bölüm on dört
"bir kurşuna bedel bütün ihanetler."
Bir yangını, hiç yanmamış birisine anlatamazdınız.Ben, doğduğumdan beri içimde büyüyen ve son altı senede dumanı ciğerlerimi delen bu yangını hiç bir zaman anlatamamıştım. Beni anlayacak birisi yoktu, benim kadar kül olmuş birisini henüz tanımamıştım.
Küçüktüm, babam işi olduğunu söyleyip sürekli evden giderdi. Çekmecesinde sakladığı silahları görürdüm bazen, kapının önünden siyah takım elbiseli adamlar alırdı onu. Amcamla gizli gizli konuşurlardı, amcam 'Belaya bulaşma Ferhat.' dedikçe babam daha da çok bulaşırdı.
Annem neden gitti bilmiyorum. Babama aşık mıydı, bilmiyorum. Ama babam anneme çok aşıktı. Anneme olan aşkından beni bile yakardı, yakmıştı da zaten. Annem gitti, babamla benim bir bağım kalmadı. Gerçi, annem varken de bir bağımız var sayılmazdı ama öyle ya da böyle aileydik.
Altı sene önce, her şey o iğrenç günün sabahında başlamıştı.
O sabahın gecesinde benim çocukluğum gitmişti, tek gecede on yaş büyümüştüm. Sonra.. Annem gitmişti. Artık kendini büyütmek zorunda olan bir çocuk olmuştum ben.
Okula tek gitmiştim, yengem Beril'in saçını her sabah güzel güzel tarardı. Renkli tokalar takardı. Bir sabah, Beril'i yine renkli tokalarını takmış, amcamın elinden tutarak okula doğru gidiyorken görmüştüm. Sonra eve koşmuştum çocuk aklıyla. Makası elime alıp saçlarımı kesmiştim kesebildiğim kadar. Annem taramıcaksa saçımı, Beril gibi renkli tokalar takamayacaksam saçsız kalırım daha iyiydi.
O günden sonra saçımı hiç uzatmadım.
Şekli düzeldi ama hep kısacık kaldı. Boyu hiç çenemi geçmedi.
Ellerimi karnımın üzerinde birleştirmiş, sağ ayağımı sol ayağımın üstüne atmış yatakta uzanıyordum. Tavana diktiğim boş gözlerim odanın içinde dolaştı. Bomboştu, hayatım, bakışlarım, bu oda.. Her şey o kadar boştu ki zihnimde bir şeyleri tutamıyordum artık. Aldığım her nefes ciğerlerime batıyordu, yaşadığım her an ömrümden beş sene çalıyordu.
Yatağın üzerinden kalktım ve sıkıntıyla bir nefes saldım dışarıya. Ardından, bulunduğum odadan çıkarak merdivenlere yöneldim. Basamakları seke seke indikten sonra salonda üç andavalı göremediğim için mutfağa geçmiştim. Oradalardı, mutfak masasına oturmuş kahvaltı yapıyolardı.
"Günaydın.." dedim mırıldanarak. Berkay kısa bir bakış atıp önüne döndü, Egehan "Günaydın!" diye bağırdığında şok ifademle ona baktım.
Gün aydığı için mutlu olacağımız bir hayatımız mı var Egehan?
Batu ise yemek yediği için sadece başını sallamıştı ve tabağındakileri ağzına doldurmaya devam etti. Yalan yok, ben de acıkmıştım. Sandalyeye oturup önüme bir tabak aldım, ben daha çatala uzanmadan Batu tabağıma bir şeyler doldurmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAK GÜVERCİNİ
Dla nastolatkówBiz seninle bir yangın başlattık. Şimdi ne gözlerinde taşıdığın okyanus, ne de senin kurtulmak için verdiğin çırpınışlar bu yangını söndürebilir. Kabul et Çağıl, ikimiz de yanacağız.