Bl.18

647 45 48
                                    

On iki sene önce - yıl 1960

Dışarıda ince ince bahar yağmuru yağarken, kadın börek yapmak için hamur açıyordu. Evin içindeki çocuklardan birisi ders çalıyordu. Diğeri ise onu izliyor ve o da deftere bir şeyler yazmak istiyordu.

"Anne şu deliye bir şey söyle. Defterimi yırtacak!" diye bağırdı öfkeyle.

Açtığı hamuru bırakıp ayağa kalkan kadın "Şiiişşt çok ayıp. O senin abin. Allah abini böyle yaratmış işte. Öyle denmez abiye!" dedi.

"Bende yazı yazacağım. Mehmet bana yazma öğretecek. Sonra Mehmet gibi bende okula gideceğim. Bana da kırmızı kurdele takacaklar. Bende yazı yazacağım!" diyerek kardeşinin defterini çekiştirmeye devam ediyordu.

Annesi tel dolaba sakladığı Mehmet'in geçen seneden kalan defterlerinden birisini çıkararak "Al sen buna yaz kuzum. Kardeşin geç olmadan bitirsin ödevini. Hava kararınca gaz lambasıyla zor oluyor. Hadi Zafer'im. Bırak kardeşin çalışsın" deyince Zafer az kullanılmış defteri ve kalemi alıp bir şeyler çizmeye başladı.

"Bak Mehmet yazı yazıyorum. Senin gibi yazıyorum. Aferim bana. Yazı yazıyorum. Kurdele takacaklar bana. Okula gideceğim. Bak yazıyorum."

Mehmet tebessüm ederek baktı abisine. Ardından öğretmenin verdiği problemleri çözmeye, annesi hamur açmaya, Zafer ise deftere bir şeyler karalayıp, kendi kendine konuşmaya devam etti yağmur ince ince yağmaya devam ederken.

Dersini bitiren Mehmet yorgun bir şekilde kendini yerdeki minderin üzerine attı. Defteri bir kenara atan Zafer de hemen onun gibi oflayıp, yorulmuş gibi yaparak yanına yatıp kardeşi gibi tavana bakmaya başladı.

Ara sıra başını çevirip Mehmet'e bakıyordu. Kardeşinin tavana bakmaya devam ettiğini görünce tekrar gözlerini tavana çevirip onun gibi duruyordu. Sonunda yorgunluğa yenik düşen Mehmet'in gözleri yavaş yavaş kapandı. Bu şekilde hareketsiz bir şekilde tavanı izlemek Zafer'in canını sıkmaya başlamıştı. Parmağını kardeşinin burnuna ve gözüne değdirmeye başladı gülerek. Bu oyundan Zafer büyük keyif alırken, Mehmet için pek öyle olmuyordu.

Zafer'in parmağının değdiği yerlere elini götürürken, sinek kovalar gibi sallayıp ovaladı birkaç kez yüzünü. Ama Zafer bu oyuna devam ettikçe siniri daha da artıyordu uykusu kaçarken. "Abi yapma şunu!" dedi. Fakat Zafer'in bunu yapmak çok hoşuna gidiyordu ve bırakmaya da niyeti yoktu.

Bu sırada altında yattığı pencerenin camına biri vurdu birkaç kere. Zafer ayağa kalkıp baktıktan sonra kardeşinin omuzunu tutup kalkması için hızla sallarken "Hüseyin geldi. Bizi çağırıyor. Oyun oynayacağız. Hadi uyan. Hüseyin geldi!" dedi heyecanla.

Yerinden doğrulan Mehmet, Hüseyin'e baktıktan sonra ayağa kalktı. Kapıya yönelirken annesi "Nereye gidiyorsunuz?" diye sordu.

"Sadece ben gidiyorum abim gelmiyor."

Zafer telaşla "Bende geliyorum. Oyun oynayacağız. Banane bende geliyorum" diyerek ondan önce koşarak çıktı dışarıya.

Sinirle dişlerini sıkan Mehmet'e bakan annesi "Kızma abine bu kadar. Onun aklı beş yaşındaki çocuk kadar. Ne desen anlamaz. Sen okuldayken evde tek başına çok sıkılıyor. Na'palım işte kaderde abine abilik yapmak yazılıymış" dedi.

"Tamam. Ben göz kulak olurum ona."

"Fazla geç kalmayın. Hava kararmadan evde olun" dedi annesi kapıdan çıkarken.

Mehmet arkadaşları takımlarını kurup top oynamaya başlamışlardı. Zafer'in ise eline bir tahta parçasına bağladıkları kırmızı bir bezi verip hakem yapmışlardı. Sahanın kenarında bir ileri bir geri koşturup "Faul" diyerek ya da "Korner" diyerek bayrağı havaya kaldırıp indiriyordu kendince.

Aralarında yaptıkları maç bitince kendilerini yorgun bir şekilde çimlerin üzerine baktılar. Zafer kendi kendine ucunda kırmızı bez bağlı sopayı sallayarak oynamaya devam etti. "Ben hakem oldum. Bayrağım bile var. Taç, ofsayt, penaltı, goool" diye bağıra bağıra koşturuyordu.

Mehmet ve arkadaşları muhabbete iyice dalmışken Yusuf, Zafer'i çağırdı yanına. Elindeki sopayı sallayarak yanına gitti. Ona "Sen hiç iki başlı eşek gördün mü?" diye sordu şaşkın gözlerle bakarak.

"Görmedim hiç. İki başlı eşek nerde? Bana göstersene. Ben hakem oldum. Bak bu da benim bayrağım."

Arkadaşları eve gitmek için ayağa kalkarken Mehmet ayağa kalkıp etrafına baktı. Ama abisi görünürlerde yoktu.

"Geliyor musun?"

"Gidin siz. Ben abime bakayım" diyerek yürümeye başladı. Arkadaşları evlerine dağılırken, o top oynadıkları sahanın ilerisindeki koruluklara doğru yürümeye başladı.

Koruluğa geldiğinde biraz ileriden gülme sesleri geliyordu. Kasabadan tanıdığı iki çocuğu yarı çıplak vaziyette gördü. Birisi de pantolonunu indirmiş poposunu bir ileri bir geri bastırıyordu.

Biraz daha yaklaşınca o kişinin Yusuf, dizlerinin üzerinde elleri ağaca bağlanmış bir şekilde duran kişinin de abisi olduğunu farketti. Ağlamaklı bir sesle "Yapma acıyo. Yeter artık. Hani iki başlı eşek nerde. Bırak beni" diyordu Zafer.

Alaycı bir şekilde gülen Yusuf'un arkadaşlarından biri "Senden iyi eşek mi olur lan. Her gün bineriz sana. Yusuf iyi akıl ettin lan deli sikmeyi. Bu deliye kim inanır kasabada" dedi.

Öfkeyle "Ne yapıyorsunuz lan siz! Bırakın lan abimi. Orospu çocukları!" diye bağırdı Mehmet. Onlardan birkaç yaş küçük olan Mehmet'e bakan Yusuf arkadaşlarına "Yakalayın şunu!" dedi.

Yaşı küçük ve onlara göre daha güçsüz olan Mehmet'i fazla zorlanmadan yakalayıp Yusuf'un yanına getirdiler. Ona gülümseyerek bakarken çenesini sert bir şekilde sıktı.

"Bunu bir kişiye söylersen seni gebertirim!"

Arkadaşı korkuyla "Yusuf söylerse hepimiz yarağı yeriz biliyorsun değil mi? Bu işin şakası yok" dedi.

Zafer "Mehmet söylemez kimseye. Bırakın onu. Ona bir şey yapmayın. O benim kardeşim. Ben onu çok seviyorum. O da beni seviyor. Söylemez kimseye. İki başlı eşeği de söylemez. Bırakın onu!" diyerek başını yere vurmaya başladı dizlerinin üzerinde elleri bağlı şekilde durmaya devam ederken.

"Doğru mu lan! Söylemeyeceksin değil mi?"

Mehmet öfkeli gözlerle bakmaya devam ederken "Bu yaptığınızı yanınıza bırakacağımı mı sandınız? Önce baban sonra bütün kasaba sapık bir manyak olduğunuzu öğrenecek Abime yaptığınız iğrençliği yanınıza bırakmayacağım!"

Yusuf sinirle onun yüzüne bir yumruk attı. Yumruğun şiddetiyle yere düşerken kafası taşa çarptı. Kafasından kanlar süzülürken arkadaşları korkuyla "Siktir! Ne yaptın sen? Öldü mü? Başımız büyük belada!" diyerek baktılar yerde yatan çocuğa.

Paniğe kapılan çocuklar "Biz gidiyoruz buradan!" dediler yürümeye başlarken. Yusuf birisinin kolundan tutarak "Hey nereye gittiğinizi sanıyorsunuz!" dedi korkuyla.

"Onun deli abisini sikmek senin fikrindi. Böyle bir şey olacağını bilseydik asla gelmezdim seninle!"

"Korkak piçler!"

Çocuklar hızla oradan uzaklaşırken, Yusuf yerde yatan Mehmet ve elleri bağlı olan Zafer'le başbaşa kalmıştı. Sonra gözlerini akan dereye çevirdi. Onu dereye atıp bu işten kurtulabileceğini düşündü.

Zafer'e bakarak "Kimseye tek kelime edersen yemin ederim Mehmet gibi seni de dereye atarım!" dedi sinirle. Ardından Mehmet'i sürükleyip akıp giden derenin sularına bıraktı.

Başını yere vururken "Atma Mehmet'i dereye. O benim kardeşim. Ben onu çok seviyorum. O da beni seviyor. N'olur atma onu dereye!" dedi.

Onun derenin sularında kaybolmasını bir süre izledi dişlerini sıkarak Yusuf. Sonra tekrar yanına gelerek pantolonunun düğmelerini açarken "Nerede kalmıştık!" diyerek baktı ona.

Zafer ağlamaklı bir şekilde "Yapma bunu çok acıyo! N'olur yapma" derken başını yere vurmaya devam etti.

"Kes lan sesini. Bak seni de Mehmet gibi dereye atarım. Geberip gidersin sende!"

"Atma beni dereye. Mehmet'i attın beni atma. O yüzme bilmiyordu. Bende yüzme bilmiyorum. Atma beni dereye. Mehmet'i attın beni atma!"








KASABA //BxB// Final Yaptı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin