Zamana karışmalı insan ona meydan okumak yerine. Hem neden kaçar ki insan yakalanacağını bile bile. Kendimi anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. Ne kadar hızlı olmayı umuyordum? Hislerimden kaçacak kadar mı? Üzülmemek için mutlu olmayı red ediyordum. Bir daha birini kaybetmemek için kimseyi hayatımda bırakmıyordum. Ölü Şehir benden almadan ben onları kendimden alıyordum. Kendime ölü bir şehir oluyordum. Yaşayan hislerimin ölüme terk edildiği şehir.
Okula gittiğimde nerdeyse bir haftadır Fatih'i görmüyordum. Onu görememekten mi bilmem sesleri de durduramıyordum. Uykuyla uyanıklık arasında zihnim sıkışıp kalmıştı. Anlamıyorum hayat neden bu kadar üstüme gelmek zorundaydı? Derste falan mı uyudum, hatırlamıyorum. Okulun koridorlarında gördüm kendimi. Sesler kendi aralarında tartışıyor gibiydi:
- Bitmemeli
- Bilmemeli
- Ölmeli
Tek anlam verebildiklerim bunlardı.
- Ben size ne yaptım? Neden zihnimdesiniz, neden bana işkence ediyorsunuz? Neden ya neden, diyerek bağırıyordum...Çelebi
Bir kaç gündür Mısra çok dalgındı. Derslerde yanındaki boş sırayla muhabbet ettiğini görmüştüm ama bu başkaydı. Mısra sınıftan çıktığımızda aniden bağırmaya başladı. Acı çekiyordu. Ama garip olan kimse ona dokunmuyordu. Ya da kimse onunla konusmuyordu. En azından biz duyamıyorduk. Çok endişelenmiştik:
- Mısra, iyi misin kime diyorsun.
- Ben size ne yaptım?
- Hic bir şey sakinleş lütfen
- Neden zihnimdesiniz?
- Ne, ne diyor bu Aytekin?
- Neden bana işkence ediyorsunuz?
- Galiba kabus görüyor.
- Ayakta..
- Neden ya neden?
- Mısra kendine gel. Kimse sana bir sey yapmıyor.
Aniden yüzündeki acı ifade donuk bir nefrete dönüştü:
- Ölmeli, diyerek yürümeye başladı. Arkasından gittim ama kafasıyla sınıf kapısının camını kıracağını nasıl tahmin edebilirdim? Mısra kafasında kan ve cam kırıkları ile yere yığıldı. Bense sadece izledim. Ne ara hastaneye getirdiler ben neyle geldim hiçbir şey hatırlamıyordum. Mısra ölüme ilk defa kendi elleriyle bu kadar yaklaşmıştı. Şuan iyiydi ama aklım hala o andaydı. Uyanıkken kabus görmüştü ve kabusu ona kendine öldürtmüştü. Yani denemişti. Mısra galiba artık gerçekten delirmişti. Bunu kabullenmeyerek ona zarar vermiştik. Geçer dediğinde en baştan dinlemeyip psikiyatriste gitmeliydik.>❄️<
- Noldu bana yine mi bayıldım evin önünde.
- Çok sayilmaz makım bu sefer okulda oldu.
- Derste mi, ben uyumuyor muydum en son?
- Yok uyuyordun ama ayakta.
- Neyden bahsediyorsun Aytekin?
- Mısra Aytekin ilk defa bu kadar gerçekçi konuştu. Sınıftan çıktıktan sonra koridorda yürürken aniden bağırmaya başladın. Sonra da cama kafa attın. Cam da durur mu yapıştırdı cevabı, diyerek ayna ile yüzümü gösterdi. Kafam sargı bezi ile sarılmış yüzümün pek çok yeri kesilmişti.
- Üzgünüm Mısra ama artık bir uzmana ihtiyacımız var kızım.Mithat Abinin gözlerindeki korku bana bakan her gözde vardı. Gerçekten delirmiş olabilir miydim? Kimseyi kaybetmemeyi o kadar kafama takıp akıl sağlığımı mı kaybetmiştim? O sesler beni öldürmek mi istedi? Ben kendimi öldürmek mi istedim?
Bilmiyorum. En kötüsü de bu. Canımdan oluyordum ama bunu yapan benken kimin ve ya neyin yaptırdığını bilmiyordum.- Zihnin en büyük düşmanın olunca hiç bir akıl oyununu kazanamazsın-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Şehir
Ficção AdolescenteNe ki bu siyaha olan öfkemiz? En kötü günlere kara deyişimiz. Halbuki en çok beyaz üzer bizi. Kayıplarımızın beyazlara bürünüp dünyamızı bile terk etmesi. Beyaza giden insanın siyah ile tutulan yasları. Aniden gelen inatçı aşkları... -Kaç kişiyi kay...