Sabah kahvaltısından sonra Ali ve Özgür misafir evinden çıkmışlardı birlikte. Kasaba meydanına geldiklerinde kahvede oturan adamlardan birisi "Günaydın hekim bey. Özgür hoca size de günaydın. Nasılsınız? Vaktiniz varsa buyrun bir çayımızı için!" diye seslendi.
Özgür "Çocuklar beni bekler. Başka bir zaman inşallah" dedi. Ali kolundaki saate bakarak "Benim vaktim var aslında" derken baktı ona.
"İyi o zaman. Size afiyet olsun. Benim okula gitmem gerekiyor. Akşama görüşürüz."
Özgür yanından ayrılırken genç adam kahveye doğru yöneldi. İçeri girip adamın masasına otururken "Dün Bekir'in ineklerinden biri ikiz doğurmuş. Tabi önce Allah'ın sonra senin sayende. Bu kasabada çoktandır sağ olarak doğan ikiz olmamıştı. Açıkçası geldiğin gün çok genç olduğunu görünce seni tecrübesiz sanmıştım. Ama Yusuf'un vurduğu yaralı keçiyi ölmekten kurtarıp, bir de sağlıklı olarak ikiz buzağıların doğmasına vesile olunca yanıldığımı anladım. Kusura bakma artık. Hakkını helal et" dedi dudaklarını sıkarak mahcup bir şekilde.
"Aman efendim estağfurullah ne hakkı? Mesleğim bu bu benim. Devlet bu yüzden bana maaş ödüyor. Kasabadaki hayvanları sağlığına kavuşturmak ve sizlere yardımcı olmak benim görevim. Görevden öte zaten severek yapıyorum ben işimi."
Yan masada oturan başka biri "Hekim bey. Yaptığınız iğneden sonra bizim sığırların keyfi yerine geldi sanki. İstahları açıldı maaşallah. Yine yemeğe başladılar. Allah razı olsun senden. Tam zamanında yetiştin bizim imdadımıza" diyerek gülümsedi.
"Verdiğim ilaçları aksatmadan kullanmaya devam edin. İnşallah daha iyi olacaklar."
Ali çayını yudumlarken başka biri "Sen çok temiz bir çocuğa benziyorsun hekim bey. Ama camide görmedik seni. Sohbetlere de katılmıyorsun. Bu akşam gelmek istersen beklerim" dedi.
"İnşallah fırsat bulursam gelmeye çalışırım" derken "Selamün aleyküm" diyerek Yusuf kahveye girdi. Ali'ye gülümseyerek bakarken "Hekim bey siz bizim kahveye gelir miydiniz?" diye sordu.
"Yavaş yavaş alışmaya başladım diyelim kasabaya."
Yusuf sandalyeyi çekip karşısına otururken "Dün ikiz buzağı doğurtmuşsun. Sağlıkları da gayet iyiymiş. Duyunca hem şaşırdım. Hem de çok sevindim" dedi.
Ali "Çay için teşekürler. Ben artık veteriner binasına gideyim" dedikten sonra iki eliyle dizlerine vurup ayağa kalktı. Yusuf'la fazla göz göze gelmemeye çalışarak kapıya yöneldi. Çünkü ondan hâlâ haz etmiyordu.
Veteriner binasına girip günlük raporlarını yazmaya başladı. Eksilen tıbbi malzemeleri istemek için talep formu hazırladığı sırada içeriye kucağında keçiyle birlikte Zafer girmişti.
"Annem gönderdi beni. Keçinin yarasına bak bakalım iyileşmiş mi? Yaşasın keçi ölmedi! O benim arkadaşım. Çok mutluyum. Annem gönderdi yaraya bak diye" dedi yüzünde büyük bir gülümsemeyle.
Ayağa kalkan Ali "Annen iyi düşünmüş. Bende bir ara gelip bakmak istiyordum. Koy onu şuraya. Bakalım yara ne durumda" diyerek eline lastik eldivenlerini giydi.
Yaranın üstündeki sargı bezini açıp baktı. Keçi biraz huzursuzlanmıştı. Zafer onu kaçmasın diye sıkı sıkı tutuyordu. "Enfeksiyon kapmamış. Bu güzel" dedikten sonra yaraya tentürdiyot sürüp tekrar üzerini sargı beziyle bantladı.
"Yarın yine gel tamam mı?"
Zafer gülümseyerek seyretti Ali'yi. İşi bitince masasına oturan Ali'ye hâlâ gülümseyerek bakıyordu. Merakla "Tamam gidebilirsin artık. Niye bana bakıp gülüyorsun?" diye sordu onun gibi gülümseyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASABA //BxB// Final Yaptı
Roman pour Adolescents1970'li yılların Türkiye'sinde, ücra bir kasabada başlayan bir aşk hikayesi. Yıkılması imkansız tabuları olan kasaba halkı ve kalpleri arasında sıkışıp kalan iki genç adam. Her şeye rağmen aşkları galip gelebilecek mi?