Selamlar, oy verip yorum yapmayı unutmayın seviliyorsunuz 🤍
Sabah gün doğmadan yola çıkmıştık. Jungkook ve ben başta yalnız gidecek olmamıza rağmen, Jimin ve Kiran da bizimle gelmeye karar vermişti. Jungkook onları reddetmemişti. Neredeyse hiç mola vermeden yaptığımız yolculuk boyunca kafam meşguldü. Tapınağı veya büyücüleri düşündüğüm falan yoktu, ben daha çok kendi kafamın içinde boğuluyordum. En son gördüğüm kabusun ardından, kabuslarım daha da çoğalmıştı. Jungkook kızgınlıktan çıkalı birkaç gün oluyordu. Plan ve diğer işler derken zaten eve zar zor uğrar olmuştu. Ben de yola çıkmadan kulübeme uğramış ve üzerimi değiştirmiştim.
Aklımın bana oynadığı oyunları artık kaldıramıyordum, sanki bir yerlerden Ivan Park çıkacakmışçasına yaşıyordum. Bunca yıl onunla yaşamış olan benliğim hastaydı. Kabul etmem gerekiyordu bunu, psikolojik olarak rahat değildim. Psikolojik olarak rahat olmadığım için de beynim sürekli beni içinden çıkılmaz kabuslara ve sanrılara sürüklüyordu.
Buna bir son vermeliydim.
Verecektim de. En yakın zamanda.
Sabah çıktığımız yol nihayet akşam güneş batmaya yaklaştığında son bulmuştu. Tapınak yosun ve çalılıklarla kaplıydı ve devasaydı. Olduğum yerde yapının nerede sona erdiğini kestiremiyordum. Elimle alnımı siper ederek girişe baktım.
"Bu da kocamanmış anasını satayım. İçinde bubi tuzağı falan da doludur şimdi."
Jimin yeniden insan bedenini aldığında ilk konuşan olmuştu. Jungkook yanıma gelerek elini omzuma koyarak diğerlerine döndü.
"İçeri şimdi girme taraftarıyım, ne diyorsunuz?"
"Bana fark etmez," Diyen Jimin kollarını birleştirdi. "Bana da." Kiran da ona katıldı ve bize baktılar.
"Sen ne düşünüyorsun?" Jungkook bana baktı.
"Alfamız nasıl uygun görürse."
"Kız utandım ya ben." Jimin Kiran'ın omzundan tutarak ittirdiğinde, Kiran gözlerini devirdi. "Beni niye ittiriyorsun oğlum ya?"
"Şaka bir yana, zaten içerisi karanlık olacaktır. Vakit kaybetmeden girebiliriz. Ama önce meşale yakalım."
Birlikte tapınaktan içeri girdik, Jimin en öndeydi. Hemen yanında Jungkook vardı ve beni arkasına almıştı. En arkada da Kiran vardı. Hepimiz etrafımızı kollarken baya bir mesafe aldık. Dar alanlardan geçtik, biraz yıkılmasından korktuğum merdivenlerden tırmandık, örümcek ağları yüzümüze yapıştıkça Jimin'in ettiği küfürleri dinledik.
"Ya ne arıyoruz bu amına koyduğumun tapınağında bilmem ki!" Jimin üzerine atlayan kocaman bir örümceği savururken sinirle bağırdı, "Büyücü müsün ne boksun, çıksana lan ortaya! Haberin vardır geldiğimizden!"
"Jimin bir sakin mi olsan." Kiran elindeki meşaleyi sağ taraftaki boşluğa tutarak kontrol etti. "Biz de memnun değiliz heralde, büyücünün kendisini öylece ortaya atacağını düşünmüyorsundur umarım."
"Pezavenk, biz gelince hangi deliğe girdi kim bilir?"
"Önünüze bakın." Jungkook konuşarak susmalarını sağladığında birkaç kapıya açılan boşluktaydık. Kiran ilerleyerek elindeki meşaleyle etrafı kolaçan etmeye başladığında bende yürüyerek duvara yaklaştım. Duvarda anlamadığım dille yazılmış ancak tahtip olmuş yazılar vardı. Jungkook Jimin ile sağ taraftaki duvarı kontrol ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daciana Verena | Rosékook
FanficKimi kalpler günbatımında kuşların terk ettiği bir şehir gibidir. Benim kalbim, senin nefretin. Senin nefretin, benim sonumdu. Benim kalbim de günbatımında kimsesiz kaldı. Ayaz çöken nefesimin varlığı son buldu böylece. Rosékook Wolf au newmoonme