Bl.10

840 51 42
                                    

Ali ve Özgür misafir evine gelmişlerdi. Genç adamın morali oldukça bozulmuştu. "Bu kasaba hergün biraz daha nefret ettiriyor kendinden!" diyerek sıktı saçlarını.

Özgür ona sarılırken "Sana burasının böyle olduğunu geldiğin ilk gün söylemiştim. Bu insanların düşüncelerini değiştiremezsin. Çok takıyorsun bazı şeyleri aklına. Bazen her şeyi akışına bırakmak lazım" dedi.

"Bir eğitmen olarak nasıl böyle düşünürsün? Ben onları değiştirebileceğimizi düşünüyorum her şeye rağmen. Hâlâ hiçbir şey için geç değil."

"Belki çocuklarını değiştirebiliriz. Onun için buradayım zaten. Belli bir yaştaki insanların alışkanlıkları kolay kolay değişmiyor. Bunun için ısrar edebilirsin tabi. Ama bu sadece sana daha çok düşman olmalarını sağlar. Başka hiçbir işe yaramaz. Onun için bence sadece hasta hayvanları iyileştirmeye bak. Fabrikaların atık sularıyla uğraşma" dedi Özgür dudaklarını sıkarken.

Ali "Bu atık sular kasaba için çok tehlikeli. Bugün hayvanlar yakalandı. Yarın dereye serinlemek için giren çocuklar hastalığa yakalanabilir. Bunu bile bile göz yummamı isteme benden! Sen o arkadaşının adını ver bana. Ben bu tahlilleri kendim yaptırırım" derken çattı kaşlarını.

Derin bir iç çeken Özgür "Madem bu işin peşini bırakmamaya kararlısın. Ben senin yanındayım. Yarın okuldan sonra birlikte gideriz" dedi. Onu öpmek istedi. Ama genç adam son yaşananlardan sonra pek istekli görünmüyordu. Karşılık vermedi ona. Ardından kendini geri çekerek "Ben gidip hemen uyumak istiyorum. Yarın görüşürüz!" diyerek odasına yöneldi.

.......

Sabah olup gözlerini açtığında kahvaltıdan sonra ilk işi jandarmaya gidip Yusuf ve arkadaşlarını ihbar etmek oldu. Akli dengesi yerinde olmayan birisinden, gözünü korkutarak faydalanmalarına da göz yumamazdı.

Çok geçmeden jandarma Yusuf ve arkadaşlarını göz altına almıştı. Kasabada çok geçmeden jandarmanın neden geldiği ve onları niye giderken yanlarında götürdükleri göz konuşulmaya başlandı. Belediye başkanı, yeğeninin sebepsiz yere göz altına alınmasına çok sinirlenmişti. Hiç vakit kaybetmeden devreye girdi.

Kasabalı bu olayı konuşurken Ali ve Özgür vilayet hastanesine giderek hayvanların kan numunelerini ve dereden aldıkları suları tahlil ettirmek için teslim ettiler. Sonuçların en erken bir hafta sonra çıkacağını öğrendikten sonra kasabaya geri döndüler. Akşama doğru kasabaya geri geldiklerinde ise bir sürprizle karşılaşmışlardı. Kasaba meydanında bir grup kalabalık toplanmıştı ve ortalarında Yusuf ve arkadaşları vardı. Serbest kalmışlardı.

Belediye başkanı "Büyütülecek bir mevzu yok işte. Çocuklar yanlışlıkla orman müdürlüğü sınırlarında avlanmaya kalkmışlar. Bütün mesele o. Gidip sayın valimizden özrümüzü diledik. Sağ olsun araya girip araya hatırı sayılır değerli komutanlarımızı soktu da iş tatlıya bağlandı. Bundan sonra siz de gittiğiniz yerlerde dikkat edin!" diyerek güldü Yusuf'un sırtına vurarak.

Onunla göz göze gelen Ali yutkundu şaşkın gözlerle bakarken. Bu kadar çabuk salınacağını düşünmemişti. Özgür "Sen şikayet etmedin değil mi?" diye sordu merakla. Sadece dudaklarını sıkarak bakınca, sorusunun cevabını da almış oldu konuşmasa da.

Kalabalık kahvede oynadıkları oyunlara geri dönerken, Salih jandarma komutanı makamına kahve içmeye davet etmişti.

Ali ve Özgür'ün yanına yaklaşan Yusuf "Yanlış sularda yüzüyorsun hekim bey. Neyse ki jandarma Zafer'in kafadan çatlak olduğunu anlayınca ifadesini kaale bile almadı. Hadi o çatlak, biliyoruz da! Sana n'oluyor? Anlayıp dinlemeden atlıyorsun hemen" dedi öfkeli gözlerle bakarken.

Ali "Ben Zafer'e ne yaptığınızı gördüm. Orada olmasaydık daha ileri gidecektiniz!" dedi sinirle.

"Hiçbir şey anlamıyorsun hekim bey. Onun deli olduğunu unutuyorsun. Yıllardan beri adı sapığa çıkmasıysa, milletin çocuklarına musallat olmadıysa ve kasabalı onu hâlâ öldürmediyse bu bizim sayemizde. Aslında biz onu kasabalıdan koruyoruz" dedi Yusuf.

Ali "Bu çok saçma! Onu kullandığınızı söylemek yerine sadece vicdanını bu şekilde rahatlatıyorsun!" diyerek yürümek istedi.

Önüne geçip durduran Yusuf "Gel öyleyse benimle! Sana Zafer'in neler yaptığını kendi kulaklarınla duy!" dedi kolundan tutarak.

Ardından Ali ve Özgür'le birlikte kasabanın toprak yollarında yürümeye başladılar. Kerpiç evlerin olduğu dar bir sokağa girdikten sonra bir süre daha yürüdüler. Sonunda kireçle boyanmış bir evin bahçesinden içeriye girdi. Bahçede çömelmiş bir vaziyette keçiyi seviyordu Zafer.

Ali şaşkın bir şekilde "Bu senin vurduğun keçi değil mi?" diye sordu. Özgür de şaşkın gözlerle bakıyordu keçiye.

"Evet ta kendisi."

"Ben onunla ziyafet çekeceğinizi sanmıştım" diyerek eğilip keçinin başını okşadı.

"Gördüğün gibi gayet sağlıklı. Tabi senin sayende."

Başını çeviren Zafer, karşısında Yusuf'u gördüğünde "Beni dereye atmaya geldi. Ben bir şey söylemedim. Atma beni dereye!" diyerek korkuyla ayağa kalkıp koşmaya başladı kafasına vura vura.

Evin arkasındaki bodrumdan içeriye girerken, kapıda bir kadın belirdi. Telaşla bakarak "Bırakmışlar seni? Tutuklayacaklar diye çok korktum" dedi.

"Merak etme bıraktılar."

Ali ve Özgür'e bakan kadın "Hekim beyle, öğretmen oğlum niye geldi? Yeni ayran çırpmıştım. Siz oturun ben hemen geliyorum" dedikten sonra tekrar içeriye girdi telaşla.

Yusuf'a bakan genç adam bir şey demedi. Bunca yaptıklarına rağmen serbest kaldığı için bir boynuna sarılmadığı kalmıştı kadının.

Havludaki masaya oturduktan sonra kadın elinde ayran tepsisiyle geldi. Ali ikram edilen ayran bardağını alırken "Benim gitmem gerek. Zafer'e zarar verdiğimizi düşünüp bizi şikayet eden kişi hekim bey ve öğretmenmiş. Onlara bizim kötü bir niyetimiz olmadığını anlatırsın"  dedikten sonra yanlarından ayrıldı.

Kadın "Yanlış anlamışsın hekim oğlum. Bizim Zafer doğuştan biraz yarım akıllı. Çocukken onunla baş etmesi kolaydı. Ama büyümeye başladıkça önünü alamadığım ayıp şeyler yapmaya başladı. Kasabanın çocuklarını sıkıştırıp!.. Neyse işte ben bu kadar diyeyim siz anlayın. Zafer çocukluğundan beri bir tek Yusuf'tan korkardı. Ona sürekli göz kulak olup başının belaya girmesini önledi. Sağ olsun hâlâ Zafer biraz azmaya başlayınca hemen gözünü korkutup engel oluyor ayıp şeyler yapmasına" dedi.

"Bunu sadece korkutarak mı yapıyor sanıyorsunuz? Oğlunuzun bu zaafıdan yararlandığını nasıl düşünmediniz şimdiye kadar?"

Başını sağa sola sallayarak "Yusuf öyle bir çocuk değil. Belki korkutur ama asla Zafer'e kötü bir şey yapacağını sanmıyorum" dedikten sonra sıktı dudaklarını.

"Bakın dün kasabanın dışında ona, kadın kıyafeti giydirip, arkadaşlarıyla birlikte taciz ederken gördük. Bunu da ilk kez yapmadıklarını kulaklarımla duydum. Yusuf düşündüğünüz kadar iyi niyetli biri olmayabilir."

"Ali bey oğlum. Bugüne kadar Zafer kasabada kimseye zarar vermediyse Yusuf'tan korktuğu için vermiyor. Nasıl yaptığını bilmiyorum ama hâlâ kasabada başımız dik yaşayabiliyorsak bu Yusuf sayesinde. O olmasaydı. Zafer yüzünden çoktan bu kasabadan kovarlardı ya da bizi canlı canlı yakıp öldürülerdi. Allah Yusuf oğlumdan razı olsun. Ona hergün dua ediyorum. Bırakın bu işin peşini. Şimdiye kadar nasıl yaptıysa yine öyle yapsın Yusuf. Sen kasabanın hayvanlarını sağlığa kavuşturmaya kafa yormaya devam et en iyisi" diyerek ayağa kalktı. Özgür'le birbirine çaresiz gözlerle bakan Ali ayranlarını içtikten sonra oradan ayrıldılar.

KASABA //BxB// Final Yaptı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin