⚜️Yeşilormandaki prens⚜️

145 9 14
                                    

Yeşilormanın altın renkli yaprakları yıldızlar yere inmişcesine parlıyor ve elflerin kadim gözlerini hayranlıkla sulandırıyordu. Küçük Legolas beşiğinde uyurken Lillian onu ikna etmeye çalışan eşine döndü. Thranduil her zamanki gibi haşmetli dursa da onu gerçekten görebilen tek kişi kendisiydi. Valinor'u okşayan Aman denizinin maviliklerinde olan gözleri şimdi dolu doluydu hayat arkadaşının.

"Eğer Sauron'u şimdi durduramazsak bir daha hiç onu zayıfken yakalayamayız. Her şey Legolas ve diğer elfler için bunu biliyorsun."

Thranduil burun kemerini sıktı ve kendisinin bile duyamayacağı bir sesle fısıldayarak eşini kollarının arasına aldı. Altın sarısı saçları eşinin beyaza çalan açık sarı saçlarında ahenkle savruluyor elaya kaçan açık kahverengi gözleri en kudretli elf hanımlarından biri olduğunu bilmişcesine kararlılıkla parıldıyordu.

"Senin güçlü olduğunu inkar etmiyorum ama Sauron'u tanıyorum. O çok sinsi bir karanlıktır. Eğer eğer gücün tükenirse yıldızlara uçabilirsin ve ben öyle bencil bir adamım ki seni kendime saklamak istiyorum."

Lillian başını kaldırdı ve narin elleriyle Thranduil 'in dudaklarını okşadı. Susması gerekiyordu eğer dudakları kötü sözler ederse onu çağırabilirdi.

"Hayır sen bencil değilsin sadece aşıksın. Bence her aşk bencillik kırıntılarını taşır aksini iddia etseler bile."

Thranduil zarif bir hareketle tam Lillian'ın pembe gül yaprağı misali dudaklarına yönelecekken bir ağlama sesi yankılandı odada. Lillian kıkırdayarak Thranduil 'in yanağını öptü ve elbisesinin etekleri yıldızlar gibi parlarken küçük Legolas 'ın yanına gitti. Bebeği aynı babasına benziyordu. Yıldızlardan nasibini almış saçları henüz ensesine geliyor ve sivri elf kulakları her sesi takip edercesine sağa sola oynuyordu. Gözleri ise kendisininkinin birkaç ton koyusu olsa da onun kalbini çalmayı başarmıştı. Köşeli çene hatlarını ve burnunuda kendinden aldığı çok belliydi.

Küçük Legolas'ın karnını doyurdu ve onu sessizce beşiğine bıraktı. Şimdi savaş zamanıydı. Elfler ve birçok tür barışın uzun süreli olması için çabalamalıydı yoksa Orta Dünya bir bataklık misali kötülüğe batacaktı. Lillian ve Thranduil ellerinden geleni yapmaya hazırlardı birbirleri halkları ve oğulları için.

Thranduil kaftanının üzerine silmariller gibi parlayan gümüş zırhını geçirip görkemli tacı yerine değerli elmaslardan oluşmuş daha basit bir taç taktı ve belindeki kemere ikiz kılıçlarını narince yerleştirdi. Lillian onu kendi elleriyle hazırladı bilinmez savaşa karşı. Eşinin her şeyiyle ilgilenmeyi severdi zira elflerde kıskanç canlılar olabilirdi ve o zaten sevdiklerinin üzerine titrerdi.

Eşini gelmiş olan savaşa özenle hazırladıktan sonra kendisinin çınarın sert ve asırlar geçmiş kabuklarından yapılma kıyafetini giydi. Saçlarını toplamaya gerek duymadı çünkü Thranduil'in saçının tek bir teline bile dokunulmasına izin vermeyeceğini biliyordu ayrıca savaşırken rüzgârı hissetmeyi severdi. Bu yüzden zambak tomurcuklarından oluşan sade ve zarif tacını saçlarının arasına geçirdi.

Belki de son kez oğlunu sevdikten sonra boynundaki ucunda yaprak olan kolyeyi kimse görmeden onun boynuna geçiriverdi. Bunu yaptığını kimse görmemeliydi. O yüzden daha sonra sadağına yıldız tozundan yapılma ve asla eksilmeyen oklarını koyunca bir eline annesi Galadriel'in ona vermiş olduğu Galadhrim yayını aldı. Üzerine elflerin maharetli ellerinden zambak yaprakları ve yıldızlar oyulmuştu. Özlemle onu okşadı ve sırtına yerleştirdi. Son olarak ablasının eşi olan Rivendell'in bilge lordu, Earendil'in soyundan gelen yarı elf Elrond'un verdiği elflerin denizler ötesinden getirdiği Tirion demirinden yapılma kılıcı Leiminen'i kınına taktıktan sonra hazırdı.

🍁Orman Gülü🍁|~|Thranduil Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin