5.Bölüm

1.2K 56 11
                                    

3 gün geçmişti o günün üzerinden. O günden sonra ne annem geldi ne babam. Biz ise hala aynı çaresizlikle bekliyorduk yoğun bakım kapısında. Günlerdir uyumuyordum. Orhan babanın Gülgün annenin ısrarlarıyla yediğim birkaç parça şey dışında yemek de yemiyordum.

Her gün Feriti görmem için 10 dk sürem oluyordu. Onunla dertleşiyordum bu sürede. Ona daha önce hiç söylemediğim duygularımı anlatıyor, anılarımızı anlatıyor, ona içimi döküyordum. Her gün aynı gülümsemeyle giriyordum yanına. İçimde uyanmayacağına dair tek bir şüphe dahi yoktu çünkü biliyordum ki o beni bırakmazdı. Antep fıstığını bırakmazdı.
__________________

Bugün ilk Gülgün anne gidip görecekti onu bu yüzden hemşireler yoğun bakım kıyafetlerini giymesi için götürmüşlerdi onu. Benle Orhan baba ise koltukta oturuyorduk. Ortamın sessizliğini yine onun telefonu bozmuştu. Gözüm ekrana kayınca arayanın Abidin olduğunu gördüm.
Sahi o nerdeydi?
Tamamen aklımdan çıkmıştı o, ta ki adını görene kadar. Neler yapmıştı çok merak ediyordum ve Orhan baba onunla konuşurken pek bir şey öğrenemedim. Bu içimdeki merakla karışık endişe hali gittikçe büyüyordu. Telefonu kapatınca sadece "ne olmuş baba" diyebildim.
"Abidindi"
"Bi sıkıntı yok değil mi?"
"Abidin gidip Tarık'ı ve adamlarını aramış sokak sokak. Tüm Antep'i karış karış aramış."
"Ee peki bulabilmiş mi?"
"Hayır ama buna şaşırmamamız gerekir zaten korkak herifin tekiydi o it. Sadece belindekine güvenen tırsağın teki."
Bunun üzerine ikimizde daha bir şey eklemedik
______________

Yoğun bakıma en son ben girdim bugün. Her zaman yaptığım gibi yine ilk olarak gidip yatağa oturdum ve Feritin ellerini tuttum.
"Ben geldim aşkım."
Uzanıp saçlarını okşadım. Yanağını sevdim usulca.

"Ferit..
Hani sana demiştim ya"

Seslice nefes verdim.

"Hani sana çocuklarımın babası olmayı hak etmiyordun demiştim ya aşkım"

Bunun üzerine gözlerimden yaşların süzülmesine engel olamadım. Sildim elimin tersiyle.

Çok pişmanım diyip ağlamamı koyverdim bu sefer.

"Çok üzgünüm Ferit. Birbirimize söylediğimiz yaptığımız her şey için çok üzgünüm Ferit. Birbirimizi bu kadar geç bulmamıza çok üzgünüm Ferit."

Ağlamam gittikçe şiddetleniyordu.

"Çok özledim seni
Sesini, kokunu, gülüşünü, bakışlarını..
Her şeyini
Her şeyimizi özledim aşkım."

Elini bırakıp usulca üzerine eğilip yanağından öptüm, saçlarının kokusunu içime çekerek saçlarından öptüm, alnından öptüm defalarca. Ona doyamıyordum.

Tekrar eski yerime dönüp elini tuttum ve sessizliğe büründüm. Yeri izliyordum. Elimi belli belirsiz sıktığını hissettiğim anda kafamı kaldırdım hemen. Heyecandan kalbim çıkacaktı.

"Ferit, Ferit burdayım aşkım hadi uyan ne olur.
Burdayım."

Seyran dedi zayıf sesiyle, gözleri kapalı.

Ayağa kalkıp sevinçten yerimde zıpladım.

"Ferit, Ferit uyandın.
Aşkım"

Uzanıp öptüm onu defalarca. Bir yandan ağlıyor bir yandan gülüyor ve bir yandan da öpüyordum. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Elim ayağım birbirine dolanmıştı.

Seyran dedi tekrar aşık olduğum sesiyle.

"Tamam,tamam dur şimdi aşkım yorma sakın kendini ben buradayım. Ben hemen hemşireleri çağırıp geliyorum."

Dışarı doğru neşeyle gülerek çıktım, kuş gibi havalandım resmen.
Önce ilk gördüğüm hemşireye durumu bildirir bildirmez koşarak Orhan babayla Gülgün anneye de haberi verdim.
Üçümüz birden sarıldık, ağladık. Ama bu sefer ki mutluluktandı.
____________

Feriti normal odaya almışlardı. Hala tam olarak kendine gelememişti uyuyordu. Geceleri ben refakatçi kalıyordum yanında, Orhan babayla Gülgün annenin ısrarlarına aldırış etmeden onları otellerine yolluyordum. Gün içinde ben de otele gidip ihtiyaçlarımı karşılayıp koşa koşa geliyordum yanına çünkü uyanınca yanında olmak istiyordum, ilk beni görsün istiyordum.

Şimdi bir elimde telefonla çıkan haberlere bakarken diğer elimle ise onun elini tutmuştum, ondan bir saniye ayrı kalamıyordum.

Haberlerde hiçbir şey yoktu Korhanlar İhsanlılar bu haberin gündeme düşmesine izin vermemişti sanırım. Tam bu esnada ablam aradı.

"Alo, ablacım."
Seyran, nasılsın ablacım iyi misiniz dedi kısık sesle.

"Abla biz iyiyiz de orda bir sıkıntı yok değil mi? Sen iyi misin?"
"İyiyim, iyiyim. Yok bi sorun falan ablacım her zaman gariplerdi zaten bunlar bilmiyor musun zaten. Bu konu hakkında da kimse konuşmuyor hatta Tarık'ın adı bile geçmiyor yanımda. Sanki hiçbir şey olmamış hibi davranıyorlar benim yanımda."
"Abla, çok korktum."
"Seyran çok isterdim yanına gelebilmeyi ablacım. Şu an sana sımsıkı sarılmışım gibi düşün."
Arkadan biri ablama seslendi.

"Seyran sakın kendini suçlama sakın senin hiçbir suçun yok güzelim benim, tamam mı?
Şimdi kapatmam lazım ben seni sonra yine arayacağım tamam mı güzelim."
"Tamam abla görüşüz."

Seslice nefes verdim. Ablamın durumu da çok üzüyordu beni.

Dünyada sabaha kadar dinleyeceğim tek sesin adımı söylediğini duydum.
"Seyran."
"Ferit, aşkım burdayım ben."

Gözlerini açtı yavaşça. Işık rahatsız etmiş olacak ki kırpıştırıyordu sonra bakışları beni buldu. Günlerdir göremediğim o kahverengi gözlerine baktım. Özlemim içimde fırtınalar estiriyordu.

Yatağın yanındaki sandalyemi iyice yaklaştırdım yatağın yanına. Eğilip dudaklarından öptüm kısa kısa.

"Seyran ne oldu bana?"

Yerinden doğrulmaya çalıştı ama omuzlarından geri bastırdım yatağa.

"Ferit henüz kalkacak durumda değilsin lütfen beni korkutacak şeyler yapma."

Yoğun bakışları beni bulduğunda kafasında bir şeyleri çözmeye çalıştığını düşündüm. Galiba son olayları hatırlamaya çalışıyordu.

"Aşkım her şeyi anlatıcam sana her şeyi ama önce biraz daha toparlanacaksın sonra ben sana anlatacağım."
Uslu bir çocuk gibi kafasını salladı. Bu sefer eğilip alnından öptüm. Ona doyamıyordum ve onu çok özlemiştim. Kafamı kafasına yasladım ve kulağına fısıldadım:
"Seni seviyorum"
______________
Suna iyi değildi yalan söylemişti kardeşine telefonda. Her gün o evde, o insanların arasında olmaktan sevdiği adamdan uzakta olmaktan tüm yaşam enerjisini kaybetmişti, yıpranmıştı. Tüm gün ruh gibi dolaşıyordu evin içinde.

O gün evde ve bahçede normale göre daha az adamları vardı, gözünden kaçmamıştı. İhsanlıların kendileri de yoktu evde. Suna bunu fırsat bilip bahçeye çıkıp hava almaya karar verdi. Üstüne hırkasını aldı ve biraz gezindi bahçede. Kafası çok dağınık olduğu için bahçe içerisinde nereye gittiğine çok dikkat etmeden gelişigüzel adımlıyordu bahçeyi. Derken bir ses duydu

"Yarım edin, lütfen yardım edin !"

Suna duyduklarının doğru olup olmadığını anlamak için olduğu yerde kıpırdamadan dinlemeye başladı.

"İmdat, kimse yok mu !"
Suna hayretler içerisinde elini ağzına götürdü. Bu evde neler oluyordu böyle?!

Etrafına baktı, hiçbir adam yoktu. Sesin geldiği kulubeye doğru etrafını kolaçan ederek gitti usulca. Kulübenin penceresinin dibine çöktü ve yavaşça tıklattı camı.

Penceredenin perdesini bir kız açtı. Sunanın şaşkınlıktan ağzı açık kalmıştı.
Şimdi ne yapacaktı?

Yalı ÇapkınıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin