Yusuf'un evine gelmişlerdi. Evin yanındaki kulübeden vahşi bir hayvanın çıkaracağı derecede ürkütücü hırıltılar ve havlama sesleri geliyordu. Yusuf'un babası "Gebert şu hayvanı hekim bey. Yoksa iş açacak başımıza" dedi.
"Tamam siz her ihtimale karşı evinize girin. Özgür sende kal burada. Ben içeriye giriyorum" dedi onlara bakarak. Çocuk ve adam dediğini yaparak oradan uzaklaşırken, Özgür "Hayır bende seninle geliyorum" diyerek Ali'nin peşinden yürümeye başladı kulübeye doğru.
Ali kulübeden içeriye girdiğinde zincirle bağlı köpeğin karşısında sandalyede oturmuş olan Yusuf'u gördü.
Ali korkuyla "Niye bana haber vermedin. Çekil hemen oradan. Görmüyor musun köpek hastalığın en son evresine girmiş durumda" dedi.
Yusuf başını çevirip baktı ona. Yanında Özgür'ü görünce "Vay kasabanın iki aşığı gelmiş" dedi alaycı bir yüz ifadesiyle.
Özgür şaşkın gözlerle Ali'ye baktı yutkunarak. Genç adam "Zafer söyledi. Haberi var. Dünden beri o kadar çok olay oldu ki sana söylemeye fırsatım olmadı bunu" dedi dudaklarını sıkarken.
"Eee anlatın bakalım. Kim kime çakıyor. Ali söylemedi. Ama ben tahmin ediyorum. Ali'nin arkasına geçip onu becerirken, inlemesini dinlemek çok zevkli olmalı" diyerek baktı Özgür'e.
"Ne diyorsun oğlum sen!" diyerek onun üstüne öfkeyle yürümek isterken aralarına girdi Ali. "Bunları konuşmanın ne yeri ne de zamanı. Önce şu köpeği uyutmamız lazım."
Yusuf "Karabaş'ın bu şekilde ölmesine asla izin vermem. Bir tane daha kuduz aşısı yap ona" dedi.
"Aşı yapmanın bir manası kalmadı. Artık kurtulma şansı malesef hiç yok."
Sinirle "Madem aşı yapmaya gelmedin o zaman ikiniz de hemen gidin buradan!" dedi sinirle.
"Yusuf bak. Artık onun iyileşmesine imkan yok. Virüs beynini ve sinir sistemini tamamen ele geçirmiş durumda. Artık elinle besleyip büyüttüğün o masum köpek değil. Şu an seni tanımıyor. Herkes için tehlikeli o!"
Tekrar sandalyeye oturup köpeğe baktı üzgün gözlerle. "O kimseye zarar verecek bir köpek değildi. Karabaş hayvanları ve insanları korumak için doğmuş. Başka bir canlıya zarar vermek doğasında yok onun. Zaten koyunları korumak isterken yaralandı. Biraz daha bekleyelim. İyileşeceğine inanıyorum" diyerek yüzünü elleriyle kapattı.
Karabaş birden yere yatıp kasılmaya ve acı acı hırıltılar çıkarmaya başlamıştı. Yusuf korkuyla "Ne oluyor? Hemen bir şey yap!" dedi Ali'ye.
Dudaklarını sıkan Ali "Dediğim gibi artık zamanı geldi. Virüs bütün beynini ele geçirdi. Muhtemelen ateşi kırk derecenin üzerinde ve kısmi felç geçiriyor şu an. Aklı karışık. Çeşitli halüsinasyonlar görüyor muhtemelen. Mide bulantısı ve kusma başlayacak ardından" derken köpek kusmaya başladı.
"Onu uyutmalıyım."
Sandalyeden kalkan Yusuf onun kolundan tutarken "Buna asla izin vermem!" dedi sinirle.
Ali ona çaresiz bir ses tonuyla "Sence o senin tanıdığın Karabaş mı? Baksana şunun haline. Köpeğinin ne kadar acı çektiğini görmüyor musun? Buna bir son vermeliyiz" diyerek baktı ona.
Yusuf ona cevap vermeden bir süre öylece yerde aralıklarla kasılarak hırlayan ve ağzından salya ve köpükler süzülen Karabaş'a baktı. Ali onun karar vermesini yeterince beklemişti. Daha fazla da beklemek istemiyordu.
"Onu uyutmak zorundayım!"
Aniden ayağa kalkarak "Tamam" diyerek kolunu tuttu. Gözlerine bakarken "Hayvanları avladığım için bir de bana kızıyordun. Bende seni hayvansever biri sanmıştım" dedi dişlerini sıkarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASABA //BxB// Final Yaptı
Teen Fiction1970'li yılların Türkiye'sinde, ücra bir kasabada başlayan bir aşk hikayesi. Yıkılması imkansız tabuları olan kasaba halkı ve kalpleri arasında sıkışıp kalan iki genç adam. Her şeye rağmen aşkları galip gelebilecek mi?