7

782 114 58
                                    









Masadaki gerginlik elle tutulur cinstendi. Jennie ile bungalov dan ayrıldıktan sonra merkezin diğer tarafındaki ormanın biraz daha ilerisinde olan, sürü üyelerinin evlerine uzak kalan büyük villaya gelmiştik. Kabul etmem gerekirse burası Ivan Park'ın evinden iki kat daha büyüktü.

Jennie'nin dediğine göre alfa burada tek başına kalıyordu. Büyük anne Runa dedikleri kadının da tek başına kaldığı bir evi vardı. Alfa'nın ailesini merak etsem de soramadım, tahmin edebiliyordum ve bu beni biraz korkutuyordu.

Yaşlı kadın masanın başına oturmuştu, delici gözlerle dik bir şekilde bana bakarken mideme ağrı girmeye başlamıştı. Taehyung ve adının Jimin olduğunu öğrendiğim adam kendi aralarında tartışırken susmaları için sadece bir bakış atması yetmişti.

Ve bir de Namjoon adındaki adamı unutmamam gerekirdi. O da en az yaşlı kadın kadar sert bakışlarla karşılamıştı beni.

Herkes masaya yerleşirken nihayet gelebilmişti.

Jungkook, merdivenlerden saçlarını karıştırarak inerken benim ona baktığımı hissetmiş gibi ilk benimle göz göze gelmişti. Ne yapacağımı bilememiş bir halde gözlerimi çekmiştim. Zaten o da masaya adımlamış ve büyük annesinin yanına oturmuştu.

Herkes masada yerini aldığında ona en uzak oturan kişi bendim. Ortadaki gerginlikten ben gelmeden önce de bir tartışma yaşandığını tahmin edebiliyordum. Yaşlı kadın küçümser gözlerle bana bakarken gözlerimi kaçırıp boş tabağıma indirdim. Şuan bir şey yiyebilmemin mümkün olduğunu sanmıyordum. Bu durumu fark eden Jennie, masanın karşısından şunun tadına bak, bunu dene diye tabağıma birşeyler doldurup geri çekildi ve Taehyung'a dönerek bugün yapacağı şeyler hakkında aralarında konuşmaya başladılar.

Taehyung.

Alttan alttan şüpheci bir şekilde izleyen diğer bir kişi de oydu. Masada sanırım diken üstünde oturmamam mümkün değildi. Üstelik masaya yerleşeceğimizde benim yanıma oturmak için yaklaşan Jennie'nin kolunu tutarak kendine çekmiş ve yanına oturtmuştu. Böylece iki yanım da boş kalmıştı. Buraya hiç gelmemeliydim. Gerçi seçim şansım yoktu ama en azından eskiden uymam gereken bir düzene göre yaşıyordum. Yine istenmiyordum belki ama, belkiydi işte aması da yoktu ki.

"Ne yapmayı planlıyorsun Jungkook? Bu kızı buraya getirdin tamam, ancak sen Alfa'sın. Sürünün sorumluluğu senin ellerinde. Herkes şu ana kadar sana destek olacak luna'larını bekliyordu ama bu kız kurt bile değil. Bu sürüye de ait değil."

Aynı şeyler, aynı sözler, farklı yüzler ve farklı sesler. Tamam diyebildim kendime sadece. Bunları duyacağını tahmin ediyordun zaten.

Jungkook arkasına yaslandı. Siyah tişörtünün içinde şişen göğüs kaslarına gözüm takıldığında hızla bakışlarımı çektim. Ne oluyordu bana böyle? Daha önce kimseye bu şekilde bakmamıştım. Bakılabilecek birşey olduğundan bile bir haberdim.

"Ne yapmamı bekliyorsun tam olarak? Dün de söyledim, Rose artık bu sürünün bir parçası. Ailesi tarafından bertaraf edildi. Benim ruh eşim olması hakkında da yapabileceğimiz birşey olmadığını biliyoruz."

"Ne yani!-" Kadın hiddetle sözlerine devam edecekken Jungkook'un attığı bakışla sustu.

"Rose artık sürünün bir parçası olduğuna göre yapabileceği işlerin sorumluluğunu alacak ve sürünün işlerine yardım edecek. Göreve çıkılması gerekiyorsa çıkacak. Ayrıca, aynı zamanda da Rose bir fizyoterapist. Sürü için oldukça yardımcı olacak bir ayrıntı. Anlaşılmayan bir şey?"

Daciana Verena | Rosékook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin