18☆ {HASSAS OLANLAR LÜTFEN OKUMASIN}

1.3K 94 137
                                    

Bu bölüm çok hassas içerikli
lütfen hassas olanlar burayı terk etsin.

Diğerleriyle devam~
_________________________

Jungkook'a bir şey olmasından korkarak gelmişti Taehyung evinin önüne.Yüzleşmezi acı verecek kadar zor, belki de hiç unutamayacak, sahneden habersiz bir şekilde.

Jungkook'un babasının ona yıllardır yaşattığı acıyı bilmiyordu, sadece babasının bir ayyaş olduğunu biliyordu.Her şeyden habersizdi.

Dayaktan daha fazlasıydı, on altı yaşına basmıştı, Jungkook'un asla unutamayacağı bir işkenceydi..
On yedi yaşında o acı tekrarlanmıştı.
Ve şimdi on sekiz yaşında, babası onu bu yıl üçüncü kez olurken aramıştı

Jungkook şüphelenmişti aslında, aynı şeyin tekrar olacağını tahmin etti ama kardeşi tarafından tehdit edildiği için ona gitmek zorunda kalmıştı.O eve geri dönmek zorunda kalmak onun için en kötü şeydi, başka seçeneği yoktu.

Hayattaki en zor şeylerden biri de çaresiz kalmaktı.

Ellerini deri ceketinin ceplerine sokan Taehyung, avlunun kapısına doğru yürüdü.İçinde ağır bir his vardı, kalbini durduracak bir his.Nefes alamıyordu.
Gözlerini kapatıp derin bir iç çekti ve kapıyı açmak için elini kapı koluna koydu, avlu kapısı kilitliydi.

Evde kimse yok muydu?
Belki başka bir yere gittiler?

Düşünceleri onu her an buradan alıp götürmeye razı olurken, kalbi gitmesine izin vermiyordu.
Ve o an etrafına bakınırken gözleri yerdeki bileziğe takıldı.

Bu narin bileziği en son Jungkook'un yaralı bileğinde görmüştü.
O an koluna ne kadar yakıştığını düşünmüştü,ama şimdi o bileklik sahibini kaybetmiş, yerde kaybolmuş duruyordu.

"Jungkook, neredesin?"

Yerden aldığı bileziğe bakarak mırıldandı.Adını söylediği an kalbi sızladı,onun için mi korkuyordu?
O çocuğu neden önemsiyordu ki?
Kalbinde yolunda gitmeyen şeyler vardı.

Demir kapıya sertçe vurmaya başladı. Cevap verecek veya kapıyı açacak kimse yoktu.Başkası olsaydı hemen giderdi ama Taehyung'un hâlâ Jungkook'un burada olduğuna dair umutları vardı, ayakları onu dinleyerek bu evin önünden buradan oraya bir adım atmadı.

Yüksek çite baktı, yapabilirdi.

Bileziği hemen cebine koydu ve eliyle çitin kenarından çıkan küçük taşları sımsıkı tuttu.Biraz yukarı çıktıktan sonra ayağını az önce elinde tuttuğu taşların üzerine koydu.
Bu taş duvarı aşmak üzereydi,onun için daha neler yapabileceğinden habersizdi.

Sonunda başının üstüne tırmandığı çitin üzerinden aşağıya baktı ve avluya atladı hemen.
Artık burada olup olmadığı, kalbinin yalan söyleyip söylemediği belli olacaktı.

Yavaş adımlarla eve doğru yürüdü zihni düşüncelerle doluyken.Kalbi güm güm atıyordu.
Korkudan değil, gerginlikten.
Başına bir şey geleceği korkusu ya da kendine bir şey yapacağı düşüncesi onu öldürüyordu.Onu gördüğü an, geçen seferki gibi ona sarılmak istedi.
Sakinleşmesi için tek çare Jungkook'un kokusuydu.

Eve yaklaştığı an seslerle ayakları yerden kesildi, vücudundaki kanı dondu.Eli cebindeki bileziği sıkıştırırken gözbebekleri titriyordu.

Yardım çığlıkları, acıdan inlemeler ve o adamın iğrenç gülüşüyle eş zevk dolu sesi.

Sertçe yutkundu, belki de aklı ona yine oyun oynuyordu?
Böyle bir şey doğru olamazdı, yanlış anlamış olmalıydı.
Kendini teselli edemiyordu, kulaklarının doğru duyduğundan emindi.

FOR HARU || TAEKOOK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin