Yaşar "Mehmet arkadaşlarıyla birlikte top oynuyormuş. Zafer'de elinde bir sopa, ucunda kırmızı bir bez parçası kenarda oradan oraya koşturuyormuş hakem gibi. Maçın ardından onlar oturmuşlar. Sonra bir an da Zafer ortadan kaybolmuş. Gırgır şamata derken onun ortadan kaybolduğunu farketmemişler. Arkadaşları evlerine dağılırken Mehmet Zafer'i aramaya başlamış. Derenin yanındaki koruluklara kadar aramış. Ama bulamamış onu. Derken bir an da kocaman bir domuz çıkmış ağaçların arasından. Ondan kaçmak isterken ayağı takılıp düşünce kafasını çarpmış. Sonra da can havliyle domuzdan kurtulmak için dereye atlamış. Yüzme bilmediği için de boğulmuş zavallı çocuk" dedi.
"Bu kadar mı?" diye sordu Ali.
Yaşlı adam "Evet, ne yazık ki bu şekilde ölmüş Mehmet. Daha yaşayacak önünde uzun bir ömrü varken çok kısa sürdü onun hayatı" dedi dudaklarını sıkarak.
Ali "Bu anlattıkların bana hiç mantıklı gelmedi açıkçası. Yani bildiğim kadarıyla ne bu kasabada, ne de buraya yakın kasabalarda domuz yok. Hadi on iki sene önce varmış diyelim. Suya atladığı yer göl yada akarsu falan değil, alt tarafı dere. O kadar derin değil ki boğulsun" diyerek çattı kaşlarını.
Yaşar oturduğu yerden kalkarken "Jandarma günlerce Mehmet'i aradı. Altı gün sonra kasabanın yedi kilometre ilersinde bulundu cesedi. Yapılan incelemede olay yerinde gerçekten domuza ait ayak izleri ve tüyleri olduğu ortaya çıktı. Birkaç gün sonra Yusuf'un babası ve Salih bey, o domuzu Mehmet'in kendisini dereye attığı yere yakın bir yerde vurdular. Anlayacağın ayak izleri ve tüyler o domuzundu. Hepimiz gözlerimizle gördük Mehmet'e saldıran domuzu" dedi.
Onunla birlikte ayağa kalkarken "Ben Yusuf'la konuştuğumda kazara olduğunu söylemişti. Hiç domuzdan falan bahsetmedi. Sanki olayı görmüş gibi bir suçluluk sezmiştim yüzünde" dedi Ali.
"Boşver düşünme bunları. Olan olmuş. Koskoca on iki sene geçmiş üstünden. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Hem nereden açıldı bu konu şimdi durup dururken? Aklıma geldikçe Mehmet'in başına gelene çok üzülürüm. Bak yine kalbim ağrıdı" derken göğsüne bastırdı elini.
Ali telaşla "İyi misin?" diyerek yanına gelip omzunu tuttu. Yaşar "Birazdan geçer merak etme. Sende fazla dillendirme bu konuyu. Eski acıları kaşımak kimseye bir şey kazandırmaz" dedikten sonra odadan çıktı.
Yatağına uzanırken Yaşar'ın niye huzursuz olduğuna ve kalbi sıkıştığına bir anlam verememişti. Ama bu işin işinde, Yusuf'un babası, belediye başkanı ve belki de ormanda Zafer'i kadın kıyafeti giydirip oynatan Yusuf'un o arkadaşları bile olabilir diye geçirdi aklından. Bunları düşünerek ağırlaşan gözleri sonunda uykuya yenik düştü.
On iki sene önce -yıl 1960
Yusuf banyodan çıktıktan sonra ıslık çalarak saçlarını düzeltti aynada. Bu sırada babası "Yusuf!" diye sinirle bağırdı. Sesiyle bütün pencereler ve kapılar titremişti adeta. O kadar çok öfkelenmişti adam.
Şaşkın bir şekilde üzerine tişörtünü ve pantolonunu giyerek babasının yanına gittiğinde arkadaşlarını ve onların babalarını gördü odada. Arkadaşları başlarının belaya girmesinden korktukları için Yusuf'un yaptıklarını kendi ailelerine anlatmıştı.
"Ne yaptınız siz bugün?" dedi sinirle.
"Ormanda arkadaşlarla ava çıktık" derken kekeleyerek konuşmuştu korkuyla.
"Başka?"
"Şey!.. Bir de şey oldu. Mehmet'le biraz tartıştık. Sonra ayağı kaydı kafasını çarpıp dereye düştü" dedi Yusuf korkuyla babasına bakarak.
Babası yakasını tutup öfkeyle sarsarken "Bana basit bir kavgaymış gibi anlatma şunu! Kasabanın delisini becermek kimin fikriydi? Ne bok yemeye böyle bir şey yaparsın? Sapık mısın oğlum sen? Bunu gören kardeşine de yumruk atıp bayıltmışsın. Öldürdün mü lan çocuğu?"
Yusuf korkuyla "Tek başıma yapmadım onlarda benimle birlikteydi" dedi arkadaşlarını işaret etti.
Adamlar çocukların yüzlerine tükürürken vurmaya başladılar "Allah belanızı versin sizin!" diyerek.
Bu sırada içeriye giren Salih "Sakin olun ağalar? Kasabanın ileri gelenleri olarak niye bu kadar panik yaptığınızı anlamıyorum. Alt tarafı çocuklar bir hata yapmışlar" derken tuttu adamlardan birisinin kolunu.
"Salih ağa. Bunlar Zafer'i korulukta kıstırıp şey yapmaya kalkmışlar. Tövbe estağfurullah. Kardeşi Mehmet bunları görünce de kavga çıkmış. Yusuf ona vurunca düşüp kafasını taşa çarpmış. Hâlâ hata diyorsun. Bu soysuzlar hem akıl sağlığı yerinde olmayan masum birisine tecavüz etmeye kalkmışlar, hem kasabadan birisini öldürmüşler. Daha bu yaşta katil oldular. Ne yapacağız biz şimdi?" dedi Yusuf'un babası.
Salih "Her şeyden haberim var. Kız kardeşim bana olanları anlattı. Yusuf arkadaşların kaçtıktan sonra çocuğun cesetini n'aptın onu de sen hele" diye sordu.
"Bu korkaklar gidince ne yapacağımı bilemedim. Korkup onu dereye attım. Başka bir şey gelmedi aklıma. N'olur jandarmaya vermeyin beni. Hapse girmek istemiyorum. Yalvarırım dayı kurtar beni bu beladan" diyerek dayısının ayaklarına kapandı ağlayarak.
Salih onu yerden kaldırıp omuzlarını sıkarken "Sen benim biricik yeğenimsin. Merak etme kimsenin gücü yetmez seni hapse atmaya. Bu olayı sizden başka bilen gören oldu mu korulukta?" diye sordu.
Arkadaşlarından birisi "Bir tek o deli biliyor. Başka gören olmadı" dedikten sonra dudaklarını sıkan adam "Tamam. İşimiz kolay o zaman. Bakın beni iyi dinleyin şimdi. O deli kayboldu. Mehmet onu aramaya gitti koruluğa buraya kadar tamam. Sonra korulukta başıboş dolaşan bir domuz ona saldırdı. Kaçarken kafasını taşa vurdu. Canını kurtarmak için kendisini dereye attı. Hepiniz bu şekilde anlatacaksınız jandarmaya tamam mı?"
Yusuf'un babası "Ama bizim kasabada domuz olmaz ki?" dedi.
"Bir tane bulup getiririz kolay o iş. Yolunu kaybetmiş açlıktan bizim kasabaya kadar gelmiş deriz. Olayın olduğu yerde dolaştırıp biraz tüylerinden etrafa serpiştiririz olur biter."
Salih'in sözünü kesen başka biri "Ama ağam bizim kasabalı da jandarma da domuzu görmeden inanmaz bu hikayeye" diyerek baktı ona.
"Kolay güzel kardeşim. O domuzu vurup kasabanın meydanına getirirsek herkes inanır. Önemli olan siz ağzınızdan bir şey kaçırmayın. Hatta bu olayı sonsuza kadar unutun gitsin. Anlaştık mı?"
Çocuklardan birisinin babası "Ya bu söylediğin işe yaramazsa Salih. Çocuklar bu yaşta hapse mi girecek?" diye sordu.
"O zaman buluruz birisini. Biraz para veririz. Suçu üzerine alır. Olur biter. Dert ettiğiniz şeye bak!" derken gülümsedi Yusuf'a bakarak.
Günler sonra Mehmet'in cansız bedeni bulunmuştu. Annesi perişan olurken Zafer bu durumu doğal olarak pek kavrayamamıştı. Uzun süre derenin kenarına gidip kardeşinin sudan çıkmasını bekledi sabırla.
Herkes ifadede aynı hikayeyi anlatmış ve bir gün sonra da bahsi geçen domuzu vurup kasaba meydanına getirmişlerdi. Böylelikle bütün kasabalı ve jandarma Mehmet'e o domuzun saldırdığı kanısına vardılar. Salih'in bu planı sayesinde Yusuf ve arkadaşları hapse girmekten kurtulmuş oldular.
Yusuf ve arkadaşları daha sonra Zafer'i korkutarak ondan faydalanmaya başlamışlardı. Annesine ise onu koruduklarına inandırdılar. Yıllar böyle akıp gitti kasabada. Günahlar ve büyük sırlar, zamanla vicdanlarındaki tozlu raflara kaldırılıp unutulmaya bırakıldı.
![](https://img.wattpad.com/cover/340601314-288-k345418.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASABA //BxB// Final Yaptı
Teen Fiction1970'li yılların Türkiye'sinde, ücra bir kasabada başlayan bir aşk hikayesi. Yıkılması imkansız tabuları olan kasaba halkı ve kalpleri arasında sıkışıp kalan iki genç adam. Her şeye rağmen aşkları galip gelebilecek mi?