**Uçurum Kenarında Aile İçi Gerilim: Aden'in Hikayesi**
---
**2 Hafta Sonra**
Bu iki haftada yaram epey iyileşmişti. Sevim Hanım ne kadar onlarda kalmamı istese de kabul etmedim. Bir hafta zorla hastanede kaldıktan sonra bir haftadır kendi evimdeydim. Artık alışmıştım kendime bakmaya.
Sanırım egemen dışındaki diğer abiler pişman olmuştu. Fakat onları bu kadar çabuk affetmem. Bana yaptıkları imalar hiç de güzel değildi.
Onlara nasıl davranacağıma dair hiçbir fikrim yoktu.
Sabah erken kalkmıştım, yaramın olması sebebiyle kısa bir içtima yaptım, daha sonra eve gidip kısa bir duş aldım. Şimdi ben olsaydım karargaha giderdim fakat Albay yasak koymuştu. 1 ay boyunca hiçbir şekilde karargaha gitmeyecektim.
Eve gidip biraz televizyon izledim. Bir süre sonra bir şehit haberi gördüm, sadece kırk beş saniyeden ibaretti, daha sonra ise magazin haberleri devam ediyordu.
Bunu görünce moralim bozuldu. Çoğu insan bizlerin çok para aldığını ve bu görevi yapmamız gerektiğini düşünürdü, fakat bizler şehit olunca ne yanımızda para ne de mal getirebiliyoruz. Onlar bu dünyada kalıyordu.
Yukarı spor odama gittim, biraz kum torbasını patlattıktan sonra aklıma şirket geldi.
Toprak Babamın bir şirketi vardı ve bana devretmişti. Şirket ile ben ilgileniyordum, fakat çoğunlukla görevde olduğum için başlarına Semih'i koymuştum. Semih benim üniversiteden arkadaşımdı, asker olmuştu fakat askerliğinin ilk aylarında omurilikten ağır hasar alarak zorunlu emekliliğe ayrılmıştı. Ben de ona güvendiğim için bu işlerin başına onu koymuştum.
Evde boş boş dolanırken telefonum çaldı, arayan Sevim Hanım'dı. Kardeşlerinin geldiğini ve benimle tanışmak istediklerini söyledi. Beni akşam yemeğine davet etti, bende kabul ettim.
Saat 17.30 idi, yavaşça hazırlanmaya başladım. İçime beyaz bir gömlek giyip üstüme siyah sıfır kollu bir elbise giydim. Başıma ise siyah penye şalımı taktım. Ayaklarıma ise siyah botlarımı giymiştim. Ne kadar askerde olsam böyle giyim tarzını seviyordum. Bana göre tesettür buydu, altıma pantolon giyip kısacık sweatshirt değildi.
Hızlıca yola çıktım ve eve vardım. Eve girdiğimde 3 tane orta yaşlarında adam, 3 tane orta yaşlarında kadın ve 8 tane genç adam vardı. Genç adamlardan biri Yiğit'ti, daha sonra dikkatimi Anıl Albay çekti. Neyse ki, Anıl Albay'ın önüne geçip ellerimi çırptım. Yanlış anlamayın, bu bizim Anıl Albay'la aramızda asker selamlama şekliydi, sadece kalabalık ve mesleğimizin bilinmediği ortamlarda yapıyorduk.
Ne kadar buradakiler mesleğini bilseler de kesin bir sorguya çekmemişlerdi. El çırpma garipçe bakanları gören dayım duruma el attı.
"Şimdi kızım, onu bunu boşver de ben seni ailen ile tanıştırayım. Bu deden Adnan, bu da anneannen Hafize, bu en büyük dayın Enver, bendinşz ortanca dayın Anıl ve küçük dayın Bekir. Enver dayının eşi Lale, benim eşim Gülşen ve Bekir dayının eşi Sevinç. Enver dayın ile Lale yengenin çocukları Yiğit, Behzat ve Cihan. Benim ve Gülşen yengenin çocukları Çağrı, Ediz ve Eyyüp. Bekir dayının eşi Sevinç yengenin çocukları ise Ferdi ve Gediz. Huu, valla anlatırken yoruldum. Neyse, ben elinde sonunda ezberledim."
O sırada Sevim Hanım bizi kahve içmeye çağırdı. Yanımıza gelen kız dışardan bakan biri ne kadar kahveyi yanlışlıkla döktüğünü düşünse de mikro ifadeler sağolsun, bilerek döktüğü apaçık ortadaydı, yani bildiğiniz üzere kahveyi üstüme döktü. Egemen ısrarı ile lavaboya gittim, dikkatli baktığımda lavabonun girişinde kamera vardı fakat evin etrafında yoktu, bu beni iskillendirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara (Gerçek Ailem)
General FictionAden tsk da bir asker . Kıdemli binbaşı . Yeni tayin yerinde gerçek ailesi ile yanısıra ne olur hadi hep birlikte öğrenelim