⚜️Kâbus kâbus içinde⚜️

37 2 0
                                    

Orta Dünya'da birçok alışılmadık hadise olsa da az kalsın ölen birinin eş bağı aracılığıyla da olsa hayata dönmesi büyük bir olaydı. Bu yöntemi çoğu kişi bilmediği için birçok can yitip gitmişti. Ancak Oropher çok bilgili bir ellondu. Valinor'da doğan elfler her zaman daha aydın olurlardı. Sonuçta orası Tanrıların ülkesiydi ve her şeyin özü orada bulunurdu.

Sonbahar yeşil orman diyarına eteklerini serip onu Silvan elfi bir elleth gibi süslerken çınar ağacından yapılma oyma bir odada Thranduil yatağında yatmış Lillian ile sohbet ediyordu. Birlikte ders çalışmayı yeni bitirmişlerdi ve prensin canı çok sıkılıyordu.

"Ayaklarını biraz bana gösterir misin prenses? O kadar uzun zamandır yürümüyorum ki nasıl göründüklerini unuttum."

Lillian Thranduil'in bu sözlerine gözlerini devirip kıkırdadı. Biraz abartıyor olabilirdi. Onun niyetini biliyordu ama ona istediğini vermeyecekti.

"Şunun şurasında iki hafta oldu Duil. Hem mızmızlanmayıp dinlenirsen daha çabuk iyileşip kendi ayaklarını görebilirsin. Yoksa bu sözlerin sadece benim ayaklarıma bakabilmen için bir bahane mi?"

Thranduil kollarını göğsünde kavuşturup homurdanıyordu. Şu sıralar ya çok huysuz ya da çok mutluydu. Aklı ise bir çark gibi çalışıyordu. Bedeni prensliğe ara verse de zihni vermemişti ne de olsa.

Yüzündeki yanma Sauron'u görünce daha da artmıştı ve nasıl olduğunu bilmiyordu ama bunca yıl onu içten içe çürütmüştü. Onun halk içindeki karizmasını yerle bir etmişti. Bunun bedelini kati suretle ödeyecekti. Ayrıca annesinin gitmesine o sebep olmuştu.

Yeşil orman diyarı şu sıralar karışıktı tabi bu kötü anlamda değildi henüz. İki ağacın ışığını görmemiş olan Moriquendi yani karanlık elfler çağlar sonrasında birbirlerine kavuşuyorlardı. Buna ihtiyar Alion'da dahildi.

Aslında hep ayrı değillerdi. Büyük yolculuk sırasında kopmalarının yanı sıra Menegroth'ta refah içindeki yuvalarına Noldor kılıcı girmişti. Feanor'un oğulları ölümlü Beren'in silmarili Morgoth'tan alabildiğini duyunca baskına gelmişlerdi. O katliamda birçok elf ölmüştü. Thingol'ün torunu Dior yani kuzeni ve eşi Nimloth, ayrıca çocukları olan Elured ve Elurin kardeşler de daha çok küçük olmalarına rağmen Beleriand ormanlarında hayvanlara yem olarak ölmüşlerdi ama bir şekilde Elwing kaçmıştı. intihar etmek için uçurumdan atladı ve uğruna kanlar dökülen mücevher böylelikle sulara karıştı.

O zamanlar Thranduil daha çok küçüktü ama her şeyi hatırlıyordu. Dedesini son gördüğünde cücelerle kavga ediyordu. Sonra babası onu almış ve annesiyle beraber Gondolin'e  göndermişti. Kral Oropher ise soydaşlarını korumak için sonuna kadar savaşmıştı.

Bir anda babasını kanlar içinde gördü. Kızıla boyanmış kapkara bir kılıç uğursuz bir karanlık yayarak gövdesini acımasızca delip geçiyordu. Prens hiçbir şey yapamıyordu. Bağırmaya çalıştı ama sesi çıkmadı. Babasının altın sarısı saçları kana ve çamura boyanmıştı. Oropher batıyordu Mordor'un yakınlarındaki bataklıklarda. Thranduil elini uzattı ama babası lacivert gözlerini kapayarak Mandos'un salonlarına gitti. Annesi Güzel Freda ise ona suçlayıcı bakışlarla bakıyordu. Kendi kadın kopyasıydı ama bir şekilde oldukça yabancıydı. Ben ve baban senin için ne çileler çektik ama sen bize böyle mi teşekkür ediyorsun diyordu adeta.

Ensesinde ateşi hissetti Thranduil. Pasparlak pullar ve alev alev yanan bir deri. Kocaman gövdesi sivri pençeleri ve delici dişleri olan bir ejderhaydı karşısındaki. Yüzünün yarısından sıyrılıyordu etleri. Kasları ve kemikleri kalıyordu ellerinde. Bir de daimi bir acı duyuyordu ruhunda.

"Thranduil uyan."

Lillian'ın sesiyle kabuslarından sıyrıldı ruhu Thranduil'in. Düşüncelere dalmışken sızmış olmalıydı. Alnında hissettiği ıslaklığa bakılırsa ateşi çıkmış ama müdahale edilmişti.

🍁Orman Gülü🍁|~|Thranduil Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin