüyasında aynanın yüzüne patladığını görmüştü ve şimdi yüzünde çizikler vardı ama ayna sağlamdı...

Kai'nin endişesi giderek artıyordu. Yanına küçük bir kol saati aldı ve koşarak evden çıktı. Önce Soobin'in evine gitti, kapıyı dakikalarca çaldı ama kimse açmadı. Daha sonra kendini karanlık sokaklara attı. Her yerde Soobin'i veya siyah tüylü kediyi aradı ama bulamadı. Son olarak Mepuru yolunun arkasındaki ormana gitti.

Bu orman hâlâ Kai'yi korkutuyordu, ormanın içine biraz girdikten sonra çalılıkların içinde parlayan ahududuları gördü. Biraz daha yürüdükten sonra dört ışık görmüştü. Üçü havada uçarken biri yerde yatıyordu.

Kai bir ağacın arkasından dikkatle onları izlemeye başladı.
Diğer üç ışık yerdeki ışığın etrafında toplandı ve ellerindeki garip sopalar ile ona vurmaya başladılar. Yerdeki ışık acı içinde bağırırken bu ses Kai'ye tanıdık geldi.

"SOOBİN!"

Havadaki ışıklar vurmayı bıraktı, ses kesildi. Kai farkedildiğini biliyordu. Soobin için cesaretli davranmalıydı, kendinden emin adımlarla ışıklara yaklaştı ama fazla parlak oldukları için gözleri zarar görüyordu. Başını eğdi ve sadece yerdeki ışığa baktı, bu ışık diğerleri kadar parlak değildi. Işığın içindeki bedenin Soobin'e ait olduğunu Kai çoktan anlamıştı.

Kai, çatallı çıkan sesi ile konuştu.
"Yapmayın. Lütfen... Neden vuruyorsunuz?"

Işıklardan ses gelmedi, Kai onların bakışlarını kendi üzerinde hissediyordu. Sesini yükselterek konuştu.
"Saat henüz on ikiyi geçmedi! Ruhların bu saatte dışarıda ne işi var."

Havadaki ışıklardan biri küçük bir çocuğun sesi ile konuştu.
"Saatine bak."

Kai bu sesi de tanımıştı.
"Akio...?"

Kai kolundaki saate baktı ve saatin on ikiyi birkaç dakika geçtiğini gördü.
Çaresizce ağlamaya başladı.

Kai'nin ağladığını gören yerdeki ışık yüksek bir ses ile birşeyler söyledi ama Kai anlamamıştı.

Kai sessizce Akio olduğunu düşündüğü ışığa
"Akio. Sen bari yapma... Biz iyi anlaşıyoruz. Soobin abine zarar verme" dedi.

ama ışık bu sözden sonra sinirle yerdeki ışığa tekrar vurmuştu.

Kai bu ani hareketten korkarak birkaç adım geri gitmişti. Yerdeki ışığın içindeki beden hızla form değiştiriyordu. Kediye dönüştükten hemen sonra tekrar insan oluyordu ve tekrar kedi formuna geçiyordu.

Kai, dikkatle tekrar yerdeki ruha yaklaştı ve kediye dönüştüğünü gördüğü an onu hızla kucakladı ve başka bir yöne doğru koşmaya başladı ama yaptığı herşey gereksizdi.

Kör edici bir ışık aniden Kai'nin önünde belirdi, Kai bu ışığı gördüğü an yere yığılmıştı ve elindeki kedi kayıp gitmişti.

Kai acıyla gözlerini tutarken Soobin'in sesini duydu.
"Sadece cezamı çekiyorum Kai. Endişlenme."

...⁠ᘛ⁠⁐̤⁠ᕐ⁠ᐷ