14 | şeytanın ta kendisi

113 13 24
                                    

(son bölümde kimseye bildirim gitmediği için yeniden yayınladım.)

(şiddet içeren bir bölümdür.)

)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Kukla feryat etti bu değişmeyen kadere ve hayret etti eller kuklanın bitmek bilmeyen bu ben nefretine."

  "Sen de öyle."

  Tanıdık sesi duyduğumda ve gözlerim şaşkınlıkla irileştiğinde yavaşça ardıma dönüyordum. Hemen arkamdaki adam elindeki parlak metal kaplamaya sahip silahı hâlâ bana doğrulturken hafifçe başını sese doğru çevirmişti. Bunu fırsat bilip bileğinden tutarak kolunu havaya kaldırdım ve sertçe boyasız taş duvara vurdum. Silah yere düştüğünde siyah giyinimli adam boynuna aldığı darbeden dolayı ayaklarımın dibinde uzanıyordu.

  Göğsüm hızla inip kalkarken dağılmış saçlarımın arasından hâlâ aynı yerinde duran Seonwoo'ya baktım sinirle.

  "Sana git demedim mi?!"

  Karanlıktan dolayı yüzünü net göremiyordum lâkin başını çevirip uzun otların arasına baktığını fark edebilmiştim. Konuşmadı ve yavaşça otların arasına ilerleyip eğildi.

  "Beni duy-"

  "Sen?.."

  Duyduğum sesle ardıma dönüp bir diğer siyah giyinimli adamla göz göze gelmemle geriye doğru adımladım. Bakışlarını ardımdaki otlara çevirdiğinde ve sinirle yine bana döndüğünde çoktan çıkartmıştı belindeki silahı. Uzun otların arasından gözüken siyah ayakkabıların kendisininkiyle aynı olduğunu fark etmiş ve ne olduğunu kavramış gibiydi lakin bu o kadar kısa bir sürede olmuştu ki henüz herhangi bir tepki bile verememiştim.

  Adam tereddüt dahi etmeden silahı bana doğrulttuğunda sertçe yutkundum ve aynı süre zarfında kulaklarımı çınlatacak kadar yüksek bir ses duyuldu yakınımdan. Hafif bir inlemeyle dizlerinin üzerine çöküp hemen ayaklarımın dibine yığılan adamı hayretle izledim. Göğsüne isabet eden mermi verdiği acının aksine çok kısa bir sürede alıp gitmişti canı.

  Uzun çalıların arasından birer hışırtı daha geldiğinde hızla ardıma döndüm ve karşımda doğrulan Seonwoo'yu gördüğüm gibi istem dışı bir şekilde yerde uzanan adamı bedenimle perdeledim.

  "İyi misin?"

  Belli belirsiz gördüğüm yüzü her zamankinden farksızdı ve kaşları merakla hafifçe çatılmıştı. Ani bir farkındalıkla kesik birer nefes aldım ve ona doğru yürürken konuştum.

  "Asıl sen iyi misin?! Biri,.. Onu-"  yüzüne doğru eğilirken ellerimi ellerine uzattım ki eğer korkudan ve yahut soğuktan titriyorlarsa onları durdurabileyim diye ve konuşmaya devam edeceğim sırada parmak uçlarıma değen metal ürkmeme sebebiyet verdi. Hemen başımı eğdim, elinde karanlıkta parlayan metal bir silah tutuyordu ve ben bunu fark ettiğim anda onu tutan elini ardına sakladı.

ᴛᴇᴍᴘᴇsᴛᴀ • sᴜɴᴋɪHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin