25.Bölüm-Morpeus ihaneti

38 2 62
                                    

Drake'nin gözleri dolmuştu. Ama ne yazık ki Azelya Darian'ın tarafında olmalıydı diye düşündüm. Azelya, "Gerçekleri hatırlıyorum.. Taht Darian'a aittir. " Dedi.

Eski aklım olsa bende böyle düşünürdüm ama tahtın asıl olması gereken kişi Drake'di. "Hayır, Azelya.. Taht Drake'ye ait." Azelya, "Ne?"

Cansız yatan Ege Mert'in yanına gittim. Başımı onlara döndürdüm. "İzin verin, ne olur onu iyileştirmeme izin verin.." dedim. "Nasıl iyileştireceğimi de bilmiyorum ki..." diye mırıldandım.

Göz yaşlarım Ege Mert'in suratına düştü. Hiç beklenmedik bir şekilde fısıltılar Ege Mert'in etrafındaydılar ve bir hışım ile Ege Mert kabuslardan uyanmış gibi soluk soluğa yerden kalktı.

Deniz, " EGE'M!" Diyerek ona sarıldı. Ege Mert, "Şştt! İyyim ben. Hadi kazanacak bir savaşımız var." dedi. Tam o sırada Morpheus bir adım öne çıktı. "Hayır!" Dedi. Afrodit, "N-ne ne oluyor?"

Hades, "Morpheus ne diyorsun sen? NE DEMEK HAYIR KAFAYI MI YEDİN!" Yağmur, "Ne..." Athena, "Morpheus Mal mal konuşmayı kes derhal!" Morpheus, "Bu hepinizin ne kadar aptal olduğunu gösteriyor. İyi ki Zeus beni sizin gruba son dakika yollamış!" Şoku geçirmiştim. Ne yalan söyleyeyim güzel numaraydı.

"Sen hain piç!" Morpeus sakın bir şekilde bana döndü. "Efendim?" Bu bardağı taşıran son damlaydı. "YETER ARTIK!" Elimi ona doğruttum ve gücüm ile boğazını sıktım. Nefes alamadığı için dizlerin üzerine düştü. Ellerini kendi boğazına götürdü. "SEN TAM BİR ADİ ŞEREFSİZİN ÖNDE GİDENİSİN MORPHEUS! TIPKI HİZMET ETTİĞİM YAVŞAK DRAİN GİBİ!" Dedim.

Sinirden elim ayağam titriyordu. Morpheus'u öldürmek istiyordum, ama yapamazdım. Tanrılar ölümsüzdü çünkü ama lanetleyebileceğim aklıma geldi. Gücümle yapmak istediğim şeyi yaptım. Onu bir söğüt ağacı olmak ile lanetledim. Hemde sonsuza kadar, kocaman bir söğüt ağacı.. Morpeus, "HAYIR!" Dedi ve ayak uçlarından başlayarak bir söğüt ağacına dönüştü.









(Söğüt ağacı)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Söğüt ağacı)


Sonra bize saldıranlara baktım ve de Darian'a.. Hepsi Adi şerefsizden başkası değildi. Pan geldi ve Pandora'ya bir şeyler fısıldadı. Pandora, "Savaş ikinci tura kaldı. Yarın devam edecektir." dedi ve Pan'a teşekkür etti, Pan'sa sadece uçup gitti.

Saraya hepimiz çıktık. Drake, "Morpeus'un böyle bir şey yaptığına gerçekten inanamıyorum!" dedi. "Bende ikimizin Tanrıça ve Tanrı olduğuna." dedim.

Hafifçe sırıttı. "Böyle bir tatlılığın zaten Tanrıöadan başka bir şey olduğuna ikna etmek epeyce zor." dedi. Savaşları hep tarih derslerinde işlerdik. Gerçi tarihte ben zaten uyurdum. Ama bir laf vardır ya hani söylemesi kolay yapması  zor diye... Tam anlamıyla savaş böyleydi.

Anlatması ve dinlemesi heyecanlıydı belki ama savaşmak bambaşka bir deneyimdi. Öleceğini bilmene rağmen ölüme koşmak gibiydi. Tam savaş esnasında Işıklar ve melodi ile kutsanmıştım. Drake'de öyleydi. Deniz, "Morpheus'un böyle yapacağı aklımın ucundan bile geçmezdi, vay be!" Ege Mert, "Bana orada ne oldu?" Athena, "Kafana Zeus'un yıldırımları düştü." Ege Mert, "Peki benim şuan ölmem gerekmiyor mu nasıl hayattayım?" Hades, "Seni Işık geri hayata döndürdü." Yağmur, "Evet." Ege Mert, "Ne nasıl!"

Drake, "Savaş esnasımda Işık kutsandı o bir peri prensesi değil Peri Tanrıçasıymış. Göz yaşları sihirli sanırım, bu sebeple seni geri hayata döndürebildi dostum." dedi.

Ege Mert, "Vay bee, bizim Işık Tanrıça olmuş vay anasını.." Bu halde bile Ege, Ege'ydi yani adamı geri hayata döndürüyoruz hala aynı kafadaydı. Afrodit, "Herneyse." dedi. Hephaistos, "Afrodit... Şey." Afrodit ona döndü "Ne var!" Hephaistos, "Ben çok üzgünüm hayatım." Afrodit sustu gözlerini ondan kaçırdı ama bir kez daha ona döndü. "Sorun yok." dedi.

Hepimiz mal gibi bakıyorduk ikisine de ne olmuştu ki Afrodit adama trip atıp duruyordu. Hades, "Pekala şimdi daha zekice bir plan veya pozisyon bulmamız gerek." Athena, "Katılıyorum bu işi satranç oynar gibi oynamamız gerekecek." Yağmur, "Çok bilmiş taslamassan olur Athena!"

Athena, "Pardon anlamadım?! Ne dedin sen!" Hemen araya girdim. "Hayır, lütfen sakin olun!" Ortam zaten gergindi ve daha da gerilmeye gerek yoktu. Drake, "Bir kere de biriniz birinize bulaşmasa olmuyor değil mi?!" Yağmur, "Yok Drake olmuyor!" dedi. Bir kere daha uyardım. "Sakin Yağmur!" Pandora, "Papatya çayı öneririm iyi gelir." dedi.

Yok canım, Yağmur'a direk papatya tarlası verin Yağmur öyle kolay sakinleşmez. Ege Mert, "Bence ona papatya çayı değil, direk ya papatyanın kendisini yada tarlasını verin daha hayırlı olur." dedi. Bunun üzerine Hades güldü. "Olur veririz." Yağmur Hades'e pis bir bakış attı. "Ne gülüyorsun be hayvan!" Hades, gülerken birden masum masum baktı. "Üzgünüm." dedi. Deniz, "Tamam işimize odaklanalım."

Tam o sırada bir Tanrıça girdi içeri. Niyeti kötüye benzemeyen ama güvenmekte emin olamadığım bir Tanrıça...



Tanrılar ve Tanrıçalar,
Çığlıklar ve kahkahalar,
Sevaplar ve günahlar,
Acılar ve mutluluklar.
--------------------------------















 --------------------------------

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Ege Mert bu arkadaşlar. Normal hayatta da bu çocuğa benziyor yani)













(Deniz ise bu, yani gerçek hayatta da bu çocuğu andırıyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Deniz ise bu, yani gerçek hayatta da bu çocuğu andırıyor.)

Yansıma ile konuşabilir misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin