5

70 7 0
                                    

Tam tamına 2 buçuk saattir bekliyorduk şaka gibi. Gelen gideni geçtim dışardan bi ses dahi gelmiyordu. Acaba bizim beden hocası dersi unuttu da sınıfta bunu fırsat bilip dersi kaynattı. Telefonumu tekrar elime alıp bizim tayfayı aramayı denedim. Ama açan yoktu. Bunun üzerine whatsapp grubundaki mesajlarımı kontrol etmeye karar verdim.

Beyinsizler Müdürlüğü

Jisung
Abi
Heeeeeey
LAN NİYE KİMSE TELEFONUNU AÇMIYO
HANİ GELİYODUNUZ
NERDESİNİZ LAN
Lan 1 buçuk saat falan oldu
Bİ ÇOCUKLA KİTLİ KALDIM OÇ 'LAR
ULAAAAAAAAN!

Mesajlarımı kimse görmemiş. Ben onları bi bulayım. Gelmişini geçmişini... neyse. Oflayarak kafamı yasladığım duvardan çektim ve karşımdaki duvarda başını dik bi şekilde yaslayarak uyuyan çocuğa baktım. Onu incelerken kafasının bi anda yana düşmesiyle uyandı. Sırtı ağrımış olucak ki suratını buruşturmuş bi biçimde elini sırtına koymuştu. Suratını tekrardan düzeltince gözleri bi anda beni buldu ve bir göz temasına girmiş olduk. Göz temasına girdiğimizi farkettiğim an başımı eğerek onunla olan bakışmamızı kestim. Nedendir bilmem ama bundan utanmıştım. Çocukta ben kafamı eğince küçük bi sırıtışla yanıma gelmiş ve bana tepeden bakıyordu. Tabi bende ona bakamıyordum. Bu niye başımda dikiliyo diye düşünürken oda bi anda çökmüş bi şekilde suratımı incelemeye başlamıştı. Bu durumda yüzümdeki kanlar yanağıma basmaya başlamıştı ki bana sorular sormaya başladı.

"Saati söyler misin?"

"Saat 2:58."

"Kaçıncı sınıfsın?"

"11"

"Oh güzel o zaman benden 1 yaş küçük olmalısın. Tek mi yaşıyorsun?"

"Hayır annemle yaşıyorum. Annem zaten dün
benim için endişelenmişti."

"Oh güzelmiş."

"Neden bana böyle sorular soruyorsun?"

"Sadece seni bilmek istiyorum. Soramaz mıyım?"

"Sen değil miydin bana adını söylemeyen ve muhattap olma diyen?"

"Madem çıkamıyoruz şuan beraberiz değil mi? Adım Minho bu arada. Lee Minho."

"İyi. Tanıştığımıza sevindim. Sen benden bi yaş büyüktün demi? O zaman 12. sınıf olmalısın."

"Evet megazeka."

Tam bir of çekecektim ki hoparlörden müdürün sesi yankılandı.

"Değerli öğrencilerim okul müdürünüz konuşuyor. Şuan okulumuzda tehlikeli bir virüs salgını gerçekleşti. Fakat bu virüs maske takınca korunabileceğimiz bi şey değil. Ondan dolayı kimse okulda gezmesin diye herkesi odalara kitlemek zorunda kaldık. Bu ne kadar sürecek bir bilgimiz yok fakat okulda yeteri kadar önlem alınınca siz öğrencilerin başka bir yere sevkedileceği hakkında bilgimiz var. Bu süreçte sağlık görevlileri sizlerin bulunduğu odaların kapılarının önüne yemek ve su bırakacak ve hergün virüs testinden geçiceksiniz. Lütfen dikkat edelim ve salgını durduralım sevgili öğrencilerim. Lütfen bu zorlu süreçte iyi geçinmeye ve dikkatli davranmaya da özen gösterelim."

Bi dakka, ne? Ben şimdi bu çocukla ne kadar süreceği bilinmeyen süreç boyu baş başa kaldım. Allahııııııım. Resmen cehennem çukurunun içine düştüm. Napçam lan ben.

"Lütfen bana bakar mısın?"

"Üzgünüm şuan iyi değilim."

"Ellerin titriyo Jisung." bunu demesiyle ellerime baktım. Deli gibi titriyordum resmen. Vücut ısım yükseliyordu. Şuan kriz geçiriyordum! Titreyen ellerimle cebimdeki astım spreyini bulduk ve iki doz aldık. Evet doğru dedim, aldık. Oda elini cebime sokmuş. Bişey aradığımı anlamıştı ve titrediği için bulamadığım elim yerine o bulmuştu spreyimi. Spreyin kapağını açıp salladıktan sonra ağzıma götürmüş ve içinden iki doz çekmemi sağlamıştı.

"Daha iyi misin?"

"Evet, sanırım."

"Sanırsam astım hastalığın var."

"Ne yazıkki evet."

"Peki iyiysen şimdi suratıma bakar mısın."

"....."

"Ben konuşurken göz teması isterim." bunu demesiyle başımı kaldırmıştım. Onu benim suratımı incelerken buldum. Yıpranmış ve sarıya çalan saçları, kahverengi gözleri ve dolgun dudakları ile bana bakıyordu. Ben ise kıpkırmızı olmuştum ona karşı. İyi miyim ben ya. Bu çocuk benimle göz göze geliyo bende burda kıpkırmızı oldum. Zaten dibimde. Bu düşünceyle kafamı tekrar eğip gözlerimi sıkıca kapattım. Bunu yapmamla bi parmak çenemin altını bulmuş ve yavaş bi şekilde başımın kalkmasını sağlamıştı. Bende bu duruma karşı gözlerimi açmış ona bakıyordum.

"Göz teması istediğimi söylemiştim."

"Benim çok uykum var, bence uyuyalım ha ne dersin?"

"İkimizde daha demin uyumuyormuyduk Jisung." bu çocuk adımı söyledikçe deli oluyordum.

"Ben tam alamamışım uykumu hala uykuya ihtiyacım var." Bunu dememle birlikte kapımız tıklanmıştı.

...

Spor Salonu | Minsung ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin