Yazın ortasında olunmasına rağmen güneş ışıklarını etrafa yaymaktan çekinir gibi bulutluydu hava. Lorien'in kendine has baş döndüren kokusu ortalıkta salınırken kral dahil herkes uykudaydı. Ancak güneşin doğuşuyla beraber kalkan Lillian'ı bir türlü uyku tutmamıştı. O da en büyük Mallorn ağacına oturmuş ve gözlerini kapatarak sarı saçlarıyla adeta yaprakların arasında görünmez olmuştu.Kaygılarının oluşturduğu uyuşukluk kaybolurken birçok elfin yeni güne uyanmasını izliyordu. Bir yandan gücünü tazeliyor diğer yandan bu tekdüzelikten doğan huzurun kaybolacağı endişesine kapılıyordu.
"Günün aydın olsun kızım gözümün nuru çiçeğim."
Annesinin sesini duymasıyla sivri kulaklarını aşağı doğru eğdi ve bacaklarını kalın ama zarif Mallorn ağacının dalına sabitleyerek baş aşağı sallanarak sinsi bir şekilde sarktı.
Galadriel onu etrafta ararken bir anda Lillian arkasında ona sarılıp kendini aşağı çekti. Bu ani hamleyle irkilen ışığın leydisi zambak kokusunu duyunca yüzüne bir tebessüm yerleştirdi.
"Senin orada olduğunu biliyordum ama bazen çevrendekilerin mutluluğu için yenilmen gerekir."
Lillian kahverengi tuniğini düzeltip saçlarını ördü ve annesiyle birlikte sarayın papatyalarla dolu bahçesine ilerlemeye başladılar.
"Nana çok güzel konuşuyorsun ama bunun konumuzla ne alakası var?"
Galadriel gökyüzü mavisi elbisesiyle kuğular gibi süzülürken omzunun üzerinden Lillian'a muzip bir bakış attı.
"Ben babana kahvaltı için yardım edeceğim sende ablanı uyandır. Anne olunca söylediklerimi anlarsın."
Lillian ellerini bel çukurunda bağlayıp odasına ilermeye başlarken batıdan gelen fırtınayı göremedi. Bulutlar süratle yaklaşıyor ve doğuya doğru yol alıyordu.
"Bir de senin varisin olacak hâlâ uyumaya devam ediyor. Hayır anlamıyorum ki benden önce doğduğu gibi tüm talihi üstünde toplamış olmalı ki hâlâ bir hata yapmadı. Babama çekmiş galib-"
Duraksayan Lillian annesinin ilk sözlerine cevap verirken son dedikleri zihninde yankılandı ve şaşkın bir şekilde olduğu yerde mıhlandı. 2150 yıldır Dünya'da geziyordu ve daha önce hiç annelik hakkında düşünmemişti. Anne olmaya kendini hazır hissetmiyordu bu hem doğru kişiyi bulduğunu düşünmemesinden hem de kendini buna hazır hissetmemesindendi.
Sonunda sarmaşıklarla süslenmiş odasına vardığında perdeleri sonuna kadar çekti ve içeriye güneş ışığıyla beraber hayatın girmesini sağladı. Ablası yakında uyanırdı bunu biliyordu çünkü Celebrian güneş ışığını pek sevmezdi ve gözleri hemen tepki gösterirdi. Güneşten ziyade gücünü aldığı ayı sever ve gecenin huzurunu hissederdi.
Celebrian homurdanarak kalktı ve onca pozisyon değiştirmesine rağmen her zaman mükemmel olan saçlarını elleriyle taradı. Lillian onun bu özelliğine gıpta ediyordu. Kendisi ne zaman kalksa saçları düz olmasına rağmen çok karışırdı ve dakikalarca uğraşması gerekirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🍁Orman Gülü🍁|~|Thranduil
Fanfiction🧝🏻Sindar prens serisi ilk kitap🧝🏻 Bu kitapta Thranduil'in prenslik dönemlerinden şimdiki krala dönüşünü ve gizemli eşini göreceksiniz. "Ben Orta Dünya'nın tekrar ışığa kavuştuğunu göremeyecek olsam bile ion nin sen ve Legolas göreceksiniz Thran...