10- Baygın

3.4K 189 10
                                    

 Ulan ne saftiriğim be. Sen bölümü yaz ama yayımlamayı unut. Kusuruma bakmayın okuyucularım. Yazarınız bu sıra aptala bağladı.

Neyse, iyi okumalar!

-------------

    Gülümseyerek gözlerini açtı Efsun. Önceki gün elektirik gelene kadar sımsıkı sarılmıştı Demir genç kıza.  Bunun uyandığı en güzel sabah olduğuna emindi. Adama karşı ne hisstiğini bilmiyordu ancak bu kadar muyluyken görmezden gelmek kolaydı. Canının içiydi işte, bu kadardı.

    Yavaşça kalktı. Tatlı bir mahmurluk vardı üzerinde. Ama bu mahmurluk, Demir'i görme  isteğinden fazla değildi. Giyinirken her zamankinden daha özenli olmaya dikkat ediyordu.

  Bugünün ona ne getireceğini bilmiyordu ama, Demir'i getirse fena olmazdı. Ona duyduğu ihtiyaç kendisini tedirgin etse de, genç adama güvenmek istiyordu. Hızla odadan çıkıp aşağı indi.

   Kahvaltı salonuna girdiğinde gözleri onu aradı. Çok geçmeden kalıplı cüssesini seçebilmişti. Yanında Orhan General vardı. Bu yüzden yanına gitme fikrinden hızla vazgeçti. Tam gözlerini başka bir  masaya çevirecekken Demir ile göz göze geldiler. Genç adamın sert bir duruşu vardı. 'her zamanki gibi ' diye geçirdi Efsun.  Ufacık bir tebessüm geçti dudaklarından, ancak bu Demir'den karşılık alamadı. Hala aynı sertlikte bakıyordu. Bu kızın moralini bozmuştu. İştahının kaçtığını hissetti, kahretsin bu adam ona ne yapmıştı allah aşkına?

   Yemek yeme isteğinin tamamiyle gittiğine emin olunca çıkışa yöneldi. Döner dönmez İnan ile karşılaşması ise ,hayatın ona ' intikam vakti '  deme şekliydi.

"Aa! Meraba Efsun. Nereye gidiyorsun?"

"Meraba İnan. Şey iştahım yok bugün de o yüzden yemek yemek yerine bahçeye çıkmaya karar verdim."

"Sana eşlik etmemde sakınca var mı?"

'Ayağıma fırsat sundun ne sakıncası?' diye geçirdi Efsun. Ama bunu dışa vurmadı.

"Yok tabiki, gelebilirsin. Hadi çıkalım."

   Dedikten sonra çıkışa ilerlediler. Demir'in sinirden deliye döndüğünü belli eden ifadesine kaçamak bir bakış atmayı da ihmal etmedi. Biraz bahçede dolaştılar. İnan Efsun ile olan son konuşmalarından sonra tavrını düzeltmişti. Olmadıysa zorlamak ona göre değildi zaten. Bu durum genç kızı rahatlatıyordu. Üstelik İnan'ın mizaci yapısı, onun sürekli gülmesini sağlıyordu.

    Gülüşmeleri Demir'in gelip onları erken ders bahanesiyle, eğitim binasına sürüklemesi ile sona erdi. Efsun'sa bu durumdan gayet memnundu, hatta kıkırdamamak için kendini zorluyordu.

  Eğitim ilk başta on tur koşu ile başladı. Bu normaldi ancak Demir, genç kızın düzgün koşmadığını öne sürerek Efsun'a on tur daha koşturunca kız ufaktan ufaktan korkmaya başlamıştı.  Genç adamın onun canına okuyacağını tahmin ediyordu. Ki yanılmıyordu da.

   Demir bir günde bir haftanın antrenmanını yaptırmıştı. Artık yorgunluktan başı dönmeye başladığında genç adamın yanına gitti.

"Komutanım şey, ben pek iyi hissetmiyorum.  En azından biraz ara veremez miyiz?"

"Savaş alanında ara vermeye fırsatın olmayacak asker. Şimdi parkurlara gidiyoruz. "

   Son cümleyi herkesin duyması için yüksek sesle söylemişti. Ardından Efsun'a bir kez bile bakmadan önden ilerledi. Genç kızın yürüyecek hali yoktu. Başı dönüyordu. Gözlerinin içi acıyor , biraz da üşüyordu. Ancak gururu genç adama yalvarmasına izin vermeyecekti. Bu yüzden duruşunu dikleştirmeye çalışarak ekibin peşine takıldı.

  Sonunda geldiklerinde Efsun deli gibi korkuyordu. Parkuru yapabileceğinden ve aşağıdaki havuza düşse hayatta kalabileceğinden emin değildi. Ama şans bu ya sıra ona oldukça çabuk gelmişti.

  İlk birkaç parkur onu zorlamamışsa da karşılıklı duran duvarlara yapışıp geçme kısmı onu oldukça zorlamıştı. Uzun bir sürede geçti. Normalde onun böyle bir parkurdan daha kısa sürede geçtiğini bilen Demir'in kaşları çatıldı.

Son parkur olan eğik duvarda yere yığılmasını ise beklemiyordu. Onun duvarın dibine serilmiş bedeni genç adamın kalp ritmini artırdı. Onu kaybetme korkusu her yanını sardığında hareketlendi. 'Efsun!'   diye kükremeyi ise ihmal etmemişti.

  Ona doğru ilerlerken saniyeler o kadar, uzun ve acımasızdı ki. Tüm hızını, gücünü kullanıyor ama yine de geç kalmışlık hissiyatından kurtulamıyordu. Sonunda ona ulaştığında yüzünü elleri arasına aldı.

   Kahretsindi!  Fena halde ateşi vardı.

   Genç kızı kollarına alıp duvarı tırmandı. Resmen uçarak revire taşıdı. Doktor onu dışarı çıkarttığında kapının yanındaki duvarı yumrukluyordu. Herşey onun yüzündendi. Efsun ona söylemişti. Kahretsin, iyi değilim demişti. Ama Demir o kadar kör olmuştı ki kıskançlıktan, gerçek olabileceğini düşünmemiş yalan söylediğini sanmıştı. Oysa Efsun yalan söylemezdi ki!

  Doktor çıkana kadar saniyeleri saydı genç adam. Sonunda çıktığındaysa yanına koştu.

"Neyi var doktor?"

"Kasları fazla zorlanmış, bunun yanı sıra soğuk ortam ve terlemiş olması. Ateşinin seviyesini yükseltmiş. Yine zamanında getirmişsiniz komutanım. Havale geçirebilirdi. Şimdi durumu iyi. Ateşi düştü ve ayıldı. Birkaç gün dinlenmesi gerek.  Ona uyumasını söyledim ama isterseniz uyumadan önce görebilirsiniz. "

"Tamam, Sağol doktor."

Genç adam derin bir nefes verdi. Ancak sarışınını görmeden rahat edemeyecekti. Yavaşça onun yattığı odaya girdi ve kapıyı kilitledi.  Efsun daha uyumamış olmalıydı ki anında bakışları Demir'e döndü.

"Ne işin var burda?"

"Ben seni merak ettim."

"Yalan söyleme.  Beni merak falan etmezsin sen. "

"Ne saçmalıyorsun Efsun? Seni önemsiyorum tabiki merak edeceğim."

"İnsan sevdiğine zarar vermez. Ona inanır Demir. Sense her sinirlendiğinde ya ruhsal yada fiziksel olarak bana zarar veriyorsun. Söylesene bunu neden yapıyorsun?"

Demir genç kızın yüzüne doğru eğildi. Nefesi yüzüne vuracak kadar yakındı.

"Üzgünüm Efsun. Sana zarar gelsin istemedim. Sadece seni o adamla görünce.. ne bileyim deliye döndüm. "

"Tamam, git artık."

Efsun genç adamın yakınlığında mantıklı düşünemiyordu. Bu yüzden gitmesini söylerken onu itmeye çalıştı. Ancak Demir onun iki elini tutup başının  üstünde birleştirdi.

"Gidemem. Senin canın yanarken nasıl gidebilirim ki?"

   Efsun cevap veremedi. Genç adam ise dudaklarını sarışının anlına değdirdi. Sonra gözlerine, yanaklarına ,burnuna... Özür diler gibi, acısını alır gibi öptü.

  Sonunda genç adam kızın anlını anlına yasladı. Efsun'un nefesi hızlanmış, gözleri kapanmış ve dudakları aralanmıştı.

   Biliyordu Efsun, affetmişti. Şimdiyse şifasını bekliyor, bu adamın kendisine hep böyle bakması ve yanında olmasıIiçin dua ediyordu.

  Demir onun eviydi, yuvasıydı, kalbiydi... O giderse neyi kalırdı?
       İşte bu mechuldü.

 

 

 

  

 

 

EfsaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin