Taehyung'la sevgili olmamızın üzerinden iki yıl geçti.Bu iki yıl benim gözümde asırlara eşitti.Birbirimizin yaralarını iyileştireceğimize, mutlu olacağımıza söz vermiştik.Ve hayat her zaman olduğu gibi düğümü çözercesine sözlerimizi bozmuştu.
Taehyung ve ben...
Yıkılmıştık.Kardeşim bir yıl önce hastalığı kötüleştiği için ölmüştü.Meleğim beni terk etmişti.Üstelik Taehyung onu yeni bulduğunda güzel anılar biriktirmeye çalışırken kayıp gitmişti.Gökyüzünde bir yıldız vardı şimdi, ölmüş ama sonsuza kadar parlayacak bir yıldız.
Eğer arkadaşlarım yanımda olmasaydı ölüm anında aklımı kaybedebilirdim. Tabii eğer şimdi psikolojim yerindeyse...Değildi ama destek almayı reddettim. Gündüzleri ben, geceleri ise Taehyung meleğimin mezarının başındaydı. Sabah geldiğimde içki şişelerinin kalıntılarını buluyordum, hem kızıyor, hem de üzülüyordum.
Şu an Taehyung'la konuşmuyorduk. Haru ile aynı hastalığa sahipti çünkü hastalık genetikti.Onun için çok korkuyorum hala, muayene olmaya ikna etmeye çalışmıştım, ta ki bir ay öncesine kadar o reddedince kavga etmiş ve ikimiz de kalbimizin karanlık odalarına çekilmiştik.
Ona göre kardeşine sahip çıkamadığı için kendini cezalandırıyor, onun acısını çekmek istiyordu.Hayatımın alevler içinde yandığını düşünmüyordu, bencil.
Elimi kabir toprağına götürdüm, gözlerimden akan yaşların altında melek yatan toprağı ıslattı.Kalbim sıkıştı, onu mutlu gördüğümdekinden farklıydı.
"Seni kefenlemek ne kadar komik." diye mırıldandım, yüzümdeki hüzünlü gülümseme uzun zaman önce aklımı kaybettiğimin kanıtıydı.
"Sesini özledim bebeğim, gülüşünü tekrar görmek istiyorum."
Sözlerimle gözyaşları yanaklarımdan aşağı aktı. Gözyaşlarım Tanrının verdiği acıdan utanıyordu.
"Seni ne kadar özlediğimi bir bilseydin..Sana bir daha sarılamayacağım düşüncesi her hücremi öyle acıtıyor ki..Özlemek de denmez buna bunun adı yangın."
Vücudum yağmurdan mı yoksa hiç dinmeyen gözyaşlarımdan mı titriyordu bilmiyorum ama her an bayılmaya hazırdım.Her saniye, gözlerinin nasıl sonsuza dek kapandığı, Taehyung'un o an kendini öldürme çabaları gözlerimin önünde canlanıyordu.Kafamın içindeki sesler ise beni deli ediyordu.
Onun güldüğünü duyabiliyordum, sonra Taehyung, ben ve onun birlikte nasıl kahkaha attıklarını.Sol yanım bu anıları bir daha yaşamayacağım düşüncesiyle susturulmasını istemiyorken, delirdiğimi düşünüyordum.
"Ne olur bu gece rüyalarıma gel ve beni sımsıkı sar. Seni çok özledim.."
Tekrar tekrar ağladım.Umarım şimdi yerin altındaki sessizlikten korkmuyordur.Keşke onun yerini alabilseydim.Benden farklı olarak o mutlu yaşamayı hak ediyordu.Safti benim bebeğim, dünyanın en masumu.
"Seninle gökyüzünü izlediğimiz günleri hatırlıyorum. Her şey güzel olacak dedik. Bir gün mutlu olacağız. Sen abini bulacaksın, ben de babamdan kurtulacağım..Her şey oldu, peki neden bizi terk ettin? Mutlu değil miydin?"
Unutursun diner deseler de acı hep aynı ilk günkü gibi çok zor özlüyorsun ama ulaşamıyorsun işte. Belki zamanla geçer dedim, sensizliğe zamanla alışırım dedim ama olmadı yapamadım. Ben sensizliğe hiç alışamadım.Boynum büküldü, gülen yüzlerim soldu. Sen gittiğinden beri açan çiçekler bile küstü bana. Senin en tatlı halini özlerim şimdi.
"Bak şimdi senin yanında mezarının başındayım. Yaşadıklarımı bir bir sana anlatıyorum. Ama sadece ben konuşuyorum.."
Öfkeyle gözyaşlarımı sildim.Öfkem bizi üzenlere, yaşamamıza izin vermeyenlereydi.Bu hayata yorgunum, kırgınım, bu kadere dargınım, küskünüm.
"Sen öldün, ben bittim. Öyle lafın gelişi de değil, önce kalbim, sonra ciğerlerim, midem, beynim... Hepsi senden sonra bitti, ben bittim.."
Omuzlarıma sarılan ceket beni aniden ürküttüğünde bakışlarım yavaşça geriye döndü.Taehyung'du bu.Yorgun gözleri, morarmış göz altları ve bir deri bir kemik kalmış vücuduyla karşımda duruyordu.O da benim gibi hayata küsmüştü.Gözlerinde yağmurun kalıntıları mı yoksa gözyaşları mı vardı bilmiyordum gözleri o an mezarı izliyordu.
"Öğleden sonra geldin..." diye mırıldandım.Akşam gelmemişti buraya, aylar sonra buluşmuştuk.
"Dün bir şarkı çıktı radyoda, yarısına ben eşlik ettim yarısına gözlerim. Söylemek ne kadar acıtsa da; "Ben seni çok özledim","
Bir süre bana baktı, ona sımsıkı sarılmak istedim.Ama muayene olmayı kabul etmezse yanına yaklaşmayacağıma söz vermiştim.İyileşmesi için kendime işkence etmeye hazırdım.
"Benimle konuşmayacak mısın? Bırak sana sarılayım, sen hiç dokunamzsın istersen."
İfadesizce gözlerine baktım ama kalbim ağlıyor ve yanıyordu.Dayanamasın ve tedaviyi kabullensin diye zalim gözükmek istiyordum.
"Sürekli sana sımsıkı sarılmak, senin kokunu ciğerlerime kadar çekmek istiyorum ama sen yoksun, Jungkook.Bir şeye ihtiyacın olursa ara derdin, sana ihtiyacım var şimdi ben kimi arayayım söyle bana?"
İçim yanıyor, yaralarım yine kanıyordu.
"Kapa çeneni." söyledim, sessiz gözyaşlarım yoğunlaşıyordu.Islak zeminde yanıma oturdu.Alkol kokusuna aldırış etmeden ona sarıldığımda sanki kendi yarası hiç yokmuş gibi bileklerimdeki yaraları öptü.
"Haru'nun ruhunu mutlu etmeliyiz Taehyung. En azından ruhunun mutlu olmasına izin ver."
_____________________________
Öylee istee🙂
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FOR HARU || TAEKOOK
FanfictionTaehyung'un, arkadaşı Jimin'e aşık olduğu Jungkook'a zorbalık yapmak için 12 yaşında bir nedeni vardı. Seme~Taehyung Uke~Jungkook