"İzel Aslan! Acil ameliyata!" diye bağırdı doktor. İzel sedyede ameliyathaneye götürülürken Batın olayların şokunu atlatamamıştı bile.
Daha birkaç saat bile olmamıştı elini tutalı, şimdi ameliyata giriyordu.
Eslem, İzel'in ailesi ve arkadaşları, çoğu kişi buradaydı. Birkaç arkadaşı ağlıyordu ama ailesi soğukkanlılıkla oturup bekliyordu. Babası sinirliydi, bir sürü para gidecekti. Ölmesini diledi içinden. Tümörün onu öldürmesini diledi.
Yıllardır beyninde tümör olduğunu biliyordu İzel'in ama iyi huyluydu. Bir anda kötüleşmişti, kendisi de anlamamıştı ama anlasa bile müdahale etmezdi. Ayrıca ameliyattan sağ çıkması da düşük bir ihtimaldi. Sağ çıksa bile sakat kalma ihtimali vardı, ya da komada kalma.
Batın düşündü, ona alışmıştı. Ölümünü düşündü. Ölüm sıcacık ellerine yakışmazdı. Kafasını iki yana salladı ve bu kelimeden hızlıca kurtuldu. Yaşaması tek dileğiydi. Kendisine alıştırdıktan sonra gidemezdi.
Kısa bir zaman dilimiydi belki de, ama sevgisiz kalmış bir çocuk için öyle değildi. Karşısına ilk kim çıkarsa çıksın hemen bağlanırdı işte.
Eslem gözlerini silerek Batın'ın yanına gitti ve omuzuna dokundu. "Batın?"
Batın Eslem'e döndüğünde o kızın İzel'in yakın arkadaşı olduğunu biliyordu ama hiç konuşmuşlukları yoktu bu yüzden ne diyeceğini bilemedi.
"İzel'i tanıyor musun sen?" diye sordu Eslem. İzel yakın zamanda kendisine hiçbir şey anlatmamaya başlamıştı. Bunun kendi isteği değilde unutkanlık olduğunu bilmiyordu oysa.
Batın kafasını olumlu anlamda salladı. "Beni seviyormuş," dedi.
Eslem buruk bir tebessüm sundu. "Evet, bana hep seni anlatıp duruyordu."
Batın, İzel ameliyattayken onun hakkında konuşmak istemediğini anladı çünkü rahatsızlık duyuyordu şu an. Bu yüzden Eslem'den gözlerini kaçırdı ve kenara geçip bir yere oturdu. Eslem arkasından baktı, İzel Batın'ı kendisine ne ara bu kadar bağladı? diye düşündü. Sevgiye aç bir çocuktu Batın. Karşısına ilk çıkan kişiyse yaralı bir ruh.
Batın içeride boğulduğunu hissederek hastanenin bahçesine çıktı ve cebinden sigarasını çıkarıp ucunu ateşledi. İçine derin bir nefes çekip gözlerini kapattı. Kalbinin canı acıyordu. Çok acıyordu ve geçecek gibi değildi. Kimin canıydı peki bu? İzel'in mi kendisinin mi?
Cevabı kendisi de bulamadı, sigaradan bir nefes daha çekti.
Begüm Yaren'i kolundan tutup Eslem'e doğru sürüklerken Derin'de peşlerine takıldı. Eslem dibindeki tanıdık ayakkabılardan başını kaldırıp kızlara baktı. "Ne oldu?"
"İzel'in beyninde tümör mü varmış?" diye sordu Begüm mırıltı halindeki sesiyle. "Demek bu yüzden bu aralar benimle daha az konuşuyordu. Bende aramız açıldı sanmıştım."
Aranız zaten açıktı salak, dememek için zor tuttu kendini Eslem. Biraz kıskançlık damarı da tutmuş olabilirdi.
Yaren, "Üzerindeki kıyafetle ayakkabıların uymamış," dedi. Eslem Yaren'e döndü ve dişlerini sıktı. "Sana ne? Kendi üstüm değil mi istediğimi giyer giymem sana ne? Hem İzel şu an ameliyatta ve sen bunu mu söylüyorsun gerçekten?" diye sordu sesini hafiften yükselterek.
"Tamam," dedi Derin olaya el atarak. "Sakin olun."
Eslem üçüne ters bir bakış atarak yanlarından ayrıldı ve ameliyat kapısına daha yakın bir yere oturdu. Kızlar da peşinden gelmemişti zaten.
Neredeyse 2 saat sonra doktorlar ameliyathanenin kapısından çıkmıştı. Batın ve Eslem hızlıca yanlarına giderken ailesi ve diğerleri yavaş adımlarla doktorun söyleyeceklerini bekliyorlardı.
"Ameliyat iyi geçti," dedi doktor. "Tümörü kızımız atlatabildi ama," Derin bir nefes verdi. "Size yaşama ihtimalinin yüzde üçü geçemeyeceğinden bahsetmiştim ve yaşarsa da sakat kalabilir, ya da komaya girebilirdi." Eslem ve Batın devam etmesi için bekleyişteydiler ama doktorun durup durup soluklanması sinirlerini bozuyordu.
"İzel Aslan'ın ameliyatı başarılı geçti lakin kızımız komaya girdi."
**
Batın cebinden her zaman yanında tuttuğu küçük not defterini çıkardı. Buraya genelde hissettiklerini yazardı ve uzun zamandır pek bir şey yazmamıştı. Şu an hastanenin bahçesindeydi. Ne hissettiğini anlayamıyordu ama felaket bir acıya sahipti. Göğsünde, canını yakan ve orayı sıkıştıran bir acıya sahipti.
Not defteri açık, elinde kalem ile öylece bekliyordu. Bu defteri kendisine yazmayacaktı. Bu defteri İzel'e yazacaktı.
Gözünden bir damla yaş düştü, not defterini ıslattı. Batın dişlerini sıktı. İlk cümle önemliydi, ilkler her zaman önemliydi.
Not defterinin başına yazdı; İzel'e.
Sana gülmemi istemiştin İzel, başaramadım ama sessizliğinin vaveylası oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLÜMSESEN YETER | Texting
Short Storybatinaslan: amacini anlayamiyorum batinaslan: sevgiye ac bi oglan cocugu var karsinda batinaslan: ne bok yemeye beni kendine baglamaya calisiyosun irem_sakar: gulumseme sebebin olmak istiyorum neyini anlamiyoesun aptal irem_sakar: gul sadece gul ire...