3

75 7 8
                                    

"Abi hiçbiriniz bana acımadı yaa."

"Oyun böyle oğlum hepimizin amacı birbirini vurmak zaten en çok sen vuruldun diye zırlama. Zaten Drama Queen'den de bu beklenilir ama-"

"Sus be Yang anladık yaa."

"Eeeeee evlere dağılıyoruz o zaman."

"Felix birşey sorucam sana bu cümlen üzerine."

"Tabi."

"Sen niye sürekli eeeeeee diyon. Sadece bugün 24. den sonra saymayı bıraktım." sorduğum soru üzerine herkes Felix'e dönmüş cevap bekliyordu.

"Ne bileyim ben. Ağız alışkanlığı galiba."

Bunun üzerine Jeongin Felix'e bi soru yöneltti.

"Felix D mi C mi?"

"Hadi C diyim bu sefer."

"Önümüzdeki bir hafta boyunca eeeeee demeyi kes."

"Abi alışkanlık ama-"

"Her diyişinde 100 lira borçlusun ona göre."

"Amaaaaaan"

"Neyse beyler benim eve gitmem gerek. Görüşürüz. Hepiniz klozette boğulun."

Hyunjin yine bana sorgulayıcı bakışlarını atarak "Sanada görüşürüz çiçeğim" demişti.

Evin yolunu tutarken bayılmamak için mücadele veriyordum resmen. Lazertag'de öyle bi oynamıştık ki analarımız ağlamış. Sonunda kapının önüne geldiğimde dayanamayıp kapıya yaslandım ve sırt çantamdan anahtarı aramaya başladım. Lan, bi saniye. Evden çıkarken anahtarımı almayı unutmuşum.

"Aklımı seveyim." dedim kendime kısık bi sesle. O ana aklıma bir fikir geldi. Teyzemin evi buraya 5 dakika uzaklıktaydı. Ondan anahtarını ödünç alabilirdim. Yine uflaya uflaya Lia teyzemin evine yürümeye başladım. Bi yandan inşallah yine o meşhur böreğinden yapmıştır da o börekleri bir güzel mideme indirsem diye düşünüyordum. Evine geldiğimde zili çaldım. 1 dakika? Hayır resmen 6 dakika 38 saniyedir zile basmama rağmen kapı açılmıyordu. Aaaaa. Tabi ya. Perşembe günü onun gezip tozma günüydü. Tabi evde olmazdı. Baktım çözüm yok karşıdaki parka gidip beklemeye karar verdim. Kendimi salıncaklardan birine otutturmuş ve yine kulaklıklarımı takarak müzik dinliyordum. Bi an farkında olmadan gözlerim kapanmış. Uyandığımda hemen saati kontrol ettim. Saat sabahın 2 buçuğu falandı. Kendimi  nasıl böyle hayvan diye uyudum diye sorgularken aynı zamanda gözlerim annemin cevapsız aramalarını bulmuştu telefonda. Bunu görür görmez annemi geri aradım. Telefonu açtığında yorgun sesi gelmişti kulağıma.

"Jisung?"

"Anne özür dilerim evden çıkarken anahtarı unutmuşum, Lia teyzem de evde yoktu, bende parkta uyuya kalmışım hemen eve geliyorum şimdi."

" Bende endişelenmiştim senin için. Telefonunu açmıyorsun, eve geldim evde de yoksun. Bende arkadaşlarında kalmışsındır diye düşünmüştüm."

"Valla özür dilerim."

"Ben anahtarı dışarı paspasın altına koyarım sen kendin girersin. Ben daha fazla beklemeden yatıcam."

"Tamam anne anahtarı koyup yat sen bende gelip yatarım hemen zaten. İyi geceler sana."

Telefonu kapatıp salıncaktan kalkmıştım ki hemen yanımdaki salıncakta oturan ve boş boş caddeyi izleyen boyası aktığı için sarışına çalan saçları olan çocuğu gördüm. Bunca zamandır onu farketmediğim için gerçekten kör ve sağır olmam gerekiyordu.

"Hey sen iyi misin. Bu saatte ne yapıyorsun? Bence seninde evine gitmen lazım. Seninde ailen endişelenir."

Çocuktan bir çıt yoktu. Tam arkamı dönmüştüm ki "Ailem mi?" demişti.

"Ne kadar komiksin gri saçlı çocuk." bunu söylerken aynı şekilde kıkırdıyordu.

"İyi olduğuna emin misin? İstersen birlikte gidebiliriz."

"Lütfen sadece git ve konuşma."

"Tamam ama sende lütfen dikkatli ol"

Parktan yavaş adımlarla uzaklaşırken daha demin yaşadığım konuşmayı düşünüyordum. Acaba ailesine birşey mi olmuştu. Neyse dedim kendi kendime. Eve çoktan varmıştım. Kapıyı açtığım gibi odama sürükledim kendimi. Üstümü dolabımdan çıkardığım yeni lacivert pijamalarla değiştirip kendimi yatağın huzurlu kollarına esir verdim. Aklımdan birkez daha o çocuk geçti ama çok düşünemeden uyuyakalmıştım.

...

Spor Salonu | Minsung ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin