Yatağında bir kez daha döndü Efsun.
Kafası o kadar doluydu ki uyuyamıyordu. Böyle olduğu sürece de uyuyamazdı zaten. Zorlamaya gerek görmeyerek kalktı. Şortlu pijamasının üzerine sabahlığını giydi ve terasa çıktı. Manzara karşısında nefesi kesildi.
Hiç bu kadar büyülenmemişti.
İstanbul'u bu kadar güzel şekilde ilk kez görüyordu. Onların evinin gördüğü tek manzara karşı evdeki Şükran Hanımın astığı çamaşırlardı ve şanslarına kadın hep iç çamaşırı yıkardı. Dünya'nın ne kadar adaletsiz olduğunu farketti. O ve mahallesindekiler yılda en fazla bir kez denizi görüyordu, o da şanslılarsa. Ancak zenginler için durum bu değildi. Deniz kıyısındaki modern villalara baktı. Oradakiler kafalarını uzattıkları görebilirlerdi bu sonsuz maviliği. Düşündü.
Dünyada iki tip insan vardı. Birisi şanslı doğanlardı, diğeri ise kendi şansını yaratmak zorunda olanlardı. Ve Efsun kesinlikle ikinci tiptendi.
Sabahlığına daha çok sarıldı. Sert bir esinti vardı. Gözleri acıyordu.Vücudu uyumak için çırpınsa da, gözleri herşeye rağmen Istanbul'a biraz daha bakmaya kararlı gibiydi. O sırada soğuk havadan bile daha sert bir ses ile irkildi.
" Sana dinlenmen için emir verdiğimi sanıyordum. Beni dinlememen konusunda bir mazeretin var mı?"
Şaşkınlıkla gözlerini sesin geldiği yere çevirdi. Demir yan balkondan ona bakıyordu. Cevap beklediğini farkettiğinde ise hızla toparlandı.
"Üzgünüm efendim, uyuyamadım."
Sesinin bu kadar sert ve soğuk çıkmasını beklememişti Efsun. Ama bozuntuya vermedi. Biraz önce düşündüklerinin etkisi olsa gerekti. Genç adamsa kaşlarını kaldırıp alayla gülümsedi.
"Uyuyamamana neden olan şey nedir Efsun?"
Adını adamın ağzından duymak ikisini de afallattı. Demir bir anlığına kızın adının ağzına ne kadar yakıştığını düşündü, daha sonra ise hemen bu düşünceyi sildi.
"Efendim ben, buraya birçok sorunla geldim ve kafam gerçekten dolu. Bu yüzden uyumakta fazlasıyla güçlük çekiyorum."
Adamın kaybolmuş olan alaycı gülümsemesi tüm gücüyle tekrar yerine gelmişti.
" Ne gibi sorunlar ufaklık? Oyuncak bebeğin mi kırıldı yoksa?"
Adamın aşağılayıcı sözleri Efsun'un elini yumruk yapmasına sebep oldu. Sinirlenmişti. Ve o sinirliyken, söyledikleri kesinlikle karşıdakinin rütbesine bakmazdı.
"Efendim, inanın bana ufaklık sözüne uygun biri kesinlikle değilim. Benim sorunlarım, dedemin hasta olması, ailemden habersiz girdiğim sınavı kazanınca yine onlardan habersiz buraya gelmem gibi şeyler. Ve bunlar sizin için önemsiz de olsa benim için büyük sorunlar. Son olarak benim şimdiye kadar oyuncak bebeğim olmadığından kırmam imkansız. Bilin istedim."
Demir daha bu sözlerin şokunu yaşarken Efsun çoktan evine girip kapıyı kapatmıştı bile.
Demir Efsun'dan ilk mağlubiyetini almıştı. Çok daha büyük savaşlarda yenileceğini ise, henüz bilmiyordu.
* * *
Sabah 7'de çalan alarmla irkildi Efsun. Gözlerini açmadan elini sağ tarafına uzattı ve alarmı bulmaya çalıştı. Eli boşluğa gelince doğrulup etrafa bakındı. Hala alışamamıştı bu eve. Gerçi yanlızca 3 gündür burada olduğu için normaldi.
Bugün eğitim başlayacaktı ve bu alarm da tüm binada genel olarak çalıyordu. Genç kızın mutlu olması gerekiyordu ancak Demir'i görecek olmak, dahası ona itaat etmek zorunda olmak tüm hevesini kırmıştı. Homurdanarak kalkıp yüzünü yıkadı, daha sonraysa siyah bir tayt , siyah sıfır kollu bir tişört ve beyaz kapşonlusunu giydi. Her sabah 07:30'da kahvaltı başlardı. Daha vaktinin olduğunu görünce saçlarıyla da ilgilendi ve sonunda insana benzediğine ikna olarak evden çıktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsane
RomanceBeyaz ve masum bir kadın, Siyah ve acımasız bir adam, ikisinin de amacı aynı. İkisinin de ellerindeki silahlar milyonları korumakla görevli. Ve ikisinin Efsane'si , Hem karanlığın hem de aydınlığın simgesi...