Final

1.5K 64 50
                                    

bölüm batın'ın ağzından.

2 yıl sonra

Okuldan çıkmış, telefonumu çantamdan çıkartıyordum. Acele etmeye çalışıyordum çünkü yetişmem gerek bir yer vardı. Hatta çoktan geç kalmış da olabilirdim, bilmiyordum. Bugün hoca biraz geç bırakmıştı çünkü.

Mimarlık bölümünde 1. sınıf öğrencisiydim. Üç yıl önce mezuna kalınca tekrar çalışmıştım -gerçi pek çalışmak sayılmazdı- yine mezuna kalmıştım ama 3. deneyişimde tutturmuştum.

Bölümümü seviyordum ama bir şeyler eksik gibiydi.

Çantamdan çıkardığım telefonumun ekranını açıp şifresini girdiğim sırada birisi aradı. Gözlerim ismin olduğu yere giderken donuk surat ifadem yavaşça gülümsemeye dönmüştü.

"Efendim?" dedim aramayı yanıtlayıp.

"Neredesin Batın?" diye sordu. "Hızlı ol, seni bekliyoruz. Birazdan başlayacak."

"Dersten yeni çıktım kızım ya, az bir sabır," Ofladım. "Hem sesin niye enerjik geliyor bu kadar? Sevindin mi yoksa?"

Sesi durgunlaştı. "O kadar cani miyim ben hayvan herif? Siktir git." diyerek suratıma telefonu kapattı. Gözlerimi yumup göz yaşlarımı geri ittim. Bugün özel bir gündü, İzel'imin en yakın arkadaşının ölüm günüydü.

Ceylin'in ölüm yıldönümüydü. Mezara gidiyordum ama kendimi hazır hissediyor muydum, bilmiyordum.

Yolun olduğu yerden bir taksi çevirip mezarın yerini tarif ederken kendimi ağlamamak için sıkıyordum. Bugün zor bir gündü. İzel olsa ağlayabilirdi.

Ama İzel Ceylin'in öldüğünü bilmiyordu.

Bunu ona söyleyememek canımı o kadar çok yakıyordu ki, üzerinde dursam kafayı yiyeceğime emindim. Daha dün gibiydi çünkü. Daha dün gibiydi iki gözüm, dün gibi...

Taksici mezarın olduğu yerde durduğunda parayı ödeyip arabadan indim. Çok kalabalıktı. Bu yüzden telefonumu çıkarıp Hüma'yı aradım. Anında açarken cevapladı, "Efendim?"

"Neredesiniz?" diye sordum. Eslem, Hüma, Zeynep ve Ensar.

"Ben," dediğinde sesi ağlamaklıydı. "Batın ben böyle olacağını düşünme—"

"Sakin ol," dedim telefonun diğer ucundan. Elim yumruk halindeydi, kızların ağladığına emindim. Bu çok acıydı. Canım çok yanıyordu ve kendimi çok sıkmıştım.

"Neredesin sen?"

"Mezara yakınım," dedi. "Lütfen çabuk gel. İzel, senin kendisinin cenazesine geç gelmeni istemez." dedi.

Bu cümle adımlarımı daha da hızlandırırken göz yaşlarımdan birkaçı yanaklarıma çoktan düşmüştü bile.

Ceylin ve İzel'in ölüm günü aynı gündü. İzel 3 yıldır komadaydı ve sabah ölümü gerçekleşmişti. Okula gitmeyecektim, öyle ki dersten kalmak bile umurumda değildi ama sınıfı tekrarlamak aklıma geldiğinde gitmek zorunda kalmıştım.

İzel Ceylin'in öldüğünü öğrenememişti. Yazdığım notları okuyamamış, ona bir kere gülmeme izin vermemişti. Gülmek haram mıydı bana? Ölmek öyleydi oysa.

Ben ölsem arkamdan çok ağlardın İzel'im. Sen üzülme diye ben ağlamıyorum artık, biliyor musun? Ama aklıma geldiğinde de durduramıyorum kendimi.

Dudaklarım büzülmeye başladığında cenazenin en öndeki yerlerine yaklaşmıştım bile. Hüma'nın dediği gibi, çoğu kişi oradaydı. Ceylin ve İzel'in mezarları yan yana olacaktı, emindim ki İzel buna çok sevinirdi ama en yakın arkadaşının ölmesine de çok üzülürdü.

"Bana yaşamayı umut ettirecek en güzel şey, senin gülüşündü iki gözüm."

İki gözün cenazende ya İzel. Bana dayanırım dedin, vaz geçmem dedin, yaşama sebebim sensin dedin.

Bu, beni sevmeyi bıraktığın anlamına mı geliyor İzel'im? Oysa ben hala seni seviyorum.

O küçük, sevgiye aç oğlan çocuğu hala seni seviyor ya İzel.

"Hüma," dedim yanlarına vardığında. Ensar'ın gözleri doluydu, Zeynep ve Eslem ağlamıştı, yüzlerinden belli oluyordu ama Hüma? O zaten İzel'e çok değer veriyordu, çok. En savunmasız kendisiydi yakınlarına karşı. En değer verdikleri, en zayıf noktasıydı ve şu an hıçkıra hıçkıra ağlaması da bunu kanıtlıyordu. Telefonda dayanması bile bir mucizeydi.

"Batın," dedi ağlamaya devam ederken. "O bizi bıraktı Batın, öldü Batın, öldü. İzel öldü."

"Sus," dedim. Bu gerçeği bana hatırlatıp durma.

Kafasını iki yana salladı. "Ceylin'le aynı gün öldü... Ceylin'le aynı gün vaz geçti hayatından İzel. Biliyor muydu Ceylin'in öldüğünü? Tahmin etmiş miydi? Bizi düşünmemiş miydi?" Sorularını ard arda sıralamaya devam ederken gözleri yaşlıydı.

"Hüma..." diye mırıldandım. "İzel hepimizi çok seviyordu. O-onun suçu değil. O bizi arkasında bırakmaz..." Oysa onunla öyle umutlarım vardı ki, hepsi çöpe gitmişti.

Tüm yaşayacağımız vakitler haram olmuştu bize.

Oysa ruh ikizi olduğumuzu söylemişti bizim. Acaba açılan yaralarım dindiği için ruh eşi olmaktan çıkmış mıydık? Ben ummuştum ama İzel. Yaşayacağını ummuştum.

Umur öyle bir daldı ki koparıldığında devam etmek çok zordu.

——————————

@batinaslan Geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı der, Nazım Hikmet

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

@batinaslan Geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı der, Nazım Hikmet. Sen bugün öldün ya İzel'im, seni hatırlamak istemesem, unutmuş olacak mıyım? Çünkü ben seni unutmak istemiyorum.

178 beğeni, 1 yorum.

@batinaslan Sana gülemedim belki ama sessizliğinin vaveylası oldum İzel.

-Yorumlar sınırlandırıldı-

——————————

ve final :')

hissettiklerinizi buraya alalım...

27.06.2023

GÜLÜMSESEN YETER | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin