**Bir Ailenin Gölgesinde: Aden'in Mücadelesi ve Yeniden Başlangıcı**
Elbette, yazım yanlışlarını düzelteceğim:
---
Kapıyı açtığımda içeride bir sürü insan vardı: 6 genç erkek, küçük bir bebek, bir tatlı hanımefendi, iki yaşını almış birey. Bunlar kim mi? 4 abim, bir ikizim, bir erkek kardeşim, bir yengem, bir yeğenim, bir annem ve bir babam.
Ben hayatım boyunca asla sevgi görmemiş biriydim. Çok zorluklarla baş ettim, çok şey yaşadım, çok kişi kaybettim ama hiçbir zaman yılmadım, hiçbir zaman yıkılmadım. Bir aile istemiyorum, istemeyeceğim de ama içimdeki o yaralı küçük kız "Bir aile istiyorum" diye yalvarıyor bana. Kıramıyorum o küçük kızı, yapamıyorum. Zaten yeterince kırdılar, bir de ben kıramıyorum.
Annem Sevim Hanım beni hemen içeri davet etti. Ayakkabılarımı çıkarsam mı çıkarmasam mı diye düşünürken postallarımın çamurlu olduğunu hatırladım ve ayakkabılarımı çıkarmaya başladım. Ta ki Sevim Hanım seslenene kadar:
"Kızım, çıkarma, önemli değil, kalsın."
Ben de Sevim Hanım'ın dediğini dinleyerek ayakkabılarımı çıkarmadım ve içeri girdim. Bizi büyük bir salon karşıladı, daha çok gri ve beyaz ağırlıklıydı. Tek tek içerideki insanları incelerken abilerimin, ikizimin ve kardeşimin bana nefretle baktıklarını gördüm. Annem ve babam korku ve özlemle bakıyorlardı, yengem ise sorgulayıcı bir biçimdeydi.
Bir süre sonra yanımıza bir hizmetli geldi ve yemeğin hazır olduğunu söyledi. Hep beraber yemek sofrasına geçtik. Yemek yerken bir süre sonra Sevim Hanım bana dönerek:
"Kızım, seni tanımak istiyoruz, lütfen biraz kendinden bahseder misin?"
"Siz sorun, ben cevaplayayım."
"En sevdiğin yemek nedir? Ya da bir şeye alerjin var mı?"
Benim dağlarda böcek yemişliğim bile vardı, hayatta yemek ayırt etmezdim. Bu şeyleri aklımdan geçirirken tabii ki de bunları söylemedim. Ona şu cevabı verdim:
"Yemek ayırt etmem ama mantı ile sarma favorimdir."
"Peki, en sevdiğin renk ne?"
"Siyah ve bordo. Sebeplerini sorarsanız, siyah karanlığı temsil eder, bordo ise çok asil bir renk."
"Anladım kızım. Peki, sevgilin var mı? Ya da sevdiğin, evlendiğin biri?"
Tam cevap vereceğim sırada abilerden Egemen atladı:
"Anneciğim, yanlış soru. Sevgilin var mı değil, kaç tane sevgilin var? Kim bilir kaç kişinin altına yatmıştır."
"Hayır, Sevim Hanım, şu ana kadar hiçbir zaman sevgilim olmadı ya da kimseyi sevmedim. Demek ki Egemen, sen çok kişinin altında ya da üstünde yatmışsın ki biliyorsun bu tür şeyleri, değil mi?"
"Ne saçmalıyorsun? Ben niye birinin altına yatayım, sen miyim ben?"
"Asıl sen niye saçmalıyorsun? Ben sizin bu saçma sapan imalarınızı dinlemek için buraya gelmedim. Birçok şey yaşadım, siz de birçok şey yaşamış olabilirsiniz ama ben size önyargılı davranmıyorum. Sözlerinize dikkat ediniz. Lakin biraz daha sözlerinize dikkat etmezseniz kendimi tutamayacağım."
"Sen bizi tehdit mi ediyorsun? Ne yapabilirsin ki bize?" diye ortaya atladı Selim.
"İnan bana, aklına ermeyecek birçok şey yapabilirim ve bunları yaparken vicdanım gayet rahat olur."
"Ne oldu? Gerçekler seni rahatsız mı etti? Kaç lira istiyorsun buradan gitmek için, söyle verelim, git. İstemiyoruz seni hayatımızda. Bu kadar mı gurursuzsun, istenmediğin yerde durabilecek misin?" dedi Sıraç.
"Ne kadar istersen verecek misiniz?"
"Zaten böyle biri olduğun belliydi," dedi Aren.
"Evet, vereceğiz. Söyle ne kadar istediğini, sonra defolup git bu evden," dedi Kerim.
Onlardan 10 milyon lira istedim. Elime bir çek aldı ve benim istediğim parayı üstüne yazdı. Altına da imzasını atıp bana verdi. Ben de parayı alıyormuşçasına ayağa kalktım. Tam kapıdan çıkacakken döndüm ve Sevim Hanım'ın yanına gittim.
"Sevim Hanım, siz çok iyi bir annesiniz ama oğullarınız sizin değerinizi bilmiyor. Buyurun, parayı bir yetimhaneye bağışlayın. Kimseden para mara istediğim yok. Allah'a şükür paramı kazanıyorum. Bir daha görüşmemek üzere. Eğer Sevim Hanım ve eşiniz benimle konuşmak isterseniz gelebilirsiniz ama bir daha kendimi ezdirmeyeceğime inanabilirsiniz. Ben buraya onların imalarını dinlemek için gelmedim."
Kapıyı çarpıp çıktım. Eve gittim. Koymuştu ya, şimdiye kadar çok kişiden laf yemiştim ama biyolojik ailemden laf yemek koymuştu. Daha sonra hemen üstümü giyindim, uçurumun kenarına gittim, biraz bağırdım, çağırdım. Daha sonra ise evime geri döndüm. Yemek yemiştim zaten, orada bir şey yemeyecektim. Hızlıca üstümü çıkarıp yatağa yattım. Sabah erken kalkmam gerekiyordu. Bakalım bundan sonraki günlerde neler olacaktı.
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara (Gerçek Ailem)
General FictionAden tsk da bir asker . Kıdemli binbaşı . Yeni tayin yerinde gerçek ailesi ile yanısıra ne olur hadi hep birlikte öğrenelim