bölüm 9
"hayatın yükü omuzlarında değil gözlerindeydi."24 Mart 2004 tarihinde, pek işlek olmayan bir kafenin tuvaletinde doğmuşum. Annem çalıştığı kafenin sahibi sayesinde beni dünyaya getirebilmiş. Tam olarak 2 kilo 700 gram dünyaya gelmişim ve küçücük bedenimi elinde tutarken tuvalete atıp sifonu üzerime çekmeye çalışmış annem. Patronu engel olmasaymış şu an lağam çukurunun içinde çürümüş bir vaziyetteymişim yani.
Sonra beraber olmayan annem ve babam evlenmek zorunda kalmışlar. Annemin ailesi büyük olay çıkarıp ne beni ne de annemi kabul etmiş. Babamın ailesi ise ufak bir yardım yaptıktan sonra ne aramışlar ne de sormuşlar. Amcam ve babamın beraber yaşadığı bodrum katında, henüz iki aylık olan Beril'le beraber büyümüşüz.
Sonra ben on iki yaşına geldim, annem beni terk etti, babam için yok hükmündeydim, sayısız disiplin ve kınama cezası, okuldan atılma, kavgaya karışıp başımı derde sokma gibi vukuatlardan sonra babam beni yola getirmek için şiddete de başvurmaya başlamıştı.
Annem, babamdan boşanamamıştı. Babam anneme deli gibi aşıkken gitmesini kabullenememiş, boşanma davasını da açtırmamıştı. Ama annem her şeye rağmen gitti, hâlâ evli olmalarına rağmen izbe bir pavyonda her gece başka adamların koynuna girdi.
Evlilik böyle bir şey miydi?
Geride kalan başıboş bir çocuk, çocuğuyla düşman bir baba, pavyon köşelerinde eskortluk yapan bir anne.
Aile demek bu muydu?
"Çağıl tepki vermeyecek misin? Evleniyoruz diyorum." Şaşırmıştım aslında, fakat artık o kadar hissizleşmiştim ki Çağan'a tepki bile veremiyordum. Sadece bakıyordum, boş boş bakıyordum ama hiç bir şey göremiyordum.
"Öldürürüm kendimi." dedim kısık sesimle.
"Ne?"
"Benim kendime sözüm var Çağan." Sesime yerleşmiş nefret bakışlarımda da vardı, emindim. Öyle ki Çağan'ın gözlerindeki hayal kırıklığını görebiliyordum. "Hayatım boyunca kimseye aşık olmayacağım. Kimseyle evlenmeyeceğim, kimseyi hayatıma almayacağım. Duydun mu? Gerekirse beni öldürsünler, ama evlenmeyeceğim. Ne seninle ne bir başkasıyla."
"Sadece kağıt üzerinde."
"Ne üzerinde olursa olsun, hayır."
Çağan elini ensesine attı ve başını eğdi. Derin bir nefes aldıktan sonra bana baktı.
"Bak Çağıl. Olay senden ibaret değil. Beril'i düşün, amcanı, yengeni.. Onların da hayatı tehlikede. Hem kendini hem onları kurtaracaksın. Başka yolu yok. Sadece soyadın değişecek."
Kafamı sağa sola salladım. Dünya nüfusu yarıya inse, bütün ailemin izi evrenden silinecek olsa bile olmazdı. Olamazdı. Küçüklüğümden beri erkeklerden nefret eden biri olarak büyümüştüm, zaten babamın soyadını taşıyor olmak benim için işkence gibiyken şimdi de bir başka erkeğin soyadını alamazdım. Almayacaktım.
"Hayır diyorum Çağan. Duydun mu? Hayır!"
*
"Evet."
Alkış sesleri kulağımı doldururken suratımı buruşturdum. Çağan'ın imzalayıp bana doğru çevirdiği deftere umutsuz bir bakış gönderip ben de imzamı attım.
Evlenmiştim.
"Oh! Gelinimiz var damadımız var. Gelin dostlar düşman çatlatalım dostlar! Kız, Çağıl! Kaldır kocanı dans edin kız. Oturmaya mı geldik?! Berkaağğğyy!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAK GÜVERCİNİ
Teen FictionBiz seninle bir yangın başlattık. Şimdi ne gözlerinde taşıdığın okyanus, ne de senin kurtulmak için verdiğin çırpınışlar bu yangını söndürebilir. Kabul et Çağıl, ikimiz de yanacağız.