16

52 6 3
                                    

Minho'nun bakış açısı

"Tamam Hyunjin, sonra konuşuruz olur mu? Yorgunum da."

"Tamam. Dikkat edin kendinize!"

Telefonunu kapatıp yanı başına koymuştu. Doğrulduğu yatağa tekrar uzanırken çenesinin titrediğini farkettim. Pikeyi boynuna kadar çekti ve sessiz bi şekilde ağlamaya başladı Jisung. Omuzları kalkıp kalkıp iniyordu. Onun bu halini görünce benimde gözlerim dolmuştu. Gözlerini kısmış, haykırmak istiyordu belki de. Çok sevdiği annesini kaybetmişti, bunu kaldırması zamanını alacaktı. Yavaş bi şekilde kapıyı açıp odaya girdim. O da beni farketmiş olucaktı ki inip kalkan omuzlarını dizginlemeye çalışmıştı. Yatağın sağ yarısında kıvrıldığı için sol kısmına geçip yatağa oturdum. Bi kolumu ona atmıştım. Onu rahatlatmaya çalıştığım kelimeler bir fısıldama olarak çıkmıştı ağzımdan. "Merak etme Jisungie. Ben her zaman yanında olacağım. Her ne olursa olsun, seni bırakmayacağım. Bana güveniyor musun?" Başını sallayarak onaylamıştı beni. "Kendini tutmana gerek yok, rahatlat kendini. Dilediğince ağlayabilirsin. Bende seninle ağlayacağım." Omuzları tekrardan hareketlenmişti. Üstüne attığım elimle onu sıvazlamaya başladım. Aynı zamanda ise onu rahatlatmak için bir şarkı mırıldanıyordum.

"Sessiz sesini dinleyeceğim."
"Zihnimin diğer tarafında kayboldum,
o yüzden artık yorulmuyorum."
"Kapıdan içeri kitlenen sensin."
"Sadece sessiz çığlıkları duyabiliyorum. Saklanıyordun. Sessiz çığlıklar."
"Bana sessizce sakladığın gözyaşlarını gösterebilirsin."
"Kendi kendime konuşmaya alışkınım ve şimdi bana söyleyecek misin?"
"Acı çeken bir tek sen olma."

"Bana sessiz ağlamanı ver..."

Şimdi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu Jisung. Doğrulduğum yatağın içine gömüldüm ve diğer kolumu da uzatarak Jisung'u sarmaladım. Onun bu haliyle benim de gözümden yaşlar dökülüyordu. Onu biraz daha kendime çekip sırtının bana dayanmasını sağladım. Bu hareketimle o da kendini çevirmiş ve suratını omzuma gömmüştü.

Bi süre sonra kucağımda uyuyakalmıştı. Onu uyandırmamaya dikkat ederek başını yastığa koymasını sağladım ve yavaşça yataktan doğruldum. Odasından çıkıp hemen karşısındaki kendi odama girip uzadım yatağa. Biraz kafamı dinlemem gerekti. Çünkü o şuan acı çekerken bende onun acısıyla deliriyordum. Cebimin titrediğini hissedip çalan telefonumu aldım ve yanıtladım. "Alo, Chris?"

"Kanka, okulda adınız duyuruldu. Bende bi arayım dedim. Yanındaki çocuk ve sen nasılsınız?"

"Ben iyiyim ama aynı şeyi Jisung için söyleyemem. O çocuğun adı Jisung'muş Chan. Sana anlattığım o çocukmuş."

"Ne olduğunu açıklayabilir misin. Bize rahatsızlandığı söylenildi de."

"Şimdi öncelikle o hasta değil. Kendisinin astımı var. Biz voleybol oynarken ciddi bir kriz geçirdi ve bu nedenle kaldırıldı hastaneye. Başta geçirmişlerdi ama sonra..."

"Bak, eğer zorlanıyorsan anlatmak zorunda değils-"

"Hayır, sorun değil. Aynı günün akşamı uyutulurken kalbi durdu. Ama şuan bir mucize eşliğinde hayatta. Fakat bugün annesinin bir trafik kazasında kaybettiğini öğrendik. Daha demin ağlıyordu. Şimdi uyuya kaldı."

"Valla üzüldüm kanka yaa. Uyanınca bende konuşsam şu Jisung'la. Hem anlatmıştın bana. Bi sınayım çocuğu. Bu durumdayken olmaz gerçi ama uygun bir zamanda."

"Nasıl sınıycan çocuğu."

"Bana onu nasıl anlattığını unuttun ga-"

"Tamam tamam, ayrıca gerek yok."

"Tamamdır. Seungmin telefonu kapatmamı yoksa kıracağını söylüyor. Gitmem lazım."

"Hayatta kalma konusunda bolşans."

Telefonu kapatınca odama Yeji gelmişti. Onun gelmesiyle yattığım yerden doğrulmuştum. "Dün kan testini yapmayı unutmuşum. Lütfen kolunu uzatır mısın?" Kolumu sıyırıp ona uzattığımda işini hemen halletmişti. "Kusura bakma, bugün biraz yoğunum. Yanına sonra geleceğim."

"Merak etme."

Beni başıyla onaylayıp odamdan çıkmıştı. Bende tekrardan yatağa uzanıp pozisyonumu almıştım. Aklım hala Jisung'daydı...

...

Spor Salonu | Minsung ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin