3.Bölüm

1.3K 50 13
                                    

Yoğun bakım kapısı açılır açılmaz içerinin soğuk havası yüzüme çarpınca irkildim hafiften. Ama Ferit soğuğu hiç sevmezdi ki üşürdü o burda..

Yavaşça içeri adımladım. Ferit'i görmemize izin vermişlerdi ve Gülgün annem ilk benim görmek isteyişimi onaylamıştı. Adım adım Ferit'e yaklaşırken kalbim yerinden çıkıcak gibiydi.

Önce uzaktan tekrar bi Ferit'e baktım. Solgun ve yorgun yüzüne baktım. Her tarafından kablolar sarkan bedenine baktım. Benim birtanem hayat dolu biriyken şimdi makinelerle hayata tutunan biri olmuş..

Bu düşüncelerle derin mi derin bir nefes aldım ve yaklaşıp elini tuttum.Buz gibiydi..

İçimden bağıra çağıra hıçkıra hıçkıra ağlamak geliyor, odada ne varsa yere yıkmak her yeri birbirine katmak geliyordu ama bunun yerine bendeki tek tepki gözümden usulca süzülen yaş oldu.

Ellerini öptüm. Uzanıp yanağından öptüm kokusunu içime çeke çeke. Saçlarını okşadım titreyen ellerimle. Yumuşacık saçlarını..

"Ferit ben geldim."

"Bak buradayım senin yanındayım. Ben hep senin yanındayım her zaman da  yanında olucam hayatım,  aşkım benim."

Ağlamam gittikçe şiddetleniyordu. Hızla sildim gözyaşlarımı. Burada onun yanında geçireceğim zaman çok kıymetliydi ve akan gözyaşlarımın görüşümü bulanıklaştırmasına izin vermemeliydim.

Elleri ellerimde yatakta yanına oturdum. Aklıma anılarımız geliyordu. Birlikte güldüğümüz eğlendiğimiz anılar. Odamızda ettiğimiz dans, Kartepe tatilimiz, masa tenisi maçlarımız, onun beni güldürmek için yaptığı şakalar.. Tebessüm ettim gözlerim dolu dolu.

Sonra, kötü anılarımız da geldi aklıma. Boşanmamız geldi. Evi terk etmeden önce ettiğimiz o kavga geldi. Yutkunmakta güçlük çektim. Birbirimizin değerini anlamamız çok geç olmuştu. Geçtiğimiz yol uzun ve zemin kaygandı.

Ben böyle düşüncelere dalmışken içeri hemşirenin girmesiyle oturduğum yatağın kenarından kalktım. İstemeye istemeye elini bıraktım ve dışarı çıktım, tam kapıdan çıkarken son bir kez daha baktım ona.

Benden sonra Orhan babamla Gülgün annem de girdiler içeri sırayla. Ben yine her zamanki yerime cam kenarına geçtim ve onu izlemeye devam ettim.
Birkaç saat sonra üçümüz birlikte kantine indik. Aslında ben istememiştim inmeyi ama zorlamışlardı beni. İkisi de eskiden olduklarından daha içten davranıyorlardı bana sanki. Orhan babam sürekli gelip bir isteğimin bir ihtiyacımın olup olmadığını soruyordu. Anladım ki Ferit'in ailesi ailem Ferit ise benim hayatım olmuştu.

Kantinde bir masada oturuyorduk önümüzde yemeklerle. Yemek yemeye inmiştik ama kimse elini bile sürmüyordu. Ortamın sessizliğini Orhan babamın telefon sesi bozdu.

"Ne diyosun sen Latif efendi nasıl öldü"diye ayaklandı bir anda. Bunları duyunca ben ve Gülgün annem de bir hışımla kalktık sandalyelerden. Halis ağa ölmüş müydü? Ferit uyanınca bunu ona nasıl söylecektik? Bu haber onu yıkardı.

"Tamam Latif efendi bir gelişme olursa ara hemen beni"
"Orhan..?"
"Seyran Gülgün bi oturun yerlerinize lütfen bi sakin olun"
"Ne demek sakin olun Orhan senin baban öldü baban!"
"Hayır babam değil"
"N-ne demek baban değil kim o zaman?"
"Pelin"

Yalı ÇapkınıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin