11

330 39 16
                                    

bölüm 11
"🦦"

Tam olarak beş gündür bu aptal evin içine hapsedilmiş durumdaydım. İstisnasız her gün dört andavalın yüzünü görmüş, üstelik bütün öğünlerimi onlarla birlikte tüketmiştim. Akşamları Berkay, Batu, Egehan ve Çağan bahçede oturuyor ve derin bir iş muhabbetine dalıyorlardı, ben de canım sıkıldıkça yanlarına inip hiçbir şey anlamadığım muhabbetlerine dahil olmaya çalışıyordum. Dördü de beni umursamıyor, söylediğim lafları geçiştirip kendi aralarında konuşmaya devam ediyorlardı.

Yine öyle bir durumun içindeydik şu an. Saat kaçtı bilmiyorum ama hava çoktan kararmıştı. Egehan, aralarında en küçük olduğunu belli edercesine sürekli konuştukları konudan bağımsız şeyler söylüyordu ve ben de onun söylediği şeyleri komik bularak gülüyordum. Sonra benim gülmemi komik bulan Egehan gülüyordu ve onun gülmesini komik bulduğum için ben daha çok gülüyordum. Sonunda ikimiz de susup bir anda ciddileştiğimizde "Asır, mesele çok uzadı. Bir an önce gidip halletmemiz gerekiyor." demişti Berkay.

"Halledeceğiz de.." dedi Çağan sıkıntılı bir sesle. "Bizi çok zorlayacak." Neyden bahsettiklerini anlamasam da ilgiyle onları dinliyordum.

"Asır, çok zorlayacaksa bırak boşver. Hem bu aralar çok işkolik oldun, sal biraz." dedi Egehan. Onu onaylamak istercesine kafamı aşağı yukarı sallamaya başladım ama gözüm bahçedeki bir noktaya takıldığı için farkında olmadan kafamı sallamaya devam etmiştim. "Çok doğru söylüyor." dedim gözlerimi kısmış odaklandığım noktayı incelerken gayet ciddi bir şekilde, sonunda kafamı sallamayı kesip gözlerimi Çağan'a çevirdiğimde garip bakışlarla beni izlediğini gördüm. Ne bakıyorsun der gibi kafamı sakladığımda sabır çekerek önüne döndü.

"Ya bu niye burda? Eve girsene sen. İş konuşuyoruz." dedi Berkay. Gözlerimi kısmış korkutucu olduğunu düşündüğüm bakışlarla Berkay'a bakarken "Sanane." dedim. "Sen gir eve." dedikten sonra Egehan da konuya dahil oldu. "Aynen, rahatsız olanlar gidebilir. Bu arada ortaya söylüyorum yaran varsa gocunabilirsin Berkay." dediğinde aynı anda birbirimize bakıp göz kırptık ve ellerimizi beşlik çaktık.

"Egehan, seni dünya tarihi üzerinden silerim oğlum. Bir daha bana Berkay değil, abi diyeceksin. Beş yaş büyüğüm lan ben senden."

"Devede de boy var." dedi Egehan.

"Ne alaka amına koyim?"

"Ne bilim amına koyim."

"Egehan." Çağan'ın uyarıcı sesiyle birlikte Egehan'ı savunmak için ağzımı aralamıştım ki "Çağıl." dedi bu sefer Çağan.

"Buyur abi?" dedi Egehan. Onu taklit ederek "Buyur abi?" dediğimde Çağan çatık kaşlarıyla bana döndü. "Beni de koruma olarak alabilirsin. Baya iyi iş, maaşı ne kadar?" dediğimde Batu konuştu.

"Aynen. Çatışmanın ortasında tırnağım kırıldı diye ağlarsın." dediğinde elimi havaya kaldırıp Batu'nun koluna sertçe vurdum ama hissettiğim acı yüzünden bağırmıştım. "Aa! Tırnağım kırıldı!" diyerek zar zor uzattığım serçe parmağımın kırılan tırnağına baktım üzüntüyle.

"Üzülme, protez tırnak yaptırırız." dedi Egehan kırılan tırnağıma bakarken.

"Egehan, yardımın dokunmuyor bari kafa ütüleme. Çağıl'ı da al, gidin hadi." dedi Çağan. Egehan tırnağıma bakmayı kesip "Ama abi, kızcağızın tırnağı kırılmış. Yardım etmeyeyim mi yani? Tamam sustum hadi iş konuşalım." dedi. Kırılan tırnağımı boşverip aynı Egehan gibi ciddileştim ve "Hadi iş konuşalım." dedim. Sana noluyor? Bi geri bas.

"Yok, normal bir kafa değil bu." diye mırıldandı Berkay. Cevap vermediğimde kendi aralarındaki iş muhabbetine geri dönmüşlerdi. Bir süre sonra sıkıldığım için ayaklanmıştım ki "Nereye?" dedi Çağan.

SOKAK GÜVERCİNİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin