bölüm üç
"kaç darbe yeter öldürmeye?""Herkes kütüphaneye!" Matematik hocasının bağırmasıyla kafamı sıradan kaldırdım. Kaçıncı derse gelmiştik, bu hoca neden bağrıyordu, herkes neden ayaklanmıştı?
Ayılmaya çalışan bakışlarımla etrafa bakarken Beril'i gördüm. Kitaplarını çantasına koyuyordu.
"Noluyor ya?" dedim sıranın üstünden tamamen doğrulurken. Kollarımı geriye doğru açıp ayı gibi esnerken "Ağzını kapat ağzını." dedi Beril.
"Nereye böyle?" derken sürü psikolojisiyle ben de masanın üstüne koyduğum birkaç kitabı çantama attım.
Ayt fizik?
Ben eşit ağırlıkçıydım. Bu kitabın bende ne işi vardı? Neyse, çok düşünmemek lazım diyerek çantanın ağzını kapattım ve "Lan nereye?" dedim Beril'e.
"Of son iki ay kaldı diye artık iki saat kütüphanede soru çözümü yapacakmışız." dedi Beril.
Kabus gibi ya, nefret ediyordum bu okuldan. Hakancım olmasa çekilecek dert değildi valla.
"Hadi kalk." Beril beni ayağa kaldırmaya çalışırken yüzümü buruşturdum. "Tüm on ikiler mi var bu soru çözümünde?" Beril kafasını aşağı yukarı salladığında derin bir nefes aldım. Şıllık Ceyda'da orda olacaktı. Eğer bir yamuk yaparsa bu sefer kimse elimden alamazdı onu.
Çantamı omzuma atıp sınıftan çıktım ve sayısalların katında bulunan kütüphanenin önüne geldim. Yamyamlar bütün güzel yerleri kapmışlardı. Benimse uyumak için sessiz sakin bir yere ihtiyacım vardı. Beril direkt koşarak gözetmen öğretmenin önünde olan sırayı kaptığında ben de arka köşelerde bir sıraya geçtim. Çantamı sıranın üstüne atıp başımı da çantaya yerleştirip gözlerimi kapattım. Çok değil, birkaç dakika sonra birisi kafamın altındaki çantayı çekmişti. Yüzüm hafif bir şekilde sıraya çarparken dehşetle kalktım yattığım yerden.
"Napıyorsun sen ya, ben sana bana bulaşma dememiş miydim oğlum?" Asır Çağan beni umursamadan yanımdaki boş yere yerleşiyordu. "Sana diyorum, defol başka yerde çöz sorunu." Bana cevap vermedi, ufak bir göz gezdirdiğimde çantasının olmadığını fark ettim. Asır Çağan Dağtekin, okul birincisi, sayısalların gözdesi, soru çözümüne çantasız mı gelmişti?
Şok.
Benim çantamı alıp, aynı benim az önce yaptığım gibi çantanın üzerine kafasını koyduğunda "Napıyorsun ya benim yastığım o!" dedim.
"Çağıl! Sessiz ol!" Hoca beni uyardığında sinirle Çağan'ın koluna bir darbe indirdim. Etkilenmemişti bile. Gözlerini kapatmış uyuyordu.
Yüzsüze bak ya, kafamın altındaki çantayı çekmiş kendine yastık yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAK GÜVERCİNİ
Novela JuvenilBiz seninle bir yangın başlattık. Şimdi ne gözlerinde taşıdığın okyanus, ne de senin kurtulmak için verdiğin çırpınışlar bu yangını söndürebilir. Kabul et Çağıl, ikimiz de yanacağız.