1 | korkuyorum

421 23 44
                                    

"Korkuyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Korkuyorum."

12 Nisan 1912

  "Riki! Oynamayacak mısın bizimle? Yoksa canın hâlâ acıyor mu? Müdire Evie'ye haber verelim mi?"

  Sessizliğimi sürdürdüm. Evet, canım hâlâ acıyordu. O kadar acıyordu ki nefes almakta zorlanıyordum. Her nefesimde kalbime iğneler batıyor, bu nefes ciğerlerime az gelirken başım fazlalığıyla dönüyordu. Belki duyuyordum fakat dinleyemiyordum, bakıyor fakat göremiyordum. Son bir aydır bana yaşadığımı söyleyen tek şey atan kalbimdi. O asla işini bırakmamıştı, hâlâ rahatsız edici derecede hızlı atıyor ve zaman zaman elimi göğsüme bastırmama sebep oluyordu.

  Başımı henüz yerden kaldırmamıştım. Elimdeki dal parçasıyla göze hoş gelmeyen, eğri büğrü şekiller çiziyordum kuma. Çizdiğim şekillerin üzerine basan küçük ayakları fark etmemle başımı kaldırdım. Az önce bana soru soran çocuk cevap vermemi bekliyordu. Kolunun altına sıkıştırdığı siyah ve beyaz desenli topa baktım, ardından başımı yine yere eğip rastgele şekiller çizmeyi sürdürdüm.

  "Çok mu hastasın?"

  Hayır, değilim.

  "Neden bizimle konuşmuyorsun?"

  Sesimi unuttum.

  "Adını bile Müdire Evie söyledi."

  Evet, sanırım öyle olmuştu çünkü ne yazık ki adımı da unuttum.

  Çocuk bıkkınlıkla nefes verdiğinde elimdeki çubuğu kuma saplayıp ayağa kalktım. Diğer çocuklar topla oynayamadıkları için hoşnutsuz bir ses tonuyla oyuna devam etmelerini söylüyordu. İçeriye açılan kapıdan geçerken ardımdan seslendi topu tutan çocuk.

  "Adım Jaeyun, Shim Jaeyun! Umarım bir sonraki sefere bizimle oynarsın."

  İçeriye girdiğimde gözümün güneşsiz ortama alışmasına fırsat vermeden karanlığa doğru yürüdüm. Bu his hoşuma gidiyordu. Hatırladığım hayatımda bana yabancı gelmeyen tek his, tek olaydı. Belirsiz bir yere adımlamakla içinde bulunduğum durumu bağdaştırıyordum belki de. Sonuçta ben de zihnimdeki karanlıkta ilerliyordum fakat görebildiğim hiçbir şey yoktu.

  Müdirenin odasının önünden geçerken durdum. Aralık ahşap kapıdan içerisi gözüküyordu. Müdirenin ahşap masasının önündeki siyah koltukta, henüz ayakları yere değmeyen iki oğlan oturuyordu. Daha kısa olan yüzünü eğmiş, ağlıyordu. Tek eli yanındaki oğlanın elleri arasındayken diğeriyle gözlerini silmekteydi. Yanındaki oğlan ise büyük bir cesaret ve yüzündeki belli belirsiz gülümsemeyle müdireyi dinliyordu.

ᴛᴇᴍᴘᴇsᴛᴀ • sᴜɴᴋɪHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin