27

1K 163 240
                                    


Sezon Finali






"Burada ne işin var?" 

Burnumdan soluyarak sorduğum soruya karşı ifadesizliğini sürdürdü. Yalnızdı, bu iyi bir şeydi. 

"Bunu benim sormam gerekiyor, nereye gidiyorsun Rose?"

"Seni ilgilendirmez, yolumdan çekil ve klana dön. Kimseye de tek kelime etme."

"Bunu yapmayacağımı biliyorsundur." Kafasını eliyle ovdu, "Bir terslik olduğunu sezmiştim. Diğerleri kırgın olabilir ama ben şüphelendim. Ormana girdiğinde senden önce davranıp burada beklemeye başladım. Lütfen konuşalım."

"Seninle konuşmak istemiyorum. Önümden çekil."

"Nereye gidiyorsun Rose? Üstelik insanken ve büyücüler sana zarar vermek için fırsat kollarken öylece gidemezsin. Delirdin mi?"

Sabırla nefes aldım, herşeyi atlatıp Kiran'a denk gelmem şaka gibiydi.

"Seni ilgilendirmez, hem bu senin işine gelmez miydi? Yolumdan çekil."

"Çocukluk yaptığımın farkındayım! Bunları bir kenara bırakalım, ya başına bir iş gelirse? Jungkook'un ne hale geleceğini tahmin edemiyor musun?"

Dişlerimi sıktım, haklı olduğunun farkındaydım. "Geri döneceğim, halletmem gereken bir iş var sadece. Geri geleceğim tamam mı?"

"O zaman neden bizden biriyle gitmiyorsun?"

"Çünkü bu benim meselem!" Diye bağırdım sonunda, "Benden başka kimseyi ilgilendirmiyor! Yolumdan çekil Kiran, yoksa karışmayacağım!"

Kaşları çatıldı, benimle uzlaşmaya çalıştığının ve sabrının tükenmeye başladığının farkındaydım.

"Gitme," Dedi gözlerime bakarak. "Daha önce kendim için yalvarmıştım, şimdi de arkadaşım için, sürümün alfa'sı için yalvarıyorum Rose. Lütfen gitme. Ruheşi'nin gitmesinin acısını çok iyi biliyorum, aynısını Jungkook da yaşasın istemiyorum. Sonuçlarını düşün."

"Geri döneceğim Kiran." Dedim bu sefer daha yumuşak sesle, "Emin olabilirsin."

"O dönmedi." Sesi çaresizdi.

Bu şekilde zaman kaybediyordum. Elimi cebime götürdüm, uyku tozu'nu yüzüne doğru attığımda beklemediğinden yalpaladı.

"Bu şey-" Yüzüne gelen tozla elini burnuna götürse de geç kalmıştı. Yere doğru yıkılırken atılarak tuttum. Anında etki eden toz sayesinde bayıldığında onu bir ağaç kenarına bırakarak yola devam ettim. Evet, aşırdığım tek şey sadece koku gizleyici değildi.

Yolculuğun sonrasında kafama pelerinin şapkasını geçirdim. Yürümek ve koşmak kolay değildi, üstelik yol uzundu. Jungkook'un sırtında yol üç gün sürmüştü, yokluğumu farkettiklerinde peşime takılırlarsa eğer bana ulaşmaları uzun sürmezdi. Şimdilik güvendiğim şey koku gizleyici iksirdi. 

Sihirli orman yoluna saptığımda gece olmuştu. Yorgundum, dinlenecek bir yer bulmaya çalışarak ilerlerken kayın ağaçlarının ardında kıpırdanan birşey farkettim. Adrenalin damarlarıma karışırken hançerimi çektim. Ağacın kenarından kafamı hafifçe çevirdiğimde şaşkınlıkla bakakaldım. 

Bir Heart Pıercer Manticore ağacın dibine çökmüş titriyordu. Benim neredeyse beş - altı katım kadardı. Kaplan gibi bedeni vardı. Pençeleri kapkaraydı ancak bedeni altın gibi parlak bir kahverengiydi. Kuyruğu bir akrep kuyruğuydu, kulakları sivriydi. Yaralanmıştı, nasıl olduğunu tahmin edebiliyordum. Agresif canlılardı, mutlaka bir şeyle kapışmış olmalıydı. Daha önce bir Manticore görmemiştim, yardım edip etmemek arasında kalmıştım. Eğer bu şekilde yorgunken bana saldırmaya kalkarsa yaralanacağım kesindi. 

Daciana Verena | Rosékook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin