19

78 3 10
                                    

Eveeet, geldik yine bizim mekana. Burdan ölümüz çıkacak be aq. Daha ne kadar kalcaz amk. "Jisungieee." Minho arkamdan bana sarılmıştı. "İyi misin Minho?"

"Sen iyi misin?"

"Evet?"

"O zaman bende iyiyim."

Arkamdan boynuma sarılan eller sıkılaşmıştı. "Hyung, nefes alamıyorum." Hemen benden ayrılıp vücudumu kendisine doğru çevirmişti.

"Ne! İlacın nerde! Özür dilerim! Kafamı skeyim benim hata-"

"Sakin ol, kriz geçirmiyorum. Sadece kollarını çok sıktın."

"Beni korkuttun Jisung." Bu sefer kafasını göğsüme gömüp kollarını belime sarmıştı. "İyiyim Hyung merak etme."

"Hyung?"

"Minho dedim."

"Heh şimdi oldu."

Ufak kıkırdadığıda o da bana katılmıştı. "Jisung şu köşeye oturalım mı. Seninle konuşmak istiyorum. İyisin değil mi?"

"Merak etme. Bi krizdi geldi geçti, iyiyim şuan."

İkimiz de yan yana bir köşeye oturduğumuz zaman Minho bi anda yerinden kalmış ve beni de kolumdan tutarak kaldırmıştı. "Soyunma odasında konuşalım."
İkimiz de odadaki oturaklara yan yana oturunca Minho konuşmaya başlamıştı. "Bak Jisungie. O gün seni parkta iyiki görmüşüm. Ben bu kadar güldüğümü hiç hatırlamıyorum. Sen sağladın bunu. Kendime ev almak üzereyim. Babam hastane olayını duymuş ve bana yüklü miktarda para göndermiş. Yani artık alabilirim, ve alacağım da. Seni de alacağım eve davet ediyorum. Benimle yaşıyabilirsin. Tabi bu senin isteğine bağlı." Başını öne eğmişti Minho. Utanıyor gibiydi. Parçalar zihnimde yavaş yavaş oturmaya başladı. Bana annemi unutturmaya çalışıyordu, iyi anlamda.

"Tabiki de isterim Minho."

"Ne zamandan beri bu kadar çekicisin Jisung?"

"Ne de-"

Lafım yarım kalmıştı ki Minho aniden beni oturaktan ittiği gibi odanın ortasında duran dolaplara doğru itmişti. "Napıyorsun sen! Kamer-"

"Soyunma odasında kamera yok Jisung."

Elleri bedenimi sardığı gibi kendini bana yaklaştırdığında nefesim kesildi. Alt vücutlarımız temas ettiğinde bi ses çıkarmamak için dudağımı ısırmıştım. Boynunu eğip dudaklarını boynuma bastırdığında resmen beni ısırmaya başlamıştı. "Minho napıyorsun sen."

"Güven bana."

Elleri vücudumu gezerken kendimi kaybetmemek için zor tutuyordum. Kendini biraz bana sürünce kısık bi şekilde inledim. Minho duyduğu sesimle dudaklarını boynumdan çekip suratlarımızı yakınlaştırmıştı. "Bence artık söylememe gerek bile yok, ama usül bu. Sevgilim olur musun Han Jisung?"

Duyduğum söz ile kalbim durmuştu resmen. Bana istekli gözlerle bakıyordu. "E-Evet Minho."

"Güzel o zaman."

Dudaklarıma bi anda yapışınca nefessiz kalmıştım. Dudaklarımızın değmesiyle şaşkınlıktan araladığım dudaklarımın arasından dilini gönderince dili damağımı talan etmeye başlamıştı. Ben ise ne yapamayacağımı bilemeyip kollarımı boynuna sardım. Dudaklarını ayırırken yüzlerimizin yakınlığını hala koruyordu. "Kaç yaşındasın Jisung?"

"17."

"Doğum günün ne zaman."

"14 Eylül."

"Güzel o zaman, 18 olmana çok bişey kalmamış."

"Neden sor-" Sorumu bitiremeden yine dudaklarıma kapandı.

Eli bacaklarıma uzandığında onu istemsiz bi şekilde kendime çektim. Nefessiz kalıp dudaklarımı ayırdığımda o da kendini benden çekmişti hızlı bi şekilde. "İyi misin?! Nefes alabiliyorsun değil mi? İlaçlarını getireyim mi?"

"Sakin ol, iyiyim."

"Özür dilerim biraz fazla oldu galiba."

"Endişelenme Minho."

Ona tekrardan yaklaşıp dudaklarına ufak bi öpücük kondurduktan sonra odadan çıktım. O ise arkamdan bana bakıyordu.

...

(Beklenmedik bişeydi değil mi. Böyle çarparım işte adamı.)

Spor Salonu | Minsung ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin